Harika bir kitabın incelemesi ile karşınızdayım. Kitap, benim için belki de bu senenin en iyi kitabı olacak, çünkü okumadıklarımın önüne geçecek kadar iyi bir kitap okuduğumu düşünüyorum (üşenmemişim 172 alıntı paylaşmışım :D). Öncelikle biraz yazardan bahsedeyim. Yazarımız bir hukukçu ve araştırmacı-gazeteci. Bu kitabında Antik Uygarlıklardan
Selam olsun sana, Johan Vilhelm Snellman.
‘Beyaz zambaklar ülkesinde’ kitabı, okuduğum ilk sayfadan itibaren beni etkilemeye başladı. Petrov o kadar akıcı bir dil ve olaylar örgüsü oluşturmuştu ki, büyülenmemek elde değildi.
Bir ülkenin sömürge altındayken bile kalkınmasının mümkün olabileceğini gözler önüne seren bir eser. Finlandiya'nın
Toplantı kitabı; Ben Robot. Ortalıkta kitabın okunduğuna dair birtakım izler var lakin okunmuş olduğuna ilişkin hiçbir görüş, fikir veyahut düşünce yansıması ne yazık ki yok. Zannediyorum ki aksiyon bütünüyle toplantıya bırakılıyor ama kendi adıma ben, böyle bir yol izlemeyeceğimi belirterek kitapla alakalı yorumuma geçmek istiyorum.
Kitap bir
"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok, burada dursun."
Birhan Keskin, fakir kene
"Sabahları kitap mürekkebinin kokusunu içime çekmeyi severim."
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun.
_İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir.
_Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur.
_İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz.
_Yanlış anlayanlar tarafından
"Eğer okuduğumuz kitap bizi kafamızın ortasına inen bir yumruk gibi sarsmıyorsa, niye boşuna okuyalım ki?
Bizi mutlu etsin diye mi? Tanrım! Mutlu olmak için kitap okuyorsak hiç kitabımız olmasın daha iyi; bizi mutlu eden o kitapları yeri geldiğinde kendimiz bile yazabiliriz.
Bizi yıkıma uğratan ve derin bir kedere boğan kitaplar okumalıyız;
İnceleme videosu için: youtube.com/watch?v=tJ3D5oL...
Spoiler içerebilir!
Fyodor Dostoyevski bir isyancı, dünyadan nefret eden, maraz, herkese ve her şeye karşı şüpheci, uslanmak bilmeyen bir kumarbazdı ama pek az rastlanan bir edebiyat dâhisi olduğu da inkâr edilemez. Geçen yıl bu kitaptan alıntı sözle başlamıştım onun hayatını
Sosyal medyayla ilişkimizi anlatan okuduğum en iyi kurgu Kimsenin Bundan Bahsettiği Yok.
Bir Kadın, “Köpeklerin ikizleri oluyor mu?” gönderisiyle ‘Portal’ adlı bir platformda fenomen oluyor ve hayranlarıyla buluşmak için dünya turuna çıkıyor. İlk bölümde hem bu seyahatlerini hem portal deneyimlerini okuyoruz. Portal, daha çok Twitter’a benzese de
Muhammed Kutub- İslam Dünyasında Aydınlanma Sorunu adlı kitabına konu olan bir paragraf üzerine:
"Eğer Avrupa'da İslam gibi semavi bir yasama bulunsaydı ve bu yasalar bütün hallerinde kız, eş ve anne olarak kadının bakımını erkeğe yüklemiş olsaydı, kadını bizzat çalışmaktan muaf tutsaydı ve bundan daha üstün, daha önemli ve daha kritik
" Memurlara kutsallık ve dokunulmazlık tanıyan özel yasalar çıkartılır"
Burada, karşımıza, devlet iktidarının organları olarak memurların ayrıcalıklı konumu sorunu çıkar. Dikkat çekilen asıl konu şu: Onları toplumun üzerine yerleştiren şey nedir?
Kabul edilsin ya da edilmesin, bilinçli ya da bilinçsiz, şiirsel durum, yani hayatın aşkın bir durumu, aslında halkın aşkta, suçta, uyuşturucuda, savaşta ve isyanda aradığıdır.
Vahşet Tiyatrosu tiyatroya tutkulu ve çırpınmalı bir hayat kavramını geri getirmek için oluşturuldu ve bu tiyatronun dayandığı vahşeti şöyle anlamak gerekiyor; şiddetli bir
Öncelikle bu yazım, kitap incelemesi olmasından ziyade kendi cahilane görüşümle ve kitaptaki aydınlatıcı bölümlerle toplumumuzdaki bazı temel sorunları aktarıp bu sorunları nasıl aşabileceğimiz üzerine yazılmıştır. Söze başlıyorum.
Bir toplum nasıl gelişir?
Bugün Batı bizim önümüzde. Batı bizim önümüzde de biz Doğu'nun ilerisinde miyiz? Hayır.
Lubunya, yazarımızın çeşitli transseksüel bireylerle yapmış olduğu çeşitli karşılıklı konuşmalardan oluşan, bilimsel açıdan mühim, sosyolojik bir belge niteliği taşıyan nadide bir eser bana göre. Bir toplumdaki yasalar ve düzen asla çoğunluğu dikkate alarak kurulmamalıdır. Bir toplumu oluşturan şey yalnızca çoğunluk değildir, aynı zamanda azınlık
Hem yasaların varlığına inanacak, hem soylulara sırt çevirecek bir parti hemen bütün halkı arkasında bulacaktır. Böyle bir partinin doğması ise olanaksız; çünkü soylulara sırt çevirmeyi göze alamaz hiçbirimiz.
Badiou etiğe döneminin postmodernist düşünürlerinden farklı yaklaştığı için oldukça önemli bir yere sahiptir. Etikten önce yolu bu soruna çıkan ilk sorgulamalara kadar döner. Bugünkü etik her şeyden önce insan hakları ile ilgilidir. Günümüzde etik insanı doğumundan ölümüne dek meşgul edecek, iyiyi merkez alıp kötüyü sınır dışı bırakacak evrensel