Necip Fazıl'ın "fikrî öfkesi", üslubu ve tercih ettiği hüküm verme biçimleri işini hayli kolaylaştırmaktadır. Hükümler hiçbir şüpheye, tereddüte, ihtimale, soruya, müzakereye yer bırakmayacak şekilde kesin, katı ve net bir dille, ortalama okuyucuda güven hissi doğuracak rahatlıkta verilmiştir. Yargılar hiçbir şekilde delillere, gerekçelere ve karşılaştırmalara, buna bağlı olarak kaynaklara, atıf mercilerine ve otoritelere ihtiyaç göstermez. Okuyucuya verilen intiba her şeyin kesin olarak bilindiği ve bütün meselelerin fikir planında mutlak olarak çözüldüğüdür. Doğru yol, müessir dil bulunmuştur. Metne dahil olmak isteyen okuyucuların muhtemel gerçeklik ve doğruluk sorgulamaları ile kaynak arayışları söylem, ses ve hissiyat yoluyla, romantizm, şairânelik ve sanatkârâne tavır üzerinden kurulan canlı polemiklerle cevaplanmış veya önlenmiştir. Cevaplama ile şaşırtarak susturma veya ses ve sözle ilgiyi başka taraflara kaydırma aynı şeylerdir. İlmî doğrulukla sosyal faydanın veya sosyopsikolojik fonksiyonun birbirinden uzaklaşması da bu yazı ve metin siyasetlerinin neticesidir.
Bu dil ve üslup bazan otoriter ve muğlaktır, bazan hissî, sihirli, bol mecazlı ve ağdalıdır, yer yer de garip fakat dikkat çekici yahut anlamı kestirilemeyen, istimali nadir büyülü ve vurgulu, peşpeşe gelen müteradif kelimelerle, terkiplerle, ifadelerle kurulmuştur. Bunların hepsi aslında bir metin için zaaf olmalı ve güvensizliği artırmalıdır fakat örneğimizde okuyucu için metni tahkim edecek, etkisini artıracak tarzda işlemektedir