Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Çayönü. Oylum Höyük. Titriş (Batı Kürdistan'da). Jarmo, Tepa Gewre (Orta Kürdistan'da, Ganj Dara ve Giyan (Güney Kürdistan'da) gibi bölgeler, Eriha ve Yahudiye ile birlikte, gezegen üzerindeki ilk şehirli toplumlar olmuşlardı, her ne kadar bu şehirler" cüzi bir büyüklüğe (1000-1500 kişi) sahip ol salar da. Dünyanın geri kalan kısımlarının çoğu elbette bu dönemde mağara yaşamıyla sınırıydı.
Yaşamaya kıyamadım kıyılarından geçtim insandan insana gidilmeyen şehirler... dilimin döndüğü kadar, bir karar veremedim tek tesellim bin dereden getirdiğim denizler
Reklam
hadi git yeni şehirler yık kalbimize bu aşktan
Sayfa 29 - Kırmızı Kedi
Allah bizimle konuşuyor; sadece Kur'an'da değil, kâinat vasıtasıyla da konuşuyor bizimle. O'nu duymaya giden yol, çocuk dostu şehirler inşa etmekten geçiyor. Babamızla çocuğumuz arasında geçen sürede Yaratıcı'nın sözünü duymak bakımından şehirler tanınmaz håle geldiyse de, şehirleri adam etmek fert fert hepimizin görevi. Çünkü hepimiz gökyüzünün öğrencileriyiz.
DOKUZ ÇİZMELİ/ DOKUZ RÜZGARLI ŞAİR
sevdiğin kadın, bir de analarıysa, sekiz göz nuru çocuğunun ... ve sen de sevgine kelimelerle vadiler, yataklar açmak, ve onunla gönlüne akan varlığın kıyısında kuleler, mabetler ve şehirler yükseltmek istiyorsan eğer, işin zor senin, şair, işin zor!
Sayfa 153 - Timaş Yay. 1. Baskı, Şubat 2010Kitabı okuyor
Yozlaşmış şehirler çok acımasız insanlar üretirler. Dağlar, denizler, ormanlar, insanı vahşileştirip acımasızlaştırsalar da, insanın insani yanını yok etmezler.
Reklam
Asla beraber olamayacağız. Aynı evi, aynı teni paylaşamayacağız. Aynı masada oturmayacağız. Hatta aynı şehirde bile oturmayacağız. Belki bir gün son kez görüşeceğiz, ikimiz de bunun son olduğundan habersiz. Son kez el ele gezeceğiz, belki de son kez söyleyeceğiz birbirimizi sevdiğimizi. Yine beraber planlar yapıp, tutamayacağımız Son sözleri vereceğiz birbirimize. Ve elbette yollarımız yine ayrılacak bir gün. Sonra aramıza şehirler girecek, Hiç karşılaşmayacağız. Tesadüfler bile bir araya getiremeyecek. Sonra da belki birimiz öleceğiz, diğerimiz hiç bilmeyecek.
Bence bu şehirler ile değil insanlar ile alakalı bir durum...
"Gülriz Annemin "İstanbul'dan uzaklaştıkça insaniyet katsayısı da artar" deyişini anımsamıştım.."
Biz binaları ve şehirleri inşa ettiğimizi zannederiz; ama şehirler bizi inşa eder... Churchill
681'de göktürk devleti'ni yeniden kuran ilteriş kağan ve halefi kapağan devrinde, maveraünnehir'deki sudahlar(sogdianalı) tekrar itaat altına alınmak istendi. araplar ise 644 yılında horasan'ı fethetmiş ve sınırdaş olmuşlardı. kapağan'ın kül tigin'i bu havaliye sefere yollaması ile arap-türk çatışmaları başladı. her ne kadar orta asya'nın göçebeleri arasındaki çatışmalar arap fütuhatını kolaylaştırsa da bu fütuhatın öncekiler kadar kolay olmadığı görülüyor. bir yüzyıl kadar göçebe aşiretler ve buhara, semerkant, baykent gibi şehirler istilaya direnmiş, teslim olduktan sonra da ayaklanmaya devam etmişlerdir
Sayfa 39 - timaş yayınları, 3. basımKitabı okuyor
Reklam
Gözümde tüten ne şehirler, ne insanlar, ne de kırlar ve ormanlardı. Açık denizleri, etrafında duvar olmayan, uçsuz bucaksız yerleri arıyordum. Ama ruhumuz böyle gökyüzlerinde uçup dururken birdenbire yere inip insan küçüklüğü ile karşılaşmak ne tuhaf oluyor.
Sayfa 29 - OlympiaKitabı okuyor
Ayrıca on beş ila yirmi beş katlık binaların mima­risinin de rahatsızlık veren hiçbir tarafı yoktu çünkü en geçerli vasıtalar uçan arabalardı, canı yürümek isteyenler için de merdiven yerine geçen mükemmel tasarlanmış inip çıkma cihazları vardı. Şehirlerde -ki şehirler sayısızdı- binaların katları sokaklar boyunca uzanan camdan galerilerle birbirne bağlıydı; bu gale­rilerin kullanımı çok rahat ve pratik olmasına rağmen -hep olduğu gibi, ki nedendir bilinmez- kibar sosyete tarafından pek uygun görülmez ve sadece küçük ti­cari işlere ve ev işlerine yarardı.
Bir kişi bile değilim yalnızlıktan Gözlerim ormanlara asılı Ağaçlar, kırlar ve şehirler geçiyor kaputumdan O kadar geçiyorlar ki, sadece duyuyorum Bir an, bir yerde ölümü tanımazlığımdan.
Sayfa 213 - YKY
Sustuğum şeyler var, hiç konuşmadıklarım.. İçinde kaybolduğum şehirler ve içimde kaybolup giden insanlar var...
Yabancılığın ne olduğunu büyük şehirlerde yaşayanlar bi­lemezler. Bir büyük şehirde bir yabancı, her gün girilecek ye­ni bir sokak, her gece girilecek yeni bir meyhane bulabilir. Girdiği her sokakta, her parkta, her meyhanede kendi gibi ya­bancılar bulabilir. Ama küçük yerler... Hele dağların arasına sıkışmış küçük şehirler. Oralarda akşamlar bir yabancıyı ya­vaş yavaş öldürür. Kapıların hepsi kapanır, kepenkler iner. Gece gelirken kurbağa sesleri büyür, küçük dağların arasında avuç içi kadar bir ovaya yayılmış küçük bir şehirde yabancı, azaptan ölebilir. Geceler uyuyup uyanmakla bitmez, hep sa­baha daha çok vardır.
Sayfa 9 - Cem Yayınevi
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.