İtiraf etmeliyim ki ben bir kitaba gömülünce, büsbütün başka yerde olurum, metnin içinde…
Şaşakalır, hayallere dalar, daha güzel bir dünyaya, gerçeğin tam içine girerim. Her gün, günde on kez kendimden bu kadar uzaklara gidebilmiş oluşuma hayret ederim.
…çünkü Hegel gibi ben de yüce gönüllü birinin ille de asilzade olması ya da bir suçlunun ille de cani olması gerekmediğini düşünüyorum. Yazmayı bilseydim, insanların en büyük mutsuzlukları ve en büyük mutlulukları üzerine bir kitap yazardım.
“Kendi kendime kalabilirim, çünkü ben hiçbir zaman yalnız değilim, sadece tek başımayım, düşüncelerin kalabalıklaştırdığı bir yalnızlığın içinde yaşarım..."
-
...kendi kendime kalabilirim çünkü yalnız değilim, sadece tek başımayım, düşüncelerle dolu bir yalnızlığın içinde yaşarım; ilksizlik ve sonsuzluğun Don Kişot’uyum biraz, ilksizlik ve sonsuzluğun benim gibilere karşı bir zaafı var galiba.
Tuzuna değecek hiçbir kitap sizi uyutmak anlamına gelmez, iç çamaşırınız da yatağınızdan atlamanız ve yazarın beynini çalıştırıp yenmeniz anlamına gelir.