Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
264 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Beraber Yürüdüler Bu YOLLARDA!!!
“(…)Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur. Medeniyetin gerektirdiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.”
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
(Hâkimiyet-i Milliye: 01.09.1925 – Kastamonu’da ikinci
Metastaz
MetastazBarış Terkoğlu · Kırmızı Kedi Yayınları · 20193,798 okunma
296 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Aydınlanma yolunda bir ömür...
Hiçbir karanlığın perdeleyemeyeceği ışığını sonsuza dek yansıtmaya devam edecek bir hayat... Çocukluk ve ilk gençlik yıllarından, Nadire Hanım’ın vefatına kadar, kendisine hem anne hem baba olan biricik annesinden tüm gücünü alarak başlamıştı zorluklarla geçecek olan hayatına Bahriye. Milli Mücadele yıllarında doğmuş, Gazi Paşa’nın devrimlerine
Bahriye
BahriyeElfin Tataroğlu · Asi Kitap · 2019230 okunma
Reklam
Şer'iat Vahyi Yaşamak ve Cihad Etmekle Olur...
Özellikle seçimden sonra sosyal medya Müslümanları, sosyal medyada paylaşımlar yaparak Şer'i sistemi böyle getireceklerini sanıyorlar... Şunu unutmayalım ki Şer'i sistem hiçbir zaman bir partiyle veya cemaat, tarikat vb şeylerle gelmeyecek hele hele ki böyle burada kendinizi paralayarak hiç gelmeyecek. Aynı durum DİN'siz LAİK'lerin sistemi içinde geçerli. Anlaşılan o ki sosyal medya müslümanlığı yapanlar burada klavye mücadelesiyle SOSYAL MEDYA ŞER'İAT düzenini, diğer kesimde SOSYAL MEDYA LAİK düzenini getireceklerini düşünüyorlar... Oysa ŞER'İ sistem sizin düşündüğünüz gibi burada ahkam kesmekle, ona buna laf sokmakla veya yetiştirmekle ya da antetvari sloganik kelimeler yazmakla gelmeyecektir... Allah’ın ahkamının yeryüzüne hakim kılmak için O'nun kanunları dışında her şeye "LA" demeliyiz ve bunu hayatımızın her alanına koyarak ve gerçek manada bunu yaşamalıyız. Allah'ın ahkamı öyle buralarda birilerine bağırmakla, laflar yazmakla değil, bunun için gerekirse tüm gayri müslim zalimlere ve bunların beşeri sistemlerine karşı hayatımızın her alanında ve sahada CİHAD (silahlı mücadele) etmeliyiz. Cihad sadece kuytu bir köşeye çekilip 33'lük tesbihi 3 kere çekmekle olmaz. Cihadı fiiliyata zemine indirmeliyiz ki Allah (cc) bu fiilin bereketiyle ŞER'İAT'ı bize lütfeylesin...
1971'de Tsk'ya başlayan küçük cemaat sızmaları, 1986'da kuleli askeri lisesi sınav sorularının cemaat tarafından çalınması ile ilk büyük kitlesel sızmaya dönüşmüştür. 1994'te Harp okulundan mezun olan bu kitle ile birlikte tsk bünyesinde ilk kez cemaatçi subaylar kitlesel şekilde temsil edilmeye başlanmıştır.
Sayfa 26 - Kripto yayınlarıKitabı okudu
Kur'an'ın çoğaltılmasına dair-Erzurum
Hz. Osman' ın hilafeti sırasında, Errnenistan' a cihada çıkıldı. Sahih-i Buhari'nin bir müfessiri olan Kastalani, bu (askeri) kuvvetin Erzurum yakınlarında konakladığı sırada, bir namaz sırasında okunan bazı ayetlerin imam ve cemaat arasında tartışmaya neden olduğunu kaydennektedir. Belirttiğine göre, cemaatten bazıları imamın ayetleri okuma tarzına kızdı. Birisi hocası olan Irak'taki filan sahabenin ayeti farklı biçimde okumayı öğrettiğini iddia etti. Bir başkası, kendi hocası olan falan sahabenin daha başka bir şekilde okumayı öğrettiğini söyleyerek itiraz etti. Tartışma neredeyse silahlı bir çanşmaya dönü-şecekti, fakat ordu kumandanının basiretli davranması çirkin bir duruma meydan vermedi. @tehlikelibiryerde
280 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Davam
Necmettin Erbakan (29 Ekim 1926, Sinop - 27 Şubat 2011, Ankara), Türk siyasetçi, mühendis, akademisyen ve Türkiye başbakanı. Başbakanlık görevini 28 Haziran 1996 ile 30 Haziran 1997 tarihleri arasında sürdürmüştür. 28 Şubat sürecinden sonra istifa etmeye zorlanmıştır ve kendisine 5 yıl süreliğine siyaset yasağı getirilmiştir. Kayıp Trilyon
Davam
DavamNecmettin Erbakan · Mgv Yayınları · 20174,999 okunma
Reklam
Yahudi yazar Salmon b. Yeruhim (Süleym b. Ruheym), 950’li yıllarda, tıpkı Dionysius veya Mihayel Rabo gibi tarihçilerin Miafizit Hristiyanlar açısından yaptıkları gibi, tarihsel süreci Yahudiler özelinde yorumlamıştır. O, bu sırada aşağıdaki satırları kaleme almıştır: Tapınak, beş yüz yıl veya daha fazla süre Bizans'ın elinde kalmıştı ve İsrail'in (Yahudilerin) Kudüs'e girmeleri yasaktı. Eğer birisi buna teşebbüs eder ve yakalanırsa, cezası ölümdü. Sonra İsrail Tanrısı'nın inayetiyle Araplar (İsmailoğulları) galip geldiler ve Romalılar (Bizans) buradan ayrıldılar. Böylece İsrail (oğullarına) yeniden Kudüs'e girme ve ikamet etme imkânı tanındı. Ve ayrıca Tanrı Evi'nin avluları onlara tesis edildi. Onlar da bir müddet burada ibadet ettiler. Modern bir araştırmacı, Alan G. Jamieson ise bu konuda aşağıdaki satırları kaleme almıştır: Bar Kohba'nın Roma yönetimine karşı teşebbüs ettiği başarısız ayaklanma (131-135), Yahudiler açısından 20’nci yüzyıl ortalarına kadar geçen süreçte en son ciddi silahlı hareketti. Aradan geçen bunca zaman boyunca, Yahudiler en fazla kendi cemaat varlıklarını korumak için çaba gösterdiler. Ancak şu var ki onlar, Müslüman yönetimi altinda Hristiyan yönetiminde olduğundan çok daha fazla müsamaha ve hoşgörü buldular.
Sayfa 337Kitabı okudu
AKP, siyasal şid­det kullanmak ve geçerli hukuk ilkelerini çiğnemek de da­hil, elindeki bütün araçları kullanarak devleti ele geçirmeye yöneldi. Cumhurbaşkanlığını, yüksek yargıyı, üniversiteleri, medyayı, eğitim sistemini ele geçirme hamlesinin ve Ergene­kon operasyonlarının siyasal ve tarihsel anlamı buydu. Zaten 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Turgut Özal'ın Anavatann Partisi iktidarları döneminde gerici bir silahlı kuvvet olarak yeniden yapılandırılan Polis Örgütü, Cemaat'in bu kurum ve Adliye içinde örgütlenmesiyle birleşince, süreci tayin eden bir rol oynadı.
"Özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün" Yalnızca bir dakika durup düşünün. Yukarıdaki tümceyi kim söylemiş olabilir? Apo mu? Aklınıza hemen Apo geldiyse, aslında bir bakıma başarılı oldular demektir. Görünen düşmana karşı Türk’ün savaşması zor olmaz. Ama saf Türk halkının görünmeyen sinsi düşmana karşı
296 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
288 günde okudu
Tanrıların Gazabı: Kaybolan Hegemonya
ABD'nin hem Türkiye'de hem de dünyanın farklı köşelerinde Amerikan çıkarlarına 'hizmet' amacına yönelik her türlü fikri, eylemi desteklediğini; silahlı-silahsız örgütleri nasıl oluşturduğunu ve bunları gün gelip 'eğitim' adı altında nasıl koruyup kolladığını artık görmeyen kalmamıştır diye düşünüyorum. Ama sadece düşünüyorum. Hala bu oyunu
Tanrıların Gazabı Kaybolan Hegomonya
Tanrıların Gazabı Kaybolan HegomonyaF. William Engdahl · Kaynak Yayınları · 201727 okunma
Reklam
Lübnan özelinde anlatılanlar çok tanıdık geldi!
Mezhepçilikten bahsediyorum. Başka yerlerde cemaatçilik adı verilen olgunun yerel karşılığı olan bu terim, bütün bir kota sistemini ifade etmektedir; ülkenin önemli makamları bu sisteme göre önceden cemaat temsilcileri arasında paylaştırılır. ... Bu kurgu karmaşık, hatta içinden çıkılması zor olmakla birlikte bir sebebi vardı ve belki de sonunda istenen neticeleri verecekti. Ama kotalar sistemine özgü zehirli ve aldatıcı nitelik yeterince dikkate alınmamıştı. Aslında cemaatler arası rekabetler azaltılırsa, gerilimlerin yavaş yavaş düşürüleceği ve yurttaşlarda bir dinden veya mezhepten ziyade bir ulusa ait olma duygusunun güçleneceği umuluyordu. Ama bunun tam tersi yaşandı. Yurttaşlar haklarını elde etmek için devlete yöneleceklerine, kendi cemaatlerinin yöneticilerine başvurmayı daha faydalı buluyordu. O zaman cemaatler, zümreler veya silahlı milisler tarafından yönetilen ve kendi çıkarlarını ulusal çıkarın üzerine koyan özerk derebeyliklere dönüştü.
Sayfa 53 - Yapı kredi yayınlarıKitabı okudu
Köstebek adlı kitabına 5 Ağustos 2002 yılında yazdığı önsözde Hablemitoğlu uyarıyor: İşte “Köstebek” adlı bu çalışma, içinde bulunduğumuz kapkara dönemde, devletimizin altının nasıl oyulduğunun, nasıl zaafa düşürüldüğünün binlerce örneğinden sadece birine ışık tutuyor: Türk Devleti’nin istihbarat birimlerine sızmış, kadrolaşmış fethullahçıları!.. ... Fethullahçılar, Türkiye’de Mevleviler, Bektaşiler, Cerrahiler gibi salt dinsel inancını yaşamaya çalışan bir cemaat değildir. ... Fethullahçılar, istihbarat birimlerine sızmakla, kendilerine gelebilecek her türlü operasyonu önceden haber alma, önleme ve de karşı operasyonu başlatma olanağına sahip olmaktadırlar. Bu durum, onlara sadece savunma değil, saldırı olanağı da sağlamaktadır. ... Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızmakta zorlanan ama buna rağmen yılmaksızın girişimlerini sürdüren fethullahçılar, istihbarat birimlerindeki kadrolarını, alternatif Silahlı Kuvvetler olarak algılamaktadırlar. Nitekim kendisi 18 Aralık 2002 yılında faili meçhule kurban gidiyor. Buna binaen sorulacak çok fazla soru ve hesap vardır. Ancak kimi kime şikayet edeceksin?
Yani kalp rahatsızlığına, kanser tedavisi.
Cemaat mensupları Türk Silahlı Kuvvetleri'ne nasıl sızdı? Bu sızmalara neden engel olunamadı? Silahlı Kuvvetler bu kişileri nasıl tespit edemedi? Sorun burada düğümleniyor. Bugün eğer bunu çözücü tedbirler alamazsak, yarın Gülen Cemaati yerine başka bir şey de gene aynı şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri içine girebilir ve kendi eylemleri açısından hareket edebilir.
Sayfa 25
Duyguların ve şahsi kanaatlerin ön planda olması, İslâmi hareketleri paramparça etmiştir. Mısır'da İhvan-i Müslimin'den ayrılan hizipleri saymak bile mümkün değildir. Türkiye'de Risale-i Nur hareketi, param-parça olmuştur. Afganistan'da silahlı mücadele veren mü'minler, tek bir cemaat haline gelememişlerdir. Pakistan'da Ebû'l-A'la Mevdûdi'nin vefatından sonra, Cemaat-i İslami dört gruba ayrılmıştır. Bütün bunlar gururlu müslümanların yönlendirdiği İslami hareketlerdir. Dolayısıyla bir İslâmi hareketi değerlendirirken, o hareketin, fıkıhla ilgisine dikkat etmeliyiz. Eğer fıkha dayalı ise (ister muvaffak olsun, ister olmasın) o hareket meşrudur. Saf ve mu çcerred mânâda şuura dayanan (ve fıkhı hafife alan) hareketler; velev ki muvaffak olsalar bile, tehlike ile karşı karşıyadırlar. Zira şuurda, duygu ve hisler ön plandadır, sürekli değişim vardır.
Sayfa 377 - İnkılab
Ebû's- Serâyâ'nin Şiî motifli isyanının bastırılmasının ardından Muhammed, 200/815 yılında Hicaz'da Abbasi yönetimine karşı bir ayaklanma başlattı. Emîrü'l-Mu`minîn ünvanını kullandı. İsyanın ilk safhasında önemli bir askeri desteği arkasına alsa da Abbasi güçlerine fazla direnemedi. Yakalandı ve girişmiş olduğu hareketten
Sayfa 108 - M.Ü. İLÂHİYAT FAKÜLTESİ VAKFI YAYINLARIKitabı okudu
83 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.