1. Schopenhauer - Say yayınları dizisi
2. Schopenhauer - İsteme ve Tasarım olarak dünya
3. Schopenhauer - Aşkın metafiziği
4. Rudiger Safranski - Felsefenin yaban yılları( Schopenhauer biyografisi)
5. Nietzsche - Böyle buyurdu zerdüşt
6, Nietzsche - Putların Alacakaranlığında
7. Nietzsche - İyinin ve kötünün ötesinde
8. Nietzsche - Ecce
Neden Okudum?
.
Normalde çok fazla popüler kültür romanları okuyan biri değilim ancak zaman zaman hayal gücümü etkin bir biçimde kullanmamı tetikleyecek kitapları okumayı değerli buluyorum. Hekate’nin kızları da Türk ve genç bir yazara ait olduğu için ve çokça övüldüğü için beni kendisine itti.
.
Ne Anlatıyor?
Amerikalı bir genç kız bilmediği bir
İnsan isim verir, tanımlar eşyayı. Ayırt edici bir sıfat yükler ona. Kendini bu tanıma göre konumlandırır. Daha sonra yetinmez, fazlasını ister. Karıştırır, harmanlar. Yeni bir arayış içine girer. Klasik olanın dışına çıkan bir arayıştır bu. Bilinenin güvenli bölgesinden uzaklaşır insan. Bauman'ın müphemlik olarak adlandırdığı bu durum hem
YouTube kitap kanalımda Gece kitabını ve postmodern romanı anlattım: ytbe.one/5NOJQ_1hmps
Geceye bir kitap bırak değil gece bana bir kitap bıraktı.
Bulanık?
Oldum olası geceye yüklenen anlamları sürekli takip ettim, bu takip beni gündüzlerdeki kalabalıktan ayırdı. Karasu'nun yapmaya çalıştığı üstü örtülü anlamlar dizisi bir bakıma
Meltem Gürle'nin Kırmızı Kazak kitabını okumaya başladığımda uzun soluklu bir okuma olacağını biliyordum. Neden diye soracak olursanız kitap hem benim okumayı çok sevdiğim deneme metinlerinden oluşuyordu hem de bu denemelerin büyük bir çoğunluğunun konusu kitaplardı. Mevzu kitaplar olunca okuma süreci uzadı tabii.
İyi ki okumuşum dediğim,
Merhaba Sevgili 1000K Okurları,
Bugün sizlerle Nilgün Marmara hakkında hasbihal etmek istedim. Bu incelememdeki öncelikli amacım ufak da olsa sizleri Nilgün Marmara ile tanıştırmak ve bu eseri hakkında o küçük anekdotu sizlerle paylaşmaktır. Özellikle söz konusu şiir ise ben şiiri anlamanın yolunu şairi tanımaktan geçtiğine inanıyorum. “Acaba
Bitti . Kitaptaki ilk öykü farklı bir anlatıcı kullanılarak yazılmış. Daha önce okuduğum bir öyküydü.
İkinci öykü madde bağımlısı gençlerden birini işlerken üslup o mahalleden birinin üslubu adeta. Gerçekte de böyle olur bu mahalleler diyorsunuz okurken . Belli ki iyi bir gözlemin ürünü. Bir Metin Kaçan Ağır Roman tadı da aldım.
Üçüncü öykü
Türkiye’deki kavram karmaşalarının bir başka abuk örneği olan kafatasçı. Türkçülük çizgisini severim, Türk kültürünü de benzer şekilde. Türkler tarihin gördüğü önemli milletlerden biridir bence ama Nihal Atsız kafasına ulaşacak kadar da yüceltmek bana akla yatkın gelmiyor. Adamın düşünceleri öylesine uç ki, az biraz ilerleyip köşeyi dönsen karşına
Irvin Yalom'dan harika bir kitap: Spinoza Problemi. Bir tarafta 16. yüzyıl Hollanda'sında Bento Spinoza diğer tarafta 20. yüzyıl Almanya'sında Albert Rosenberg. Biri, dini bağnazlıkla mücadele etmiş diğeri tarihi bağnazlığın içinde yer almış iki figür. Yalom bu iki kişiyi bizlere anlatırken, onların fikir dünyalarının oluşum sürecine de değinir.
Hayatta iken tanınmış ve fikirleriyle kendi ülkesi dışında etkili olmuş filozoflardan birisidir Bergson. Bergson’un çağındaki hâkim felsefe akımlarına ve dünya görüşlerine bir karşı çıkış içinde olması ve özellikle pozitivist-materyalist-mekanist fikirler karşısında insanın içsel dünyasına, ahlak ve din konularına dikkat çekmesi ve insanı başarabileceği imkânlara yönlendirmiş olmasıdır.Bergson’un ülkemizde de imparatorluğun son ve Cumhuriyetin ilk yıllarında önemli ölçüde Türk aydın ve yazarları üzerinde etkili olduğu ve hatta Bergsonculuk adıyla bir akımın başladığı söylenebilir. Eserde; Bergsonun yaşamı, yapıtları, felsefesi ve eserlerindeki seçilmiş metinler toplanmış ve güzel bir derleme ile okuyucuya sunulmuştur. Keyifli okumalar dilerim.
BergsonAli Osman Gündoğan · Say Yayınları · 201355 okunma
Yaşamın anlamı varsa, ıstırap ve ölümün de bir anlamı var mıdır?
Auschwitz kampında zor şartlar altında gizli saklı yazılan notlarından oluşan bir kitap. Her satırı yazarın bizzat deneyimlediği olaylardan ve canlı tahlillerinden oluşan bu kitap, 1945 te yazılmış olup 9 gün gibi kısa bir süre içinde tamamlanmıştır.
Kamp günlüklerini anlatırken o
"Şimdi bir ölüyüm ben, bir ceset, bir kuyunun dibinde. Son nefesimi vereli çok oldu, kalbim çoktan durdu, ama alçak katilim hariç kimse başıma gelenleri bilmiyor."
Bu satırları her nerede okursanız okuyun, kendinizi bir filmin sahnesinde veyahut bir rüyada kurban seçilmiş olarak görebilirsiniz. Gerçek olan ile hayal arasında sürüklenen bir insan gibi nefes alan karakterler ,ilk satırından nerede ve ne halde olduğumuzu az çok kestirmemize sebep olan, ama bir yandan da mantığımızın sınırlarını zorlayan bir kitaba hoşgeldiniz.
Metinler arasında bir oyunseverlik olarak algılayabileceğimiz kitapta, 19 karakter ve her birisinin ağzından kendi hayatlarını, doğrularını, aşklarını, hırslarını görebiliyoruz. Öyle bir kitap düşünün ki sizi bütün karakterler üzerinden ilmek ilmek işleyerek katili bulmaya sevkederken resimlerin içine girerek kendini kaybeden renkler alemine sürüklesin. İçinde kaybolacağınız aynı zamanda kendinizi bulacağınız bu dünyada kimler yok ki.. Köpekler, şeytanlar, katiller ve hatta ölüler. Yani artık sayfaları çevirdikçe hem ölü, hem köpek hem de katil olabilirsiniz. Çok karakterin olması sizin gözünü korkutmasın aksine sizi sürükleyecek tek bir renk vardır o da; kırmızı ki kitabın sayfalarını çevirdikçe karşınıza çıkacak renklerden birisidir. Siyah beyaz dünyanın içinde asıl tonunu arayan renk, Osmanlı nakkaşlarının elinde özünü bulacaktır.
Benim Adım KırmızıOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202316,1bin okunma