Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ölüm iyileşmesi tıp çevrelerinde inkârı mümkün olmayan bir hadisedir. Ölüm ânına yaklaşan insanda özellikle zihinsel fonksiyonlarda beliren güçlenmedir. Pek çok hastanın ölüme yakın anda birden iyileştiği görülür. Bu olay o kadar sık görülür ki olaya özel bir isim verilmiş, "ölüm iyiliği" denilmiştir. Akciğerleri metastazla dolmuş, nefes
Sayfa 168Kitabı okudu
Hep şimdiki zamanda yaşarım. Geleceği bilmem. Artık geçmişim de yok. Biri, her şeyin mümkün olmasıyla çöküyor üzerime, öteki, barındırdığı hiçbir şeyin gerçek olmamasıyla. Ne umutlarım var, ne de pişmanlıklarım. Hayatımın bugüne kadarki halini –yani çoğunlukla, istediğimin tam tersi şekilde aktığını– bildikten sonra ne söyleyebilirim ki geleceğim hakkında, beklemediğim, dilemediğim bir şey olacağından, benim dışımdan bir yerden, hatta bazen kendi irademin bir oyunu olarak başıma geleceğinden başka? Geçmişimde ise, hatırlayıp da gereksiz yere yeniden yaşamayı arzulayabileceğim hiçbir şey yok. Kendi benliğimin izinden, onun bir benzerinden başka bir şey değildim ben.
Reklam
Aynı şekilde, trafik tüzüğü de kırmızı ışıkla yeşil ışığa keyfi olarak belirli semantik değerler yüklemiştir. Bunun tersi de olabilirdi. Ancak kırmızının ve yeşilin duyusal yankılarıyla simgesel uyumlarını kolayca ters yüz edemeyiz. Şu anki sistemde, kırmızı, tehlikeyi, şiddeti ve kanı; yeşil ise umudu, dinginliği ve bitkilerde olduğu gibi doğal bir sürecin sessiz akışını çağrıştırmaktadır. Peki, kırmızı geçiş serbestisinin, yeşilse geçiş yasağının işareti olsaydı ne olurdu? Kuşkusuz, bu durumda kırmızı, insan sıcaklığıyla kolay iletişimin bir ifadesi, yeşilse soğuk ve haince bir simge olarak algılanacaktı. Kısaca ne kırmızı yeşilin ne de yeşil kırmızının tam olarak yerini alacaktı. İşaret seçimi keyfi olabilir, ancak işaret yine de kendi özgün değerinin yanı sıra bu değeri düzenlemek üzere belirtici işlevle birleşen bağımsız içeriğini korur. Eğer kırmızı/yeşil karşıtlığı ters yüz edilirse, onun semantik içeriğinde gözle görülür bir kayma oluşur; bu renkler özgün bir değerle yüklü birer duyusal uyarı olduğu için, tarihsel olarak var olmaya başladıkları andan itibaren keyfi olarak düzenlenmesi mümkün olmayan geleneksel bir simgebilimin dayanakları olduğu için kırmızı kırmızı, yeşil de yeşil olarak kalacaktır.
ÜNAL YALTIRIK Diyarbakır'da İlkokul 8 yaşında herhalde Diyarbakır'a geliyorsunuz, 1940-41 arası... Kabaca 8-12 yaş arasında Diyarbakır'dasınız diyebilir miyiz? Evet. İlkokula orada başladığım için o hesaba geliyor. 8 yaşında ilkokula Diyarbakır'da başladım. Diyarbakır'daki evinizi hatırlıyor musunuz? Nasıl bir evdi?
Tasavvufta Ölümün DÖRT RENGİ
İmamı Rabbani'ye göre sufiler nefislerini kontrol altına aldıklarında sevdiğine yaklaşırlar ancak gerçek vuslat ise ruhun bedenle irtibatı kesmesinden sonra olur. "Kişi sevdiğiyle beraberdir" hadisi şerifi de buna örnek gösterilmektedir. Tasavvufi kültürünün önemli isimlerinden İbni Arabi "Ölüm, hayatın tümden yok edilmesi
Sayfa 81 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Yalnızca Gerçek Sevgi’nin bu dünyadaki diğer sevgilerle boy ölçüşebileceğini o zaman anlamıştım. Bütün varlığımızla teslim olduğumuzda kaybedecek hiçbir şeyimiz kalmaz. Korku, kıskançlık, sıkıntı ve tekdüzelik ortadan kaybolur, geriye sadece boşluğu dolduran ışık kalır ama bu boşluk bizi korkutmaz, tam tersi birbirimize yaklaşmamızı sağlar. Devamlı değişen bir ışıktır bu, zaten güzelliği de buradan gelir, sürprizlerle doludur - kimileri beklenmedik sürprizler olsa da onlarla beraber yaşamasını başarırız. Coşkuyla sevmek, coşkuyla yaşamak demektir. Sonsuza dek sevmek, sonsuza dek yaşamak demektir. Sevgi olmadan Sonsuz yaşam mümkün değildir. Sonsuz yaşamla Sevgi arasında sımsıkı bir bağ vardır.
Sayfa 140Kitabı okudu
Reklam
önemli olan zaman geçtikçe edindiğimiz süzgeçlerdir, Hangi süzgeçler, Bir nevi ses süzgeçleri, sözcükler bu süzgeçlerden geçince üstte hep bir tortu kalır, insanlar iletişim kurmayı istedikleri konuların özünü bilebilmek için bu tortuyu özenle incelemelidir, Epey karmaşık bir işe benziyor, Tam tersi, gerekli işlemler bir bilgisayarda olduğu gibi anında yapılır, hiçbir şey ötekinin üstüne binmez, her şey sonuna dek düzenli olarak ilerler, alışkanlık meselesi, Belki de mutlak kulak gibi doğal bir yetenektir, Çok da mutlak olmasına gerek yok, önemli olan sözcüğü duyabilmek, sesin kalın mı ince mi olduğu fark etmez, ama bu işin göründüğü kadar kolay olduğunu sanmayın, bazen, kendi adıma konuşuyorum, başkalarında da böyle midir bilmem, eve bir gelirim ki süzgeçlerim tıkanıp kalmış, ne yazık ki dışımızı yıkamakta kullandığımız duşların içimizi de yıkamaları mümkün değil,
Kırmızı Kedi Yayınevi
"Kendilik" ve "Benlik" Arasındaki Temel Ayrım
"Kendilik" ve "Benlik" Arasındaki Temel Ayrım Vedanta'nın beşer varlığına dair öğretisini layıkıyla kavrayabilmek için, her­ Vşeyden önce, (sadece insanla sınırlanmayıp) bizatihi Varlığın ilkesi olan "kendilik" ve cüz'f (individuel) "benlik" arasındaki ayrımın mümkün olduğu kadar berrak bir şekilde
Tüm insanlar kendileri için yaşarlar ve yaptıkları her şeyi kendileri için yaparlar, yani biraz yakından bakınca en fedakâr davranışları bile bencilce değerlendirmek mümkün olabilir. Sen de dâhil olmak üzere tüm insanlar aslında en temelde kendisini düşünüyor, dışarıdan tam tersi görülse bile.
Sayfa 139Kitabı okudu
Şimdi ise durum tam tersi memurlar milletvekili olmak için çabalıyor:
Lewis V. Thomas ve Richard N. Frye, devletin me­murlarına nasıl baktığını şöyle özetlemişlerdir: "Bir aile veya birey için, ne kadar mütevazı olursa olsun yönetici statüsünden ne kadar varlıklı olursa olsun köylü statüsüne düşmek bir fela­ ketti ve bunu engellemek için mümkün olan bütün önlemler alınırdı. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki memurlara yapılan ödemelerin büyüklüğünü bir ölçüde açıklar. Devlet, yönetici grubu oluşturan ailelere ellerinden geleni sağlamaya çabalamaktadır." Bu şartlar altında, 1920'lerden itibaren mil­letvekillerinin, hakim, savcı, vali, kaymakam, hatta devlet ikti­sadi kurumlarının yerel yöneticileri olmak için istifa etmeleri şaşırtıcı değildir. Takip eden yirmi yıl boyunca sivil bürokrasi­ nin prestiji daha da artmıştır.
Reklam
Ben hep şimdiki zamanda yaşarım. Geleceği bilmem. Artık geçmişim de yok. Biri, her şeyin mümkün olmasıyla çöküyor üzerime, öteki, barındırdığı hiçbir şeyin gerçek olmamasıyla. Ne umutlarım var, ne de pişmanlıklarım. Hayatımın bugüne kadarki halini -yani çoğunlukla, istediğimin tam tersi şekilde aktığını bildikten sonra ne söyleyebilirim ki geleceğim hakkında, beklemediğim, dilemediğim bir şey olacağından, benim dışımdan bir yerden, hatta bazen kendi irademin bir oyunu olarak başıma geleceğinden başka? Geçmişimde ise, hatırlayıp da gereksiz yere yeniden yaşamayı arzulayabileceğim hiçbir şey yok. Kendi benliğimin izinden, onun bir benzerinden başka bir şey değildim ben. Geçmişim, olmayı başaramadığım her ne varsa onlarla dolu. Uçup gitmiş anlardaki duyguları bile özlediğim yok: Duygu şimdiki zamana muhtaçtır; o an geçtikten sonra sayfa kapanır ve hikâye sürer, öykü ise biter..
Sayfa 150 - Can YayınlarıKitabı okudu
Organların Evrimi ve Neden Diğer Maymunların Beyni İnsan Gibi Evrimleşmedi
Bunun tam tersi, yeni bir organın evrimleşmesi konusunda karşımıza çıkar. Örneğin insanlar neden kanatlara sahip değildir? Neden gece görüşümüz yoktur? Neden suda nefesimizi saatlerce tutamıyoruz? Bunların ilk ve en temel sebebi, daha önce de önemini vurguladığım gibi, evrim tarihinde bu tür adaptasyonları sağlayacak varyasyonların
Sayfa 205-206
Buda ve İsa bilincin mümkün olan en yüce huzur noktası olduğunu söylüyor! Ama sana göre neden bilinç acı vericidir? Ve neden her şeyi unutmak istiyorsun? Neden bilinç acı veriyor? Varlığının sadece yüzde biri bilinçli olup yüzde doksan dokuzu bilinçsiz kaldığında o zaman yüzde birlik kısım etrafını görerek acı çeker. Zihnin yüzde doksan dokuzunun
Sayfa 6 - Ganj yayıneviKitabı okudu
"Ben hep şimdiki zamanda yaşarım. Geleceği bilmem. Artık geçmişim de yok. Biri, her şeyin mümkün olmasıyla çöküyor üzerime, öteki, barındırdığı hiçbir şeyin gerçek olmamasıyla. Ne umutlarım var, ne de pişmanlıklarım. Hayatımın bugüne kadarki halini -yani çoğunlukla, istediğimin tam tersi şekilde aktığını bildikten sonra ne söyleyebilirim ki geleceğim hakkında, beklemediğim, dilemediğim bir şey olacağından, benim dışımdan bir yerden, hatta bazen kendi irademin bir oyunu olarak başıma geleceğinden başka? Geçmişimde ise, hatırlayıp da gereksiz yere yeniden yaşamayı arzulayabileceğim hiçbir şey yok.."
GECEYE ÖVGÜ (Yaşam gecenin konusudur)
Gece, düzen güçleri uykudadır. Bürokrasi, askeriye, okullar, polis, kısacası yaşamımızı düzenleyen tüm güçler uykudadır; sokakta devriye gezen nöbetçi polis dışında. Askerler de hepimizden önce yatağa girerler. Dünyanın bu en baskıcı kurumunun mensupları, en erken yatanlardır aynı zamanda. Aslında, tüm totaliter kurumlarda, daha doğrusu tüm
369 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.