Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Mutlu olabildiğim günleri artık geri de bıraktım. O günler asla geri dönmemek üzere geçip gitti. Böyle bir şeyin var olma ihtimali hatta hevesi bile uçup gitti.
Reklam
DEĞİŞİM DÜŞÜNMEK
Niyet aşaması ya da var olan bir bağımlılık davranışını değiştirmek ile ilgili düşünmek, başarılı bir iyileşme süreci için oldukça önemli bir adımdır.
Biz kırıldık daha da kırılırız Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü Hırsız da bilmiyor çaldığını Biz yeni bir hayatın acemileriyiz Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor Şiirimiz, aşkımız yeniden, Son kötü günleri yaşıyoruz belki İlk güzel günleri de yaşarız belki Kekre bir şey var bu havada Geçmişle gelecek arasında Acıyla sevinç arasında Öfkeyle barış arasında
Hayat
Korkutacak, can yakacak tek şey var, o da hayat
Sayfa 66 - Can Yayınları
"Ama önceden renkler pek yoktu..."dedi bakışları bendeyken. Sonra tekrar ufuğa döndü." Şimdi bakıyorum da... Renkler...var..."
Reklam
Kuyu
Her gelen benden bir parça alır da gider. Dönüp de bakmaz ardına. Olsun, umursamıyorum... Birini bekliyorum ben. Karanlığımı aydınlatacak olanı. Güneşimi, ziyamı, nurumu... Birini bekliyorum ben. Biri dediğime bakmayın, var olma sebebimi bekliyorum hakikatte. İbrahim torunu, Yakup oğlunu... Yusuf'u.
Şems-i Tebrizi' nin Arayışı
Şems, Makalat' ta şöyle der: “Kendime dedim ki, beni yaratan Allah ile doğrudan doğruya konuşmadıkça ve sorduğum sorulara cevap almadıkça benim yemek veya uyku ile ne işim var? Bu âleme körü körüne yemek yiyip içmek için mi geldim? Ona neden geldiğimi ve nereye gideceğimi sormalıyım, ancak ondan sonra yemek yiyip uyuyabilirim. Ayrıca kurtuluşum ve sonum hakkında da bilgi almalıyım ki burada rahat ve dertsiz bir hayat sürebileyim. Çocukluğumdan beri amacım bu idi ve hep buna yöneldim. Hani bir çocuğun eli yandığı zaman annesi hemen harekete geçer türlü çareler arar ya, işte Allah da sevgisiyle bana öyle yardım etti."
Sayfa 17 - Destek YayınlarıKitabı okuyor
"Benim burada ne işim var?" diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller hâlinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim?
Sayfa 59 - DomingoKitabı okuyor
Olup biten en güzel şeylerin hatırına , belki korka korka da olsa bir duralım vazgeçmeden önce , vakit var , umut var , sen varsın, ben varım, biz var .
Reklam
Yok artık...
Felatun - Evet! Pek acayip kızdır. Ama ne yas! Yemek tabaklarına varıncaya kadar siyah aldırdı. Kendisi tiyatroda bile siyahtan başka bir şey giymez. Elinden gelse güneşin ve gökteki yıldızların dahi üzerine siyah bir tül çekecekti. Râkım - Doğrusu ya, şaşılacak şey. Felatun - Kendisini görmek istemez misiniz? Râkım - Müsaade ederseniz niçin istemem. Fakat bu kadar muhabbetiniz olan bir kızı yabancıya ... Felatun - Peh, adam sen de! Hala kaba Türklük ediyorsun be! Alafrangada öyle şeyler var mıdır? Râkım - Ben nasılsa bir türlü alafrangaya kendimi alıştıramadım da.
Sayfa 83 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çevirmen: Emrah Balcı, V. Basım 2019Kitabı okuyor
Eskiden kahır çekmeye tahammül saygı demişler hadi ordan gerçekten
“Kadın: “Bak Muslu,” diyordu, “beni alırken, seni kuşsütüyle beslerim dediydin. Aylarca, yıllarca yolumu beklediydin. Babam beni sana vermiyordu. Muslu, ben babamı, evimi barkımı, kardeşlerimi kodum, sana geldim. On beş yıl oldu anamın babamın yüzünü görmedim. Anam babam sensin, dedim. On beş yılın adı var, Muslu on beş yıldır sen av peşinde gezdin, çifti ben sürdüm, harmanı ben dövdüm, pazara götürüp ben sattım. Sen, on beş yıldır elini ılıktan soğuğa vurmadın. Her kahrı ben çektim. Bak, Muslu, şu ağarmış saçlarıma bak, ben böyle mi olacaktım bu yaşta? Bir güne bir gün de seni koyup gitmek aklıma gelmedi. Kış gecelerinde sen ördek peşindeyken, bir batağa saplanır kalır deyi gözüme uyku girmedi. Sabahlara dek göz kırpmadan seni düşündüm, senin için ağladım... Ya Muslu, Süleymanım öldü. Ölüsünde bile bulunmadın. Dervişim öldü, mezarını bile kazmadın. Tüfeğini aldın, çocuğun ölüsü daha yatakta soğumadan, ava gittin. Gene bağrıma taş bastım. Muslunun canı sıkılmasın deyi bir gün olup bunları yüzüne vurmadım. Muslu, çocuk ölüyor. Uyan, Muslu! Uyan da bana söyle. Ne yapayım, Muslu?”
YKY- e kitapKitabı okudu
Olanda da hayır vardır denilmiş. Bunaldım. Demek bunalmamda hayır var idi.
Sığamadık yeryüzü sofrasına. Kibir denizinde boğulmuşuz da haberimiz yok. Degirmenimiz susmuş, unumuz bitmiş. Fırınlarımız da kararmış, kalplerimiz gibi. Artık burnumuzda sıcak ekmek kokusu yerine kan kokusu var..
Hissetmek gerçektir, ama her hissedilen şey gerçek olmayabilir.
Diderot insan tanımına direkt olarak hisset­mekle başlar ve “İnsan hisseden, düşünen, icat eden bir varlıktır” der. Hissetmek hayatımızın her alanında kullandığımız bir silah aslında. Bu silahı yararlı ve zararlı kullanmak da bizim elimizde. Hislerimizi aklımız ile yan yana koyabilirsek kendimize faydalı olan bir hayat inşa edebileceğimiz kesindir.
Sayfa 120 - Destek Yayınları | Felsefe: 23Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.