Bu Kara Bayram'ın babası Kara Şâli biraz saftı ama temiz adamdı. On dört yıl askerlik yaptı. Yaralandı, sakatlandı, tutsak düştü, çile çekti, Yemen, Yunan, hiç kaçmadı! Dönüp geldi. Madalya verelim gel!' diye çağırdılar, gitmedi. Kaçanlar şimdi şeref aylığı alıyor. Kendisi ölüp gitmişlerin çoluk çocuğu, karıları... Kara Şâli, 'Ben vatanım, Allah'ım için savaştım!' dedi, dönüp bakmadı. Pek sinerli savaşlar değildi o savaşlar be oğlum! Üstümüzde Allah var, her ayıbımızı gördü; şimdi de konuştuklarımızı duyuyor; bir yandan din kardeşlerimize silah çekmeyelim diye, bir yandan bıkkınlıktan, bezginlikten hep kaçtık! Cebelibereket'e kadar yirmi üç günde geldim ben. Gündüzleri bir çalının, bir dikenin dibinde saklandım, geceleri yürüdüm. Çöl köylerinden dilendiğim ekmeği günde kurutur, suda ıslatır yerdim. Dişlerimin dibinde et kalmadı be oğlum. Cebelibereket'ten bu yana da sürüne sürüne on günde kavuştum. Doğruyu ahrette mi söyleyelim, hep kaçtık! Yemen savaşları ölüm savaşlarıydı! Baban Deli Mehmet'le Pendik İskelesi'nden binmiş idik vapura. Çanakkale'de yaralandı. Selimiye'de bitlendi. Asker biti aklı karalı, sivandı kolumuza, belimize. Ben onu süpürdüm, o beni. Ben de Yunan'da yaralandım. Gene kaçacaktım. Kemal Paşa tabancasını çekti, “Kaçani kendi elimle vururum! Kariniz kızınız düşman elinde! Siz düşünmüyorsanız, ben düşünüyorum; kaçmayın!' dedi. Bir yandan aç, bir yandan çıplak, bir yandan da kurşun korkusu; atıldık düşmanın üstüne. İstersen atılma. Allaah, öldürmedi mi öldürmüyor. Bayram'ın babası Kara Şâli'yle aynı günde dönüp geldik.