Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
295 syf.
5/10 puan verdi
Bu kitap dördüncü yüzyıldan 1453’te İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethine kadarki Bizans ekonomisinin bir incelemesidir. Kronolojik bir şekilde düzenlenen Bizans Ekonomisi, demografi, tarım, imalat ve şehir ekonomisi, ticaret, parasal gelişmeler, devletin rolü ve ideoloji gibi temel konuları ele alıyor. Devletin iktisadi faaliyetleri ve şehirlerin üretici rolü ile toprak sahipleri, zanaatkârlar ve sarraflar gibi ekonomide etkin gruplara vurgu yaparak kapsamlı bir değerlendirme sunuyor. Kitabın son bölümünde ise Bizans ekonomisi Batı Avrupa ile kıyaslanmış ve sanayi öncesi dünyada, karma ekonominin en başarılı örneklerinden birinin niçin Bizans olduğu değerlendirilmiştir. En önemli Bizans tarihi araştırmacılarından Angeliki Laiou ve Cécile Morrisson’un birlikte hazırladıkları bu kitap özellikle iktisat tarihi, Bizans tarihi ve genel olarak da Avrupa Orta Çağ tarihi çalışanların faydalanacağı temel bir başvuru kitabıdır. Bizans ekonomisinin temel dinamiklerinin anlaşılması, merkezî olarak Anadolu’da şekillenen Selçuklu ve erken Osmanlı ekonomilerinin araştırılmasına da büyük bir katkı sunacaktır.
Bizans Ekonomisi
Bizans EkonomisiCecile Morrisson · RUNİK KİTAP · 20207 okunma
Demür Gaşuk
XIX. yüzyılda Anadolu ve Rumeli toprağının başta İngiliz sermayesi olmak üzere Avrupa kapitalizmi tarafından sömürüldüğü dönemde din adamlarının “demir kaşıkla yemek günahtır” dediği işitildi. Batıcı kafalar bu ne gerilik, bu ne yobazlık diyebiliyorlardı. Ama bu “efendiler” Anadolu ve Rumeli'de binlerce kaşıkçı esnafının ve onlara bağlı iktisadiyatın çökmesinden, onbinlerce insanın "ÜRETİCİ VE TÜKETİCİ OLARAK EZİLMESİNDEN" haberdar değillerdir. Toplum sorumluluğunu yüklenen İslâm aydını, Batıcı aydınla taban tabana zıt bir konumdaydı.
Sayfa 340Kitabı okudu
Reklam
Tam anlamıyla gelişmiş yani sağlıklı olan insan, üretici olan, dünya ile içten ilgili olan ve onun uyarılarına cevap veren, güçlü bir kişidir.
Umut, mutluluktan daha güçlü, daha kalıcı, daha üretici bir duyguydu ne de olsa.
Bütün Alıntılar
yazmak, bir anlamda buluşmakmış. Aynı sıkıntıları, aynı endişeleri, aynı umutları paylaşanların buluşması, zaman- ları farklı olsa dahi... 7 Fakat guguklu saat misali, sunulan her fırsatta konuşmaya kalk- mak, bu devrin müzmin hastalıklarından biridir. 15 "Dilinizin sınırları, dünyanızın sınırlarıdır ... " Ludwig
Akıl her zaman yalnızca düzenleyici bir güçtür; ama hiçbir zaman tek başına yaratıcı bir güç değildir; asıl üretici yan, gerçekten de hep bir deliliğin varlığını şart kılar. *Stefan Zweig
Reklam
Kabul gören insan, enerjisini ve zamanını üretici ve yaratıcı olmaya harcar. Kabul görmeyen, yani yargılanan insan ise, zaman ve enerjisini, kendini sosyal yüzler, maskeler arkasında saklamaya harcar. Üretici ve yaratıcı olmaya enerjisi kalmaz.
"İşçilerin, kendilerini öldürürcesine çalışma ve yokluk içinde sürünerek yaşama gibi çılgınlığı karşısında, kapitalizmin büyük üretim sorunu üretici bulmak ve onların gücünü iki katına çıkarmak değil, tüketici bulmak, isteklerini kamçılamak ve onlarda sahte gereksinimler yaratmaktır artık."
Tek üretici güç TOPRAK, Tek üretici sınıf ÇİFTÇİdir.
“Eğer sevgi üretmiyorsa yüreğiniz, başarılı bir üretici değilsiniz.”
Sayfa 101Kitabı okudu
Reklam
İnsanların da yaşamları niteliklerini veya ölüm kalım meselelerini, her gün defalarca kez yapmaları gereken seçimleri belirler. Doğru kararları, doğru davranışları, doğru insanları seçtiğimizde hayatta kalmayı becerip, tatmin dolu, üretici, mutlu olabilirken; yanlış kararlara, yanlış davranışlara, aldatıcı ve manipülatif insanlara yöneldiğimizde potansiyelimizi veya hayatımızı kaybedebiliriz.
Sipahi reaya ile her zaman patriarkal türde ilişkileri yasalarla veya onların sınırındaki ilişkilerle kurabilecek konumdadır. Onunla reaya arasındaki ilişkiler, demek ki, “devletin basit bir vergi toplayıcısı” ile “özgür doğrudan üretici” arasında kurulan bir ilişki türüne indirgenemez.
Lawrence aşk için şöyle der: "Süreci bir amaca vardırıyoruz; herhangi bir sürecin hedefi o sürecin bitimsizliği değil ama tamamlanması­dır... (...) Şizofreni aşka benzer: hiçbir şizofrenik özgüllük ya da mevcudiyet yoktur; şizofreni, üretici ve yeniden-üretici arzulama­ makinelerinin evreni, "insanın ve doğanın başlıca gerçekliği" olarak temel evrensel üretimdir.
Marksizme göre; 1- Tarih bir toplum gidişidir, 2- Toplumu yürüten Üretici Güçlerdir...
Sayfa 121 - Derleniş YayınlarıKitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.