Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Okan ÇAKMAK

Okan ÇAKMAK
@okancakmak61_
Serbest çevirmen & İngilizce ve Türkçe eğitmeni
İngiliz Dili ve Edebiyatı
Samsun
16 okur puanı
Ağustos 2020 tarihinde katıldı
Youqing
"Ellerimle kapattım toprağı üzerine, küçük taş parçalarını ayıkladım. Taşlar değer de canını acıtır diye korkuyordum."
Youqing, Fugui.Kitabı okudu
Reklam
Eğer bir hükümdarımız varsa bu, bizi bir efendimiz olmasından koruması içindir.
Zaten muhitimden uzak duruşumun, vahşiliğimin bir sebebi de kitaplarda tanıştığım ve benimsediğim insanları muhitimde bulamayışım değil miydi?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hiçbir şey beni, hakkımdaki bir kanaati düzeltmek mecburiyeti kadar korkutmazdı.
Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!.. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz?
Reklam
Şafaktan hemen sonra, yirmi dört saat dolunca, demir çubuklarla ve tüfek dipçikleriyle dövülerek öldürüldü ve ilçedeki en yaşlı manolyaya bağlandı...Onun bahçesinde büyüyen ağaca. Belki de böyle inat etmesinin nedeni, onun için övünç kaynağı olan, büyük-büyükannesinin diktiği o ağaca duyduğu sevgiydi.
"Bu tahtadan surata birdenbire sıcak bir ışık vurur gibi oldu, duygu değil de ona benzer bir şeyin solgun gölgesiydi yansıyan. Boğulduğu sanılan gövdenin aniden suyun yüzünde belirmesiyle kıyıyı dolduran kalabalık arasında bir sevinç çığlığı kopar ya hani, boşunadır bu sevinç, kıyıdan halat atarlar suya, boğulmakta olan kardeşlerinin sırtı, çırpınmaktan yorulmuş kolları tekrar görünür mü diye ümit ederek, oysa son kez görülmüştür boğulan beden. Sessizlik sarar ortalığı, kısa süren sevincin hemen ardından dilsiz suların yüzü daha da ıssız, daha da korkunç bir hâl alır. İşte Plyuşkin'in yüzü de, ansızın kayıp geçen o duygunun peşinden eskisinden daha da duygusuz, daha bayağı bir çehreye büründü."
Sayfa 154Kitabı okudu
Taoist düşüncede de, tıpkı Hint felsefesinde ya da Sokrat'ın felsefesinde olduğu gibi, düşüncenin insanı götürebileceği en yüce nokta, bilmediğimizi bilmektir.
Bugünün edebiyatı için gündelik hayat düzlemi, bir uçak için yeryüzü neyse odur - kalkış yapmak, varoluşun gerçeklerine, felsefeye, fantastiğe yükselmek için basit bir pist.
En acıklı değişim, yüksekteyken, iyiden kötüye doğru olanıdır, Kötü durumdakiler içinse her değişim iyiye doğrudur.
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
Atalarımızın kutsal küllerini hamur gibi yoğurup kendimize uyduruk soytarı maskeleri yaptık; çıngıraklı külahlarımızı geçmiş çağların bilgeliğiyle astarladık. Sizce bu eğlenceli bir şey mi Edwin?
"Şunu hafızana kazı evlat: Dünya dört şeyin üzerinde durur..." İri eklemli dört parmağını kaldırmıştı. "Bilgelerin ilmi, yücelerin adaleti, haklıların duası ve yiğitlerin cesareti. Ama hükmetme sanatını bilmeyen bir hükümdar olmadan..." Parmaklarını indirip yumruğunu sıkmıştı. "Bunlar hiçbir işe yaramaz. Bunu bağlı olacağın ilim haline getir!"
"Yetmiş yaşına geldiğinde, yirmisindeyken gerçekten sahip olduklarının gölgesini yakalamaya çabalıyordu."
"Bana henüz işlemediğim suçların cezasını çektirdiler; insanlara karşı acısını önceden çektiğim kötü hareketleri yapmakta kendimi haklı görüyordum. Onursuzluğum, faiziyle uzun süre zevk ve sefa sürebileceğim sermayemdi."
Sayfa 25 - Can YayınlarıKitabı okudu
"Günümüzde özel okul eğitimi, kısmen sınıfsal önyargı eğitimi, kısmen de orta sınıfın belirli mesleklere girebilme karşılığında üst sınıfa ödediği bir çeşit vergi."
"Benim kendi fikrim var ve yalanı, her gün ve her saat bir alet gibi kullandığım ve kullandıktan sonra hep temizlediğim ve temiz tuttuğum doğrudan ayırmayı bilirim."
Reklam
"Şu andan itibaren insanlığın geleceği senin düşünmene, senin eylemine bağlı. Ama öğretmenlerin ve efendilerin, senin gerçekte nasıl düşündüğünü, nasıl olduğunu sana söylemiyorlar; kimse, kendi yazgının yönlendiricisi olarak seni donatacak ve sağlam durmanı sağlayacak bir tek eleştiriyi bile sana yöneltmeye cüret etmiyor. Sen, yalnızca bir anlamda 'özgür'sün: Yaşamını kendinin yönlendirmesi için gerekli eğitimden azade, özeleştiriden azade!"
Böylece İvan İlyiç'in başlıca merakını hastalık ve sağlık konuları oluşturmaya başladı. Birisi yanında hastalardan, ölenlerden, iyi olanlardan, hele onun hastalığına benzeyen hastalıklardan söz açacak olsa İvan İlyiç heyecanını gizlemeye çalışarak kulak kesiliyor, sorular soruyor, hastalığı kendi hastalığıyla kıyaslıyordu.
"Alışkın olmadıkları yeni bilgiler sunarsan aptallara, sana bilge değil, işe yaramaz yaftasını yapıştırırlar. Kendilerini bir şey sananlardan üstün olduğun anlaşılırsa, kimseye yaranamazsın."
Medea karakterinin sözleri.Kitabı okudu
"Günahın ve başarısızlığın simgesi bellediği Cholly'yi İsa'nın başındaki dikenli taç, çocuklarını ise sırtındaki çarmıh gibi taşıdı."
Sayfa 132Kitabı okudu
"Çok fazla sayıda devir yaptırılan bir makine gibiyim; rulmanlar çok ısındı, bir dakika daha geçse metal eriyip damlayacak ve her şey bir hiç olacak. Çabucak soğuk su, yani mantık dökülmeli. Kovalarla döküyorum ama mantık, kızgın rulmanlar üzerinde cızırdıyor ve tutması imkânsız beyaz bir buhar olup havada süzülüyor."
- Geçmişe hiç saygınız yok mu? Ata annelerinizin düşündüklerine ya da inandıklarına? +Elbette hayır, neden olsun ki? Onlar çoktan gitti. Ayrıca bizim bildiğimizden daha az şey biliyorlardı. Eğer geçmişimizin ötesine geçememişsek ona layık değilizdir; ve bizleri geçmesi gereken çocuklarımıza da layık olamayız.
Sayfa 161Kitabı okudu
Reklam
Bu kitap mikroskopla incelenebilir. Camın altında, sonsuz çoklukta akıp giden hayatı görürsün. Gözenekler ne kadar çok olursa, bir sayfaya santimetrekare başına o kadar çok sayıda doğru kaydedilmiş hayat ayrıntısı sığdırabilirsin... o kadar edebi olursun.
Sayfa 129 - İthaki Yayınları Kara Dörtleme setindeki ciltli baskının 129. sayfası, normal basımda farklı olabilir.Kitabı okudu
Oysa - özden yoksunmuş gibi görünseler de - düşünceler bile bir dayanak noktasına muhtaçtırlar, yoksa dönmeye ve kendi etraflarında anlamsızca dolanmaya başlarlar; onlar da hiçliğe katlanamazlar.
Ağlamak, uğradığımız felaketlere karşı vücudumuzda kalan kuvvet kalıntılarının bir feryadıdır. Ağlayamadığımız zamanlar bizde o iktidarın da mahvolduğu vakitlerdir ki onun yerine geçen dokunaklı bir sakinlik en şiddetli acı gözyaşından daha gönül yıkıcıdır.
Koca Tanrı'nın ektiği bu bahçede ağaçlar hep aynı tür meyveler veriyordu.Bu ağaçların meyveleri arada bir yere düşüyor, düşünce de hemen üzerine basılıyordu.
Sayfa 144Kitabı okudu
'Bu da' diye veciz bir ifadeyle ekledi Müdür, 'mutluluk ve erdemin sırrıdır; yapmak zorunda olduğun şeyi sevmek. Tüm şartlandırmaların amacı budur: İnsanlara, kaçınılmaz toplumsal yazgılarını sevdirmek.'
Sayfa 42 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Kavgalar, yokluklarında sönük ve unutulmaya mahkûm dakika ve saatlere anlam kazandırıyordu. Yoksulluğun bezdiriciliğini hafifletiyor, cansız odalara ihtişam katıyorlardı. Bayan Breedlove, rutini bozan ama aslında başlı başına rutinleşmiş bu şiddetli kırılmalarda, esas benliğini yansıttığına inandığı tarzını ve hayal gücünü sergileme imkânı buluyordu.