Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yanan Ormanlarda Elli Gün
Bir zamanlar Urfa’yı Nemrut idare ediyormuş.Zulmünün üstüne zulüm yokmuş.İnsanları diri diri ateşe atıp yaktırıyormuş.Bir çocuk doğacak Nemrudu öldürecek ve halkıda Hak dinine davet edecek.Nemrut bunu duyunca öfkelenmiş.Ne kadar gebe kadın varsa ne kadar yeni çocuk varsa öldürmüşler.Gebe Zeliha mağaraya kaçmış bir odaya kendini kilitlemiş.Zeliha doğurunca dallardan beşik yapıp içine yatırıyor.Çocuğu bırakıp gidiyor.Çocuğun sesine gelenler oluyor.Mağarada çocuğu göremiyorlar.Sular çocuğun dallardan beşiğini alıp da mağaran öbür ucuna karanlıklara götürmüş.Dişi ceylan gelip memelerini ağzına dayayıp içirmiş.Ceylan sütü de güçlü olur. Güçlü çocuk on altı yaşına gelince mağaradan çıkıyor.Ne kadar put varsa kırıyor.Putları kurmadığı söylüyor.Siz diyor niye cansız puta tapıyorsunuz.Hak dinine gelin. Nemrut işi duyuyor.Halil İbrahimi ne yapsa öldüremiyor.Ozanan bu mancığı dikiyor.Halil İbrahimi’e odunlara ateşe veriyorlar yine öldüremiyorlar.Odunlar da balık olmuş.Çiçekler açmış,bülbüller ötüyor.Buna gören halk,Halil İbrahim doğrudur.Nemrut münafıktır yalandır, diyor.Nemrutu öldürüyorlar.
Sayfa 180 - YkyKitabı okuyor
Aradan 7 asır geçmiş Anadolu yine aynı kalmış.
On yıl Şam, üç yıl Isfahan ve altı yıl da Konya medreselerinde okudum. Fıkıh ve hadis ilmiyle meşgul oldum. O yıllarda Anadolu'nun her yanında pıtırak gibi bitiveren tarikatlar, oldum olası asabımı bozardı. Bir adamın şeyh sıfatıyla ortaya çıkıp "İslam'ı şöyle yaşayın, Allah'ı böyle anın!" diye kurallar koymasını da o şeyhin öldükten sonra bölünen tarikatını ve kurallarını da insanları aldatan birer tuzak gibi görür, bunların şeriat ilmiyle de Kur'an'la da alakaları yok, diye düşünürdüm.
Sayfa 2 - KapıKitabı okuyor
Reklam
Tabi uyku önemli
Yaptığı gezintilerden birinde bulduğu ve ondan ne umduğunu hem bilerek hem de bilmeyerek yerden aldığı bir teneke kutu kapağı vardı. Kapağın kenarları pürtüklü ve keskindi. Deborah metal parçasını alıp kolunun üst kısmına sürttü ve kanın altı ya da yedi çizgi halinde, kapakla birlikte dirseğine doğru inişini seyretti. Hiç acı duymamıştı, etinin direnmesinin verdiği tatsız bir duygu vardı yalnızca. Teneke parçası dikkat ve özenle, ilk çizikleri izleyerek yeniden yukarıdan aşağıya indi. Deborah kapağı, kolunun iç kısmı kanlı bir et yığınına dönüşünceye değin, her seferinde daha derine batırmaya çalışarak on ya da on bir kez koluna sürttü. Sonra uykuya daldı.
Tekmil ufuklar kışladı Dört yön, on altı rüzgar Ve yedi iklim beş kıta Kar altındadır. Kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar Ray, asfalt, şose, makadam Benim sarp yolum, patikam Toros, Anti-toros ve asi Fırat Tütün, pamuk, buğday ovaları, çeltikler Vatanım boylu boyunca Kar altındadır.
Tayyip, Birleşmiş Milletler ve Kâfirler
Tayyip, iki kabile arasındaki anlaşmaya müdahale eden Amerika ve BM'ye, niye iki yüz bin şehidin olduğu Bosna'ya müdahale etmediğini soruyor ve ekliyordu: "Mesele basit, Somali'de petrol var. Somali'de daha hareketin başladığı anda Amerika'nın petrol şirketi yirmi altı tane sondajı vurmuş durumda ve Amerikan askeri Somali'ye çıktıktan on beş gün sonra BM, düşünebiliyor musunuz, müdahale kararı aldı... Niye daha önce değil. Çünkü BM, Amerika'nın güdümlü bir teşkilatıdır da onun için.
Reklam
“244J2E1, güneşten on altı ışık yılı uzaklıkta.” “Seri numaraların verilişi şu şekilde diye hatırlıyorum: Öndeki sayı keşif sırasını temsil eder; J, E ve X harfleri ise sırasıyla Jüpiter tipi gezegenleri, Dünya tipi gezegenleri ve diğer gezegenleri gösterir; arkadan gelen rakam ise gezegenin sayısını gösterir.”
Her şarkının götürdüğü yer başka, Hepsi başka başka sinmiş içime. Biri, Büyükdereye götürüyor, Biri on altı yaşımın Kadıköyüne. Kimse sevgimi bilmez şarkısı Eskiden ağlatırdı beni; Şimdi düşündürüyor.
Bugün… Altı milyondan fazla diyabetli hastaya on milyon gizli şeker hastasını ekleyiniz. Son on yıllık süre zarfında diyabet hastası oranı yaklaşık yüzde 100'lük artış göstererek yüzde 7.6'dan yüzde 13.4'e çıktı. Keza... Bireylerin büyük çoğunluğu hastalığın farkında olmadan yaşıyor. Kandaki şeker oranının kontrol altında tutulmaması kalp kri­ zi, felç, böbrek yetmezliği, körlük, uzuvların kesilmesi gibi ve hamilelikte büyük sağlık sorunlarına sebep oluyor. Ülkemizde böbrek hastası sayısı 5.5 milyon. Türkiye'de ölümlerin dörtte biri kanserden artık! Kalp hastası sayısı milyonlarla ifade ediliyor. Milyonlarca genç erkek sperm üretemiyor, kadınlar bebek sa­ hibi olamıyor. Kısırlık çığ gibi artıyor. Resmi rakamlara göre 2 milyon kısır var. Obezite, otizm sayısında patlama yaşanıyor... Aşırı kilo ve obezite nedeniyle yılda 2.8 milyon kişi ölüyor. 2030'da yıllık ölü sayısı 5.1 milyon olacak... Hanımlar ve beyler... Bunun adı gıda terörüdür!
' İki haftadan kısa bir sürede, on altı bin nüfuslu şehirde bin kişinin dans ettiği bir durumla karşı karşıyayız. Sonbahar gelmeden bütün Strasbourg balo salonuna dönecek demek! '
Sayfa 24 - Sel YayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
Henüz on altı on yedi yaşında, yani hissiyarının tam ilkbahar çağındaydı.
Sayfa 17 - KültürKitabı okuyor
Eskiler böyle büyürmüş :(
Büyük doğuyorduk sanki biz. Sekiz dokuz yaşında ev çevirmeyi öğreniyorduk. On altı yaşındaydım ben, evde kaldım diye vah vah ediyordum.
Osmanlı tarihinde altı yüz küsur yılda, tuğla gibi on iki bin Divan kaleme alınmış olduğu söylenir "uzmanı değilim, bana söyleneni aktarıyorum". Bunların hepsi yazı devrimi denilen felaketle çöpe atıldı.
Kafa güzel ;)
Güneş ışınlarının on altı gramın altında olduğunu tahmin ettikten sonra, beni yenebileceğini mi düşünüyorsun, diye sordu güneşe, benim kim olduğumu biliyor musun sen bakayım? Senin büyüğünüm ben.
Sayfa 75 - Jaguar Kitap
Kararlı hissediyorum, ruhumu yerden kazıyorum ve arındırıcı bir nefes alıyorum. Kendimi aynada gülümsemeye zorluyorum. Bu, garip geliyor ama bir şekilde ruh halimi yeterince yükseltiyor, ki banyodan çıkabileceğimi ve Cristiano o akıllı ağzını açtığında bağırıp çağırmayacağımı düşünüyorum. Bornozumun kemerini sımsıkı bağlıyorum, kapı koluna uza- nıyorum ve kapıyı birden çekip açıyorum, geçici oda arkadaşımla yüz yüze geliyorum. Kalbim hopluyor, ürküyor, göğsüme tırmanıyor, dışarı çıkmak ister gibi çarpıyor. Bana bakışı ciğerlerimdeki tüm havayı çekiyor ve tam olarak ne olduğunu anlayamadan elleri belimi kavrıyor ve ağzı benimkine doğru yaklaşıyor. Sırtım banyo kapısına daya- nıncaya ve gidecek başka bir yer kalmayana kadar, her adımında beraberce hareket ediyoruz. "On... dokuz... sekiz..." diyor, sesi bana fısıltı gibi geliyor "Cristiano." Sağ eli çenemin altını kavrıyor ve ağzımı yukarı doğru çeviriyor. "Yedi... altı..." devam ediyor. "Ne yapıyorsun?" "Beş... dört... üç..." İç çekiyor, ağzı daha da yaklaşıyor. Du- dakları benimkilerine değiyor ve nefesindeki nane ve Scotch ko- kusunu içime çekiyorum. "İki... bir..." Ağzı benimkiyle buluşuyor, parmakları boynumun ense kis- mındaki nemli saçlarımda dolaşıyor. Dilimi ağzına almıyor. Bu, durumu kirletmiyor veya basitleştirmiyor veya vahşileştirmiyor. Beni tehdit altında ya da güvensiz hissettirecek bir şekilde öpmü- yor. Aslında, bunun ne olduğunu düşünürsek, o mükemmel bir beyefendi. Gözlerim kapanıyor ve düşüncelerim sessizleşiyor.
Sayfa 51
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.