Egemen sınıfların ele geçirdikleri ayrıcalıkların korunabilmesi, koca bir yargıçlar, savcılar, jandarmalar, gardiyanlar ordusunu gerektirir. Bu ise, malum: Vergi, yalan, talan, rüşvet, aldatma, sömürü ve akla gelebilecek her türden alçaklık demektir. İş bu kadarla kalsa yine iyi; bu düzen, Insanlar arasında toplumsallığın ve toplumsallık duygusunun gelişmesine engel olur. Herkes bilir: ilişkiler de doğruluk kalmamışsa, kendine saygı kalmamışsa, birbirini anlama, birbirine yardım kalmamışsa, tıpkı birbirlerini yiyerek, yağmalayarak yaşayan bazı hayvan türlerinin soylarının tükenmiş olması gibi, insan türüde tükenip gidecek.
Sahibi olduğumuz şeyleri, olmayanlarla bölüşmek gerektiğine dair Tarih boyunca ne güzel sözler edilmiştir. Ama kim ki bu sözleri hayata geçirmeye kalkmıştır, derhal karşısına çıkılmış, bu yüce değerler hayatta değil, yalnızca edebiyatta güzeldir denmistir. Yalan, kendine saygı duymak değil, kendini aşağılamaktır deriz hep; gel gelelim ki bütün uygar hayat aşağılık bir yalandan başka bir şey değil. Böylece hem kendimiz ikiyüzlülüğe alışıyoruz, hemde çocuklarımıza kendi ellerimizle ikiyüzlü olmayı ogretiyoruz. Akıl da ister istemez bu durumun etkisinde kaldığı için, kendimizi sahte akıl yürütmelerle, sofizmle yatıştırmaya çalışıyoruz. Ikiyüzlülük ve sofizm, uygar insanın Ikinci doğası olmuş durumda. Ama toplum bu şekilde çok uzun yaşayamaz. Insanoğlu bu sahtekarlığının kendi sonunu hazırladığını birgün görecek. Ya doğru yolu bulacak, ya da yok olacak.