Doğada olmak ve yabanda mesafeler katetmek, hayatın zorlukları ile başa çıkmak kavramı üzerine harika bir pratik alanıdır..
Doğa, yaygın bir deyişin aksine aslında bizim misafir olarak bulunmamız gereken bir yer değildir. Ait olduğumuz yerde misafir olmak, doğa ile bağlantısını koparıp onu bir üretim ve sömürü alanı gibi gören toplumların,
“HAYAT BANA GÖRE; BİR TRENİN KOMPARTIMANLARINDAN GELEN VE GİDEN GÖRÜNTÜLERİ SEYRETMEKTİR.”
Haydi kitaba gelelim; elli altı sayfadan oluşan incecik haliyle sizi şaşırtmasın. Çünkü sonsuz kavramlar dizisinin içinde sayfalar arasında gezinirken bazen başa, bazen de tam ortasına gidiyorsunuz. İçinde bir hazineden de fazlası var
demek bu. Kitabın
Yaşam tarzını, dünyaya ve kendine anlam verme yolunu değiştirebilirsen, hem dünyayla etkileşim kurma tarzın, hem de davranışların değişmeye başlar. Şunu unutma: İnsanın değişmesi gerekir.
"İnsanın unutan, yanılan bir yaratılışa sahip olması bile onun için bir rahmettir. Mesela Allah indinde yaratma devamlıdır.. Her şey her an bir oluş halinde değişiyor, dönüşüyor, yaşıyor, ölüyor ve yerini bir başkası alıyor. Allah'ın sanatı kusursuzluğun da ötesinde devamlılık gösteriyor. İnsan bu sanatın içinde en güzeli. Bazıları bu güzelliğin kaynağının akıl olduğunu söylese de aslında insanı yaratılmışların en güzeli yapan şey unutma ve hatırlama halidir. Çünkü bu unutma ve hatırlama hali ile akıl denen sanattan istifade eder. Felâketini de selametini de bu yolla edinir. İbret alır, amel eder, arar, bulur, bulduğu yetmez daha fazlasını arar. Yeter ki acziyetini itiraf etmekten, yüzünü Allah'a dönmekten vazgeçmesin. "
"Marcus Aurelius 'herhangi bir yeteneksizlik ya da kabiliyetsizlik mazeretine mahal vermeden' herkes tarafından uygulanabilecek şekilde belirlenmiş bazı ilkeleri şöyle sıralar: dürüstlük, şeref, sıkı çalışma, özveri, kanaatkarlık tutumluluk, şefkat, bağımsızlık, sadelik, sağgörü , yüce gönüllülük. 'Unutma ki seni yönlendiren zihnin kendi kendine yerebildiğinde yenilmez olur . . . Tutkulardan kurtulmuş bir zihin kale gibidir: İnsanların sığınabileceği daha güçlü bir yer yoktur.' Çağımızın dilini kullanacak olursak, Marcus Aurelius'un, mutluluk arayışında olanların nihai sığınağı olarak kişiliği ve vicdanı saptadığını söyleyebiliriz: Başka bir yerde ardında varis ya da vasiyet bırakmadan yitip gitmeye mahkum olan mutluluk düşlerinin hüsrana uğramayacağı tek yer. Marcus Aurelius'un ileri sürdüğü mutluluk reçetesi kendi kendine yeterlidir, kendine gönderme yapar ve hepsinden önemlisi kendi kendini sınırlayıcıdır. Hatalı yolları bilip onlardan sakının, doğanın dayattığı ve kaçışın olmadığı sınırları kabul edin. Değişken olup hiçbir sınır tanımasalar da tutkular sizi yoldan çıkaracaktır, ama neyse ki tutkuları etkisiz ve güçsüz kılacak güçlü bir silah olan akla da sahipsiniz. Mutlu bir yaşamın sırrı tutkularınızı dizginlemek, aklınızıysa dörtnala koşturmaktır."
Sevgili okurum,
Yine bir terslik vardı işte.
Adım atar atmaz anlamıştım. Adını koyamıyordum. İçimde ancak, hayatla ölümün yüz yüze geldiği anlarda belirebilecek uğursuz bir duygu uyanmıştı. Daha birkaç dakika önce şakalar yapan uçarı adam değildim. Ruhum donmuş gibiydi. Hiç kimsenin gerçeğimi öğrenecek kadar yakınıma sokulmasına izin vermiyordum.
Merhaba sevgili okurlar! Bugün sizlerle "Bir kitap okudum, hayatım değişti" diyebileceğiniz türden bir kitabın incelemesini paylaşacağım. Hepinizin bir gün bu kitap ile tanışması dileğiyle...
Bircan Yıldırım'ın 2018 yılında yayınlamış olduğu bu eser, bir kişisel gelişim kitabıdır. Kitapta çok güzel ve yalın bir dille insanların acılarını ilahi aşka dönüştürme sanatı anlatılmaktadır. Hikaye, Dilhun'un aşk acısı üzerinden şekillendirilmiş ve Vaveyla ve Logos sayesinde hayatının tüm acılarını anlamlandırabileceği bir yolculuğa doğru ilerlemektedir. Yazarın sözlü anlatım tekniği çok anlaşılır olup kitap içerisinde kendimize sorular yöneltip benliğimizi anlamlandırabileceğimiz bazı fiziksel tekniklere de yer verilmiştir. Hatta bendeniz bir-iki tanesini denemiş olup gerçekten işe yaradığını görünce çok şaşırmıştım. :)
Dilhun ile çıkacağınız bu yolculukta kendinizden bir parça bulabileceğiniz acıların üstesinden nasıl geleceğinizi okumak, benim hoşuma giden başka bir detaydı. Dilhun ile benzer acıları yaşamış olmanız, kitabı daha dikkatli ve içselleştirerek okumanıza neden olacak. Ve kitap bittiğinde ufkunuz açık, zihniniz berrak, benliğinizi anlamlandırmış bireyler olarak ilerleyeceksiniz 'hayat' denen bu yolculukta. :) Sözlerimi son bir alıntı ile bitirmek istiyorum :
"Biz insanız, bazen yola devam edecek gücümüz kalmaz ve tükeniriz. Önemli olan yarın başka bir gün olduğunu hatırlayabilmek. İnancı, umudu ve güveni kaybetmemek. Unutma umut her sabah köşede seni bekliyor olacak. Umudunu almadan yola asla çıkma. Umudunu al ve yola devam et."