annie ernaux'la tanıştım. kitaba ilk başladığımda, yazara başka bir kitapla başlamış olmayı diledim, çünkü aldatma konusunda hassasım ve yargılayıcı bir tutum sergileyeceğimi, bunun kitaptaki iyi edebiyatı (varsa) görmemi engelleyeceğini düşündüm. haksızlık etmek endişesi taşıdım kısaca. nasıl anlatmalı bilmiyorum. bence kitapta açıkça dile getirilen ilişkiden, temaslardan daha özel bir şey vardı ve bu gardını almış düşüncelerimi yatıştırdı. anıların, var olmanın ve güzel geçirilmiş zamanlara duyulan özlemin tamahkâr, neredeyse saldırgan bir biçimde arandığını gördüm anlatıcı tarafından, dürüst ve saplantılı bir dille. benzer şeyi hepimiz yapıyoruz, zor günler geldiğinde ve dayanma gücü bulmakta zorlandığımızda bir zamanlar bize iyi hissettiren şeylerin anısına dönüyoruz, orada var olmaya çalışıyoruz. ernaux bunu tutkusu üzerinden yapıyor ve onun için bundan önemli başka hiçbir şey yok, yazmak dahil. kısa, uzun yazılsa etkisinin daha vurucu olacağını düşündüğüm bir metin okudum, muhtemelen unuturum ancak burada yakaladığım o his silinmeden benimle birlikte yaşamaya devam eder, çünkü çok insana dairdi, çok yaşamaya dairdi.