Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ruhsal yoksulluğa dair ise bir şeyler söylemeliyiz. Siyahları mutlu bir şekilde yaşamaktan alıkoyan nedir? Acizliklerine kendi rızasıyla mı inanımıştır? Bir insanı, isteklerinin gerçekleşmesi uğruna ölüme gönderen o ender nitelik, siyah adamın genetik yapısında bulunmaz mı? Yoksa o düpedüz yenilmiş bir insan mı?
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Reklam
... bakire, meleğin kılıfıdır. Kadın olununca melek gider ama daha sonra dönüp anneye küçük bir ruh getirir. Yaşamın akışında bir gün anne olacak olanın içinde uzun süre çocukluğu kalır, küçük kız genç kızda var olmaya devam eder, o bir çalıbülbülüdür, "Uçup gitmemesi ne hoş!" der onu görenler. O sevimli, o cana yakın canlı evin içinde
Sayfa 48 - 4.Basım, Nisan 2021
Şu yanılgıyı ortadan kaldırmak gerekiyor: "İslam ilmi", "İslam alimi" sözcüklerinin ifade ettiği durumla, İslam egemenliğindeki ülkelerde gelişen bilim, nitelik anlamda birbirinden ayrı şeylerdir. Ne zaman ki bu iki farklı nitelik İmam Gazzali tarafından felsefi düzeyde birleştirilir, yani İs­lam ideologları dışında gerçek alimlerin çalışma olanakları ortadan kaldırılır, işte o noktadan sonra İslam aleminde bilime yer kalmaz.
Örneğin evlerine halı seçenlerin çok iyi bildiği gibi her renk çevresine duygusal bir hava yayar: iç karartıcıdır, iç açıcıdır, bezginleştirir ya da cana can katar; seslerle dokular için de bu geçerli olduğuna göre, her rengin belli bir tınıya ya da sıcaklığa karşılık geldiğini söyleyebiliriz. Körlere renkleri betimleyince onları örneğin bir tını ile eşleştirerek tasarlayabilmeleri de bundandır. Demek oluyor ki bir niteliği ona duygusal bir anlam yükleyen insan deneyimi içerisinde yeniden koyarsak, o niteliğin kendisiyle hiçbir ortak olmayan başka niteliklerle kurduğu bağlantı da anlaşılır hale gelmeye başlıyor. Deneyim alanımızda pek çok nitelik var ki vücudumuzda uyandırdıkları tepkilerden soyutlanınca neredeyse hiçbir anlama gelmezler.
416 syf.
8/10 puan verdi
Özgünlüğün Zirvesinde Bir Bilim Kurgu Romanı
Zaman, düşünülünce, çoğu insan için gizemli ve bilinmez bir mefhumdur. Zamanın maddeyle ilişkisi de aynı şekilde sırlarla doludur. Özellikle maddenin mikro boyutlarına inildikçe gizemin daha da artması insanoğlunu fikir yürütme yönünde kamçılar. İşin açıkçası maddenin mikro boyutu ve kainatın sınırsızlığı arasında kendisine yol arayan insanın
Üç Cisim Problemi
Üç Cisim ProblemiCixin Liu · İthaki Yayınları · 2020984 okunma
Reklam
Yoğurulduğu hamurun mayasını işte bu bağlılık duygusu oluşturuyordu çünkü. Soydan geçiyordu bu nitelik. Kendi soyuna özgü bir duyguydu bu; soyunu öteki hayvanlardan ayıran, insanoğluyla yoldaşlık etmek için kurdu ve vahşi köpeği o özgür ve yabani yaşamı terketmeye zorlayan bir özellikti bu bağlılık duygusu.
İncelemelerimiz sırasında göreceğimiz gibi, insanlar edindiği deneyimlerden ancak belirli bir ölçüde yararlanır ve deneyimlerden çıkarılan bu yararlı sonuçların, daha yakından bakıldığında hep de o kişinin yaşam çizgisine uyan, onun yaşam modeline güçlülük kazandıran bir nitelik taşıdığı görülür.
Bir varlık biçim ve nitelik değiştirdi mi O anda yok olur biraz önce var olan.
Sayfa 153 - İş bankasıKitabı okudu
Toplumun niceliğinin yerini nitelik alırsa o zaman büyük dünyanın içinde yaşamak için çaba göstermeye bile değer:Ama ne yazık ki yüz delinin arasından henüz bir akıllı bile çıkmıyor.
Reklam
Yok, asıl kendi kendinle başın dertte, kendi kendinle sorunların var: Ne istediğini bilmiyorsun. Değerli düşünceleri pek beğeniyorsun ama izlemiyorsun onları. Mutluluğun nerede olduğunu görüyorsun fakat oraya varmaya cesaretin yok; madem önündeki engelin ne olduğunu kendin görmüyorsun, bari ben sana söyleyeyim: Geride bırakacaklarının büyük şeyler olduğunu sanıyorsun. Erişmeye niyetlendiğin o huzuru hedef aldığın zaman, geride bırakacağın yaşamın parlaklığı seni alıkoyuyor yolundan; sanki çamura, karanlığa gömülecekmişsin gibi. Yanılıyorsun Lucilius, bu hayattan öteki âleme yükselir insan. Parlaklık ile ışığı birbirinden ayıran şu: Birinin değişmeyen, hep kendinin olan bir kökeni vardır; öteki, başkasının ışığıyla parlaktır. Aynı nitelik ayrımı, bu yaşam ile öteki yaşam arasında bulunur. Bu yaşam, dışarıdan gelen bir parlaklıkla donanmıştır; ışığın önünde kim durursa, koyu gölgesi vuracaktır ona. Öteki yaşam, kendi ışığıyla pırıl pırıldır.
Sayfa 91
"Judith"de esen yurtseverlik havası, aynı çağın bir ürünü olan "Battle of Maldon"da daha da çarpıcı bir nitelik alır. Gene başı sonu yok olan, ancak 325 dizelik bir parçası elimize geçen bu şiir, 991 yılında Anglo-Saksonlar'ın Danimarkalılar'a karşı verdikbu şileri gerçek bir meydan savaşından esinlenir ve büyük bir
Sayfa 35 - Yapı Kredi Yayınları
432 syf.
·
Puan vermedi
·
15 günde okudu
Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı
Amerika boyunca yapılan motosiklet yolculuğunda, karakterimizin de içsel bir yolculuk sürdürdüğünü görüyoruz. Felsefi tartışmalar ve kişisel düşünceleriyle devam eden bu yolculukta, Doğu felsefesi ve Batı rasyonalitesi arasında bir denge kurmaya çalışılıyor. Teknolojik gelişmelerin etkisiyle insan, sezgisel ve duygusal yönünü yavaş yavaş
Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı
Zen ve Motosiklet Bakım SanatıRobert M. Pirsig · Ayrıntı Yayınları · 20221,190 okunma
712 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Geleceğin Dünyasından Geçmişin İzleri
1960’lı yıllarda yazılmış, epik ve modern bir destansılığa sahip olan “Dune” evrenine giriş niteliği taşıyan bu yapıtın henüz ilk sayfalarında şu diyaloglar geçmektedir: "Neden insanları bulmak için sınav yapıyorsunuz?" diye sordu. "Sizi özgürleştirmek için." "Özgürleştirmek mi?" "Bir zamanlar, insanlar
Dune
DuneFrank Herbert · İthaki Yayınları · 202111,6bin okunma
İslam ve Batı
Kültürel etkileşimin bu kadar yoğun yaşanmasına rağmen, teolojik ve siyasi tehdit algısı, Ortaçag Avrupa sı'nın İslâm tasavvurunu pek çok açıdan belirlemiş, bu süreç günümüze kadar uzanmıştır. Rönesans la beraber belirginleşen bir tavrın ilk nüvelerini bu döneme geri götürmek mümkündür. Avrupalılar bir din olarak İslam'ı, bir kültür ve medeniyet olarak İslâm'dan kesin olarak ayırmış; birincisine şiddetle karşı çıkarken ikincisine hayranlıkla bakmış ve ondan etkilenmiştir. Bu ayırım yer yer o kadar keskin bir nitelik kazanmıştır ki İslâm hakkında bölük pörçük bilgiye sahip olan Avrupalılar, İslâm kültür ve medeniyetinin başarılarının İslâm dinine rağmen gerçekleştirildiğine inanmıştır. İslâm filozoflarının etkisine kayıtsız kalamayan Roger Bacon (1214-1294) gibi skolastik düşünürler, Fârâbî ve İbn Sînâ'nın Aslında Hristiyan olduğunu, gizlice vaftiz olduklarını ve sadece Müslümanların şiddetinden emin olmak için kendilerini zâhirde müslüman olarak gösterdiklerini söyleyecektir. Zira Bacon'a göre, Fârâbî ve İbn Sînâ gibi birinci sınıf filozofların, İslâm gibi sapık ve irrasyonel bir dine mensup olması düşünülemezdi. İslâm dini ile İslâm kültürü arasındaki bu zıtlık ilişkisi, Ortaçağ'dan günümüze kadar Batılı İslâm algısını belirlemeye devam edecektir. Böylece İslâm'ın teolojik, siyasî ve kültürel bir tehdit olarak algılanmasının temelleri, iki medeniyetin ilişkiye geçtiği VIII ve IX. yüzyıllarda atılmıştır. Bu yüzyıllar aynı zamanda İslâm ve Bizans toplumlarının sanıldığından daha fazla alışveriş halinde olduğu bir dönemdir.
İslam ve Batı İbrahim Kalın SAYFA 56Kitabı okuyacak
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.