Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dante

Dante
@yolgezzer
Nereye gidersem gideyim aynı ait olmama, boşunalık duygusu... Benim için hiçbir önemi olmayan şeye ilgi duyuyormuş gibi yapıyorum, kendimi ya mekanik olarak ya da hayırseverlikten fakat hiçbir zaman bir yere varmadan çalıştırıyorum. Beni cezbeden başka bir yer ve ben bu yerin nerede olduğunu bilmiyorum.
Reklam
“Zavallı akıl, beni çürütmek için kullandığın kanıtları, yine benden alıyorsun!”
İnsanın anlam arayışı :)
Daha basit bir deyişle din, insanın dünyayı bilme ihtiyacından çok, dünyaya ve onu idare eden ilkeye, Tanrı’ya, insan hayatının bir anlamı olduğuna inanma ihtiyacına cevap verir.
Sayfa 33

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yemeğini soğutmak için üfleyeni… Ağzında yemek varken konuşanı… Beyaz şarabı kadehin kâsesinden tutarak, kırmızı şarabı kadehin sapından tutarak içeni… Bunların hepsi kafasına bir kurşun yiyecek. Dünyadan 30.000 fit yukarıdayız ve saatte 455 mille uçuyoruz. İnsan başarısının doruğundayız ve bu yemeği medeni insanlar gibi yiyeceğiz.
Ben bütün hayatımın üstüne lokal anestezik sürülmesini istiyorum.
Reklam
İntihara karar veren birinin espri anlayışı da körelir. Yanlış bir kelime ederseniz, haftaya cenazesi kalkar.
Şurada, bir sandalyenin üzerinde, gırtlağıma kadar kendi yaşamıma gömülmüş oturuyor ve hiçbir şeye inanmıyorum.
Huzursuzluğu ıstırap vericiydi. Hiçbir şey onu oyalayamıyor, hiçbir şeye dikkatini veremiyordu. Tüm varlığı hummalı bir hezeyan içindeydi.
"Bazı insanların sırf normal olabilmek için olağanüstü enerji sarfettiklerini kimse bilmez."
“Çocuklara işkence yapılan bu dünyayı sevmeyi, ölünceye kadar reddedeceğim.”
Reklam
siyah prömiyer
Yüzümü ellerinin arasına al Hani tutarmış gibi bir sincap, cevizini İnanma, geçidin sonunda çıkış yok Ve dönme geri, arkandaki giriş de kapalı Senin yüzün benim yüzüme şüphesiz gizli geçit Benim yüzüm senin yüzünle paketli Bedenimi değil, bir tımarhaneyi sunuyorum sana
İnsanlar, gösterdiğiniz nedenlere, içtenliğinize ve acılarınızın ağırlığına ancak siz öldüğünüz zaman inanırlar.
Bakın, dostu hapse atılan bir adamdan söz ettiler bana, adam her akşam evinde yerde yatıyormuş, sevdiği kişiden esirgenen bir rahatlıktan yararlanmamak için. Kim, aziz bayım, kim yatar yerde bizim için?
Aslında hiçbir şeyin önemi yoktu. Savaş, intihâr, aşk, sefalet, koşullar beni zorladığı zaman bunlara dikkât ediyordum gerçi, ama nazik ve yüzeysel bir biçimde. Kimi zaman, en gündelik nitelikteki yaşamıma yabancı bir davaya tutkuyla sarılır görünüyordum. Ama aslında ona katılmıyordum, tabii, özgürlüğümün zorlandığı zamanlar dışında. Nasıl anlatayım? Dünya kayıyordu. Evet, her şey kayıp geçiyordu üzerimden.
Kaldı ki, herkes masaya oturup gerçek işini, kimliğini açıklasaydı ne halt edeceğimizi bilemezdik! Şöyle kartvizitler düşünüm: Dupomt, ödlek filozof ya da Hıristiyan mülk sahibi ya da zina eden insansever, istediğinizi seçebilirsiniz. Ama bir cehennem olurdu bu! Evet, cehennem böyle olmalı:tabelalı caddeler ve düşüncesini anlatma olanaksızlığı. İnsan, kesin olarak sınıflandırılmıştır. Siz örneğin, aziz hemşerim, tabelanızın ne olacağını düşünün biraz. Susuyor musunuz?
İnsan madem ki ölecektir, bunun nasıl ve nerede olacağının önemi yoktur, apaçık bir şeydir bu.
Reklam
Bütün bunlara hemen bugün, şu anda son vermesi gerekti, yoksa eve dönemeyecekti; çünkü artık böyle yaşamak istemiyordu. Ama nasıl son verecekti? Hiçbir düşüncesi yoktu bu konuda. Aslında düşünmekte istemiyordu. Düşünce denen şeyi kovmuştu kafasından; acı, ızdırap veriyordu düşünceleri ona.
Önce biraz ağladılar, ama alıştılar şimdi. Aşağılık insanoğlu her şeye alışır!
Çok daha büyük anlamı vardır hârbin. Vatanı müdafaa etmekten filân bahsetmiyorum, insan olmaktan bahsediyorum. İnsanın bütün hislerinin, bütün zekâsının, bütün korkularının, bütün vahşetinin, bütün cesâretinin, bir anda ortaya çıkmasından...
Fakat neyi anlatabilirdim, kime neyi anlatabilirdim? İnsan neyi anlatabilir? İnsan insana insanlara hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir insan insanla konuşamaz.
Derin, kopkoyu bir sıkıntı bu, varoluşun ta kendisi; benim yapıldığım hamur.
Bir göğüs, bir beşik ya da boynumu saran ılık bir kol... Usulca şarkı söyleyen bir ses - beni ağlatmak istercesine... Şöminede yanan ateşin çıtırtısı... Kışın bağrındaki o sıcaklık... Bilincimin ılık, başıboş akışı... Sonra, sessizce, uçsuz bucaksız bir boşlukta, yıldızların arasında süzülen ay misali bir uyku...
Reklam
“Günlerim taburcu olmamı beklemekle geçiyor Gençliğim delilere hoş görünmekle bitiyor. Günden güne her gün daha çok eriyorum. Güldüğümü rüyamda pek az görüyorum.”
Şu yeryüzünde bir gücü ve canlılığı bulunan varlıklar içinde hiçbir yaratık artık insan kadar zavallı değildir.
Her şeyin tanrılarla dolu olduğuna inanmayı reddecek biri var mı?
“Hiçbir şeyi unutmadı ve her olaydan hayatının sonuna kadar rahatsız oldu.”