Sermayenin gözdesi "buluş-icat" tır. (Ne kadar Ar-Ge o kadar kazanç). Yeni teknoloji eskisini rafa kaldırır. Hız ile hazza ayarlı sonsuz koşunun nükleer santralidir.
Bilimsel yönetim, verimlilik, ölçülebilirlik, nesnellik, bilimin şaşmaz hükmü hukukta, orduda, evde, okulda, fabrikada, hayatın her noktasında nöbet tutar. "Hayat tarzı" belirlenmiştir. Aynı otomobillere biner bazen model değiştiririz; hepimiz takım elbise giyer kravat takarız, benzer ofislerde çalışırız, aynı müziği dinler aynı filimleri seyrederiz. Cep telefonu elimiz- kolumuz-aklımız-hafızamız-dilimiz her şeyimizdir. İlerleme, zengin olma, kalkınma-gelişme, refah konfor; bütün bunları kim istemez?
Bu yüzden herkes Silikon Vadisi'ne odaklanmıştır. Herkes yarışa 100 veya 500 metre geriden de olsa katılmıştır. Koşacaksın. Yarışta tökezleyen atları vururlar. Bu acımasız koşu iki korku sebebiyledir.
1. Aç kalırız.
2. Bizi esir alırlar.
Korkular yersiz mi dersiniz? Nefsimize uymuşuz, hesap gününü unutmuşuz, ne yesek doymayız; teknolojinin, "bilim"in, modanın, paranın vb. esiri olmuşuz zaten takma kafana mı dersiniz?
Bana sorarsanız yine bir türkü derim. Aşık Mahzunî'den "Sermayem derdimdir, servetim âhım".
Alper, Güney Meydan'ın köşesindeki büfenin önünde duran dergilikten Uykusuz'u alıp kapağına baktı. Kapağın yarısından fazlasını kaplayan ve altında "Yeni Türkiye" yazan Türk bayrağının hilalinin yanına, yıldız olması gereken yere, müthiş bir hınçla tekme atan bir adam resmedilmişti. Penguen'i de çekip aldı ve onun
Yeni tip Nazi'ye bakarken, babasının bir zamanlar anlattıklarını anımsadı Yıldız. Türkiye'de faşistler de her zaman devletin yanında olduklarını söylerlermiş. Ne zaman hak arayan grevci işçilere saldırsalar yahut hükümetlerin baskıcı politikalarını protesto eden gençlerin mitingini bassalar polisler geldiğinde hemen onların yanında yer alır, "Biz bozgunculara, vatan hainlerine karşı devletimizi, bayrağımızı savunuyoruz" derlermiş. Demek ki faşistin Almanı da Türkü de aynıydı. İnsani hiçbir değerleri yoktu.
“Gerçeği söylemek ya da dışlanmak uğruna, bir insanın kendisi hakkında imgesini çökertmek çok kötüdür. O insanın yaşamaya devam edebilmek için yeni bir imge oluşturmayı başarıp başaramayacağını kim bilebilir?”
Yahya Kemal'in veciz bir cümlesi var. "Din milletin mektebidir" diyor. İnanç sisteminiz ve değerleriniz, anlam dünyanızın ürediği bir ocak görevi yapıyor. Müslümanlığı Türklerden öğrenenlerin, biz herhangi bir telkinde bulunmasak bile Türklüğün diğer değerlerine sempatisi otomatikman yükseliyor. Emperyalist Haçlı dünya, sömürdüğü
Hasan-Âli özgürlük düşmanlarının bu şekilde bir genel çerçevesini çizdikten sonra bilhassa en tehlikeli türlerini çeşitli yazılarında şu şekilde belirtmiştir:
"Yobazlık bir zihniyettir; cemiyeti geride tutmak, kıpırdatmamak, değiştirmemek, bir kelimeyle yaşatmamak istiyen bir zihniyet. Hiç okuma-yazma bilmeyeninden tutunuz, elinde Garb üniversitelerinin diplomaları olanlara kadar her soydan, her boydan bu zihniyette insan görebilirsiniz. ...İstiklal Savaşında ve ondan sonra inkılap devresinde işte bu zihniyeti dış düşmandan daha tehlikeli gören gerçek milliyetçi ruh, ona hürriyet tanımamıştır. Çünkü yobaz, hürriyetin baş düşmanıdır. Ona hürriyet vermek, hürriyeti öldürmeğe müsaade etmek demektir. Yobazı yere vuracak en emin kuvvet, hürriyet duygusunu ve terakki susuzluğunu iyi benimsemiş genç nesillerdir. Çünkü onu en şiddetli kanunlarla dahi yapmak istediklerinden alıkoyamazsınız. Yobaz için için işler. Yeni harflere, kadının hayatını kazanmasına, tiyatro ve operaya, hatta yüksek sesle türkü söylemeye muarızdır. Bunların tam tersini yaptırmak için eskiden gizli, şimdi ise mevcud hürriyetten istifade edip daha cüretli ve açıktan çalışır."
Hasan-Ali tehlikeyi sırf sağdan değil, soldan da aynı şiddette görmektedir:
"Fert ve cemiyet münasebetlerinde 'fert yok, cemiyet var' düsturunu mübalağa ile alan aşırı sosyalist ve komünist anlayış, nizam için hürriyeti yok etmekte hiçbir sakınca görmemektedir."
Sayfa 55 - 1. Bölüm: Doğa Bilimleri Açısından Özgürlük ve Tarih Kavramları - IIIKitabı okudu
Gerçeği söylemek ya da dışlamak uğruna, bir insanın kendisi hakkındaki imgesini çökertmek çok kötüdür. O insanın yaşamaya devam edebilmek için yeni bir imge oluşturmayı başarıp başaramayacağını kim bilebilir?
Sayfa 41 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Gün bitti, elindeki güller de soldu
anımsanacak neler kaldı bugünden
paylaşılmış olan nelerdi sımsıcak
belki bir türkü söyleriz geceye karşı
saçlarını tarazlayan bir şafak olur
Zaman kekemeydi ve tarihe sızan
soytarılar gördük gencömrümüzde
ölüm peşimize düşende bir göçebeydik
suretimiz ağardı kurulan darağaçlarına
bütün sığınaklar uçurumlara
Karşındakini yargılamayı bırakırsan ‘bana zarar verdi’ yargısından kurtulursun. ‘Bana zarar verdi’ yargısından kurtulursan zarar dediğin şeyden de kurtulmuş olursun.
İyi de ben güçlü filan değilim ki! Böyle vir vir vir konuştuğuma bakma. İnsan başka çaresi olmayınca öyleymiş gibi yapıyor.”
“Bazen insan, konuştuğu kişi daha ağzını açmadan neler
Güzelce sardığı sigaralardan birini bana uzatıp yeleğinin cebinden babamınkinin tıpatıp aynısı olan muhtar çakmağını çıkardı. Sarma sigaradan derin bir nefes alıp dumanını soluk aya doğru üfledim. Ay ışığının önünden sigara duma- nıyla birlikte kararsız, meraklı ve kederli bir bulut kümesi de geçti o an. Yıldızlar belli belirsiz kendilerini
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
Şiirlerini yazmaya geri dön
En küçük türkü bile bir buluştur
Yüz kez sınırı yeniden aşmak zorunda kalmadın mı
Onun karmaşasını bir uyak içinde yoğunlaştırmak için
Kim bilir ne dumanlar ciğerlerini tıka basa doldurdu
Senin kısa türküne girmeden önce
Şiirin son haline gelmeden önce
Ne çok düş kırıklığı, bölümler ve kitaplar
Sözcüklerin bir öpücük diyebilmesi için gerekli
Uzun günler geçiyor, yeni bir dönem başlıyor
Esin perisine armağanlar getirmeliyim
Her gün biraz ölüyorum ve yeniden yaşıyorum
Her gün giysi değiştiren zamanın giysisini giyerek
Alaycı gözlerle, yılan gözleriyle izlenerek
Cehennemde bana yeniden tuzaklarını uzatıyorlar
Her gün toplarla bombalanarak
Bir Hint fakiri gibi bir noktaya yoğunlaşarak
Seslere ve görüntülere doğru ateş ediyor