“Mesele çocuklarına vereceğin herhangi bir
ders değil, örnek bir yaşamdı” (s.37).
Baba, anneyle birlikte bir çocuğun sağlıklı bir benlik algısı, güçlü bir kişilik, kendisi ve toplumuyla barışık bir kimlik geliştirmesinde en önemli aktörlerden biridir. Zira bir ailede baba güveni, otoriteyi, saygıyı, cinsiyet rollerinin öğrenilmesinde onaylanmayı
Bütün umutları tükenmiş, bütün imkanları elinden alınmış birinin zindanda yazdığı, benim de sıcak evimde, rahat koltuğumda mahcubiyet duygusu içerisinde okuduğum kitabın ilk cümlesiydi ve bu cümlenin sırf daha edebî bir giriş olsun diye öylesine yazılmamış olduğuna yazarın hayatı şahitti. Beni bu kadar etkilemesinin nedeni de buydu galiba.
“Enine boyuna yapısıyla herkesin önderiydi,
ama tatlı dilli bir konuşmacıydı: Hekademos’un
ağacına tünemiş, tatlı ezgiler yayan
ağustosböcekleri gibiydi tastamam.”
-Phliuslu Timon’ın, Platon hakkındaki cümleleri.
1. Platon Kimdir?
“…derler ki adalet kurdun hakkını da savunmayı gerektirir.” (sayfa 62)
M.Ö. 428 ya da 429’da doğduğu düşünülen
Allah arasındaki muhabbetin mahiyetini hakkıyla konuşamıyoruz. Açık ve net söylemek gerekir; Muhabbeti gönülden bedene indirgeyenler, bir beden ilişkisi haline getirenler muhabbetten anlamayanlardır. Tekrar edelim ki, muhabbet, iki beden arasındaki değil, iki gönül arasındaki münasebettir Herkes, her mahluk bir gönül taşır; eşya nebat ve Hayvanatın da gönlü vardır. Ama ben ruhumdan ruh üfledim sırrının mazharı olduğu için gönüllerin büyüğü insanda vardır. 
10 Mart 2018
“…Bırak bu kitap çarpsın okuyanını. Sarsılsın ve kendilerine uzun zaman gelemesinler. Okuyanlar, “Dayanamıyorum okumaya, şüpheci biri oldum çıktım, bu nasıl iş anlamadım!” diyor. Her yerlerine şüphe bulaşsın bırak! Uykuları kaçsın, rahatsız olsun, yaşantılarından keyif alamasınlar bir süre…” diyor. “Kardeşini Doğurmak” kitabının
Anlamlı Varoluşumuzun Noktası
❆❆❆
Algıları duyum gücümüzle zihnin etkisi altında olduğu bilgi, deneyim, düşünce, ihtiyaç, keyif gibi her türlü etki altından geçme süreci dil, zihin ve beden etkileşimlerinin geniş bir konusudur. Zihin, dil ve beden ilişkisi tanımlama ve yorumlama meselesi soyut kavramlar ve tanımı olmayan
Spinoza ‘nın “ Etika “ kitabı; insanın kendi özünü arayarak, Tanrı’ya ulaşma ve bilme yolunda yaptığı meşakkatli yolculuktur.
Etika, 5 bölümden meydana gelmiştir:
1’inci bölümde: Tanrıyı tanıma konusunu irdelenmiştir.
Tanrı’nın; ezeli, ebedi, tamamlanmış, eksiksiz, mutlak akıl özelliklerindedir. Tanrı’nın insanı diğer canlılardan farklı olarak,
Türk Edebiyatının Gamlı, Lirik ve Nostaljik Prensesi:
Tezer Özlü
(10 Eylül 1942 – 18 Şubat 1986, Yaş: 43)
Tezer Özlü’nün aile hayatını, çocukluğunu, yaptığı üç evliliği, intihara olan eğilimini, manik-depresif tanısı ve hangi yabancı yazarlardan ilham aldığını, neden sürekli intihara öykündüğü bilinmeden yapılan bir ‘’Tezer Özlü Okuması’’, tam olarak
Peyami Safa'nın en önemli eseri olarak anılır. Tam ustalık döneminde kaleme aldığı Yalnızız, psikolojiye dair büyük buhranları, debdebeleri, ikilemler de ele alır. Daha önceki eserlerinde Doğu-Batı çatışması yer alırken, Yalnızız'da artık tam bir ruh-beden ilişkisi ön plandadır. Psikolojik tahliller bu romanda en üst seviyeye çıkmış. İnsanın bunalımları, ikilemleri, yalanları, yanlışları, doğruları, ihtirasları, yalnızlığı tüm gerçekliğiyle yansıtılmış. Romandaki Samim de biraz Peyami Safa'dır. Yeni bir dünya kurmak hülyası vardır. Önsezileri kuvvetlidir. Kitabı müthiş bir dikkatle okuyunuz çünkü kitapta geçen iç muhakemeler, psikolojik tahliller, yapılan gözlemler ve karakterlerin kendi özelliklerini anlamanız çok önemli.
Ona göre fenomen ve varlık diye iki ayrı şey yoktur. Bütün varlıklar bir süreklilikten, daimi ve özgür bir oluştan ibarettir. Yani yalnızca sürekli bir oluş vardır.
Bildiğiniz üzere dualizm, ister geleneksel dinler olsun, ister tek tanılı dinler olsun en genel anlamıyla, tanrı ile insan veya tanrı ile evren arasındaki bağ ve ilişkiden doğan bir kavram olmuştur. Dinlerin bu dualist yaklaşımı tarih boyunca bir çok filozof tarafından değerlendirilmiş ve çoğu tarafından eleştirilmiştir. Ancak bunların dışında
Platonculuk sadece varlık felsefesinde idealizm, bilgi felsefesin de rasyonalizm, ahlak felsefesinde mutlulukçuluk, entelektüel mutlulukçuluk değildir, aynı zamanda yukarda işaret ettiğimiz gibi ruhun ölümsüzlüğüne inançtır.
Eğer insanda bedenin yanında ruh varsa veya aslında gerçek anlamda var olan sadece ruhsa, bu ruh kendisinden nitelik bakımından tamamen farklı olan bedenden bağımsız ve kendi başına yaşama imkanına sahip bir töz olmalıdır.
Onun bedenle ilişkisi tamamen rastlantısal, ilineksel olmalı, o var olmak veya varlıkta devam etmek (beka) için bedene muhtaç olmamalıdır. Böylece bedenin ölümü, ölümle birlikte dağılması ve ortadan kalkması ruh için de bir son anlamına gelmek şöyle dursun, tersine onun gerçek doğasına kavuşması, gerçek doğasını bulması, kurtuluşu olarak kabul edilmelidir.
Böylece Platoncu ruh-beden ayrımı ve ruhun tinsel bir töz olarak kabulü zorunlu bir sonuç olarak ruhun bedenden sonraki hayatını ve ölümsüzlüğünü de tasdik anlamına gelir. Bununla da kalınmaz, bu görüş bizi ruhun asıl mutluluğuna ancak gelecek bir hayatta ulaşabilece ği sonucuna da götürür. Böylece Platonculuk aynı zamanda bir öte dünya öğretisi olarak karşımıza çıkar.
Sayfa 217 - Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu