Radikal feminizmin de en radikal örneklerinden olan bu manifestonun yazarı, ironik bir şekilde Andy Warhol'u öldürmeye çalışan kişi olarak tanınıyor. (Bu konuyla ilgilenenler I shot Andy Warhol filmine bakabilir) Ironik dememin sebebi erkeklerden ölümüne nefret eden bir kadının yine bir erkek üzerinden tanınması. Kitap, bütün manifestolar gibi "olması gerekeni" söylüyor ki bu bağlamda olması gereken bütün erkekleri yok etmek. Erkeklere yönelik binbir çeşit aşağılamayla dolu bu kitabı bir vaka olarak ele almak gerek diye düşünüyorum. Böylece bu öfkenin ve nefretin nereden, nasıl doğduğunu düşünebiliriz. Yazar, kadınlara yöneltilen bütün olumsuz şeyleri artırarak erkeklere yönelttiği için belki farkında bile olmadığımız söylemlere uyandırıyor manifesto. Yine de Solans'ın zihni, o düşmanı olduğu ataerkil sistemin söylemi içinde kaybolmuş. Sistemle ilgili güzel eleştiriler de var, çoğunun erillikle olan bağlantısı ikna edici olmasa da bu tespitleri de görmek lazım.
Ayşe Düzkan, sonsözde şöyle yazıyor:
"...scum manifesto'yu politik bir metin olarak değil bir sanat eseri, o yılların amerikan toplumunun ve kültürünün acımasız bir eleştirisi olarak okumak gerekir bence, nitekim, valerie,manifestoyla ilgili olarak, onun bir hipotez bile olmayıp edebi bir araç olduğunu söylemiş. .... Bu manifestonun, "kadın erkek çoğumuzun, kadın kalbinde yattığına inanmak istemediğimiz bir intikam ateşini dillendirdiği" söylenir."