Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kur'ân-ı Kerîm'i okudukça o senin gören gözün, duyan kulağın olur, unutma. Unutmam, diyor Süleyman. Dağa taşa bakarsın, şu gördüğün çiçeklere, sokaktan geçen adamlara, her şeye, her şeye. Bu çiçek neler söylüyor, bu adam nereye gidiyor, bu taşı buraya niçin koymuşlar, hep anlarsın. Gece ile gündüz, uyku ile uyanıklık, hayatla ölüm birleşir. Dünyada niçin varsın, anlarsın. Okudukça açılırsın. Açılırsın ne demek? Ayakbağı olan şeylerden kurtulursun bir, bir. Gittikçe hafiflersin. Hafiflersin ne demek? Biri sana ağır bir söz söyler, biri sana ağır bir yük yükler, biri seni över de göklere çıkarır, biri sana mani olmak ister, biri seni çekip götürmeye çalışır, biri önüne engeller yığar, bir başkası para yığar, biri der ki aç kalırsın, biri der ki yapamazsın, biri der ki olmaz, imkânsız. .............. Bütün bunları aşarsın, anlıyor musun?
Sayfa 41 - Red CephesiKitabı okudu
Aşk ve Özlü Sözlerim 1
Merhaba Sevgili. Belki de bu akşam seninle son kez buluşuyoruz. Beraber oturup bir kahve içeceğiz, ondan sonra ayrılacağız. İkimizin de hayattan bekledikleri ve yapmak istedikleri var. Beraber olmayı seçmiyoruz, seçemiyoruz. Çünkü yükümüz ağır. İkimizin birbirini sevmesi, ikimizi de fazlasıyla yoruyor. Çünkü çok seviyoruz ve ölçüyü kaçırıyoruz. Bu yüzden ayrılmalıyız. Yeni bir hayata yelken açmalıyız. Biliyorum ki, paylaştıklarımız bir yerde toplanacak. Anılarımızın her biri, birbirini defalarca meydana getirecek. Her bir anının içinde yeniden doğacağız. Çünkü birbirimizde yaşadıklarımızı, ne sen unutabiliyorsun ne de ben. İkimiz için de çember daralıyor. Başkalaşım içinde başka bir yolun yolcusu oluyoruz. Bundan sonra isimlerimiz belki umut belki de kader olur. Ama biliyorum ki, kaderi yeniden oluşturabiliriz. Sevgimiz sayesinde yıllar sonra bir araya gelsek bile, kalplerimizden bir zaman yaratabiliriz. İşte o zamanın içinde, ayrılığımız boyunca kaçırdığımız olayları yeniden yaşayabiliriz. Çünkü bu güç bize bağışlanıyor. Büyük ve derin sevgilerin her zaman bir geleceği oluyor. Sonuçta ikimizin yaşaması öyle bir hal alır ki, karşısında ne kader durabilir ne de ölüm. Sonsuzluk içinde çalkalanan bir haykırışa dönüşürüz. Sessizliğimiz ve yalnızlığımız bile kendisini aşar. Yola yol, umuda umut, aşka aşk oluruz. Sevmenin ne demek olduğunu bir kez daha anlarız. İşte o pişmanlık cümlesi dudaklarımızın arasından dökülür. Birbirimizin gözlerimizin içine bakıp: “Seni seviyorum.” deriz. Sonunda iyi ki geri dönmüşüz deriz. Birbirimizi iyi ki sevmişiz deriz.
Sayfa 115Kitabı okudu
Reklam
Ama iyisi mi ben size geçen yıl tanıştığım başka birinin öyküsünü anlatayım. Çok tuhaf, sık rastlanmayan bir olay geçmişti başından. İdam edilecek öteki mahkûmlarla birlikte onu da idam sehpasına çıkarmışlar. Siyasi bir suçu nedeniyle kurşuna dizilerek idam edileceği kararı okunmuş kendisine. Yirmi dakika sonra da bağışlandığı, ölüm cezasının
Sayfa 72 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
BİLİYOR MUSUNUZ? “1923TE TÜRKİYE’DE; Nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu. 40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu. Traktör sıfırdı, karas...aban’dı. 5 bin köyde sığır vebası vardı. Hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu. İki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon
"Birini ne kadar severseniz sevin, saçlarına dokunamadıktan sonra, ölüm size daha ağır gelir."
Sayfa 251 - Beka Sanat YayınlarıKitabı okudu
Berkin Elvan
benim bildiğim ölüm on bir mart ikibinondört salı ... benim bildiğim keder simsiyah kalın kaşlı benim bildiğim berkin bir zepline binmiştir
Sayfa 24 - Kırmızı Kedi Yayınevi - 2019Kitabı okudu
Reklam
Her çağda, şartlar ne kadar ağır ve umutsuz olursa olsun inananlar için bir Nuh’un Gemisi vardır. İnananlar ona sığınırlar ve onu felâketlerin yatıştığı veya erişemediği, trajik çizgilerin durgunlaştığı bir yere ulaştırabilirse, kurtuluş yeniden başlayacak demektir. Her çağda her uygarlık ve her inanç grubu için böyle bir “diriliş” umudu vardır. Ölüm tehlikesindeki uygarlığın temel unsurlarından öz parçacıkları, protoplazma özleri taşıyıp da bir yerde onları mayalanmaya bırakmalı, o özlerle çağ ve gelecek zamanı mayalandırmalı. Bu mayalanışı aşkla ve feragatla gözlemeli. İşte o bekleyişten, o hamur yoğruluşundan, battığı sanılan uygarlığın dirilişi doğacaktır. (Yitik Cennet, 2012, s.38)
Ölüm yaşamı dengeler.
Öleceğinin kesin olduğunu kabul etmelisin; Bazen ölüm, bazen de yaşam tatlı gelir insana. Pazarlığa otur yaşamla: De ki, seni kaybedersem, Bu zaten aptalların korumak istediği şeydir yalnızca; Sen ilahi emirlere amade geçici bir soluksun, Bu bedene işkence edip durursun. Sen yalnızca ölümün budalası olursun. Umutsuz bir şekilde ondan kaçmaya
Her çağda, şartlar ne kadar ağır ve umutsuz olursa olsun inananlar için bir Nuh'un Gemisi vardır. İnananlar ona sığınırlar ve onu felâketlerin yatıştığı veya erişemediği, trajik çizgilerin durgunlaştığı bir yere ulaştırabilirse, kurtuluş yeniden başlayacak demektir. Her çağda her uygarlık ve her inanç grubu için böyle bir "diriliş" umudu vardır. Ölüm tehlikesindeki uygarlığın temel unsurlarından öz parçacıkları, protoplazma özleri taşıyıp da bir yerde onları mayalanmaya bırakmalı. Bu mayalanışı aşkla ve feragatla gözlemeli. İşte o bekleyişten, o hamur yoğruluşundan, battığı sanılan uygarlığın dirilişi doğacaktır.
Sayfa 38 - Diriliş Yayınları - 68. Baskı
Ve bu bir saniyelik yaşamın ölüm olan bedeli ağır sayılmazdı.
Reklam
Bilmeden beklemek …
şehrin bir yerinde birileri ölüyor, ne korkunç! beklenmedik ölümler, beklenen ölümler, apansız gelenler, ağır ağır gelenler, ihtar edip gelenler, habersizce gelenler. kahvede otururken ölenler, bir otobüs yolculuğunda ölenler, gece yatağına yatıp da kalkmayanlar, vazife başında can verenler, onulmaz hastalıklardan ölenler, başını taş duvarlara çarpa çarpa gidenler, aşk derdiyle ölenler, aşksız ölenler. birileri hastalanmaya hazırlanıyor, öksürüyorlar ya da öksürmeden şuralarında bir sızı, uzaktan, üstlerine kondurmadıkları bir sızılarla, böyle başladığmı bilmiyorlar ya da bilmezlikten geliyorlar, çünkü beklemek çok korkunçtur, usul usul geleceğini bilerek ama ölüm meleğinin kanadını açıp kendisini kapacağı anı bilmeden, bu meçhul anı bilmeden beklemek korkunçtur.
Sayfa 12
Ölüm ile ayrılığı tartmışlar, elli gram ağır gelmiş ayrılık.
Bir ölüm kalmış, özü sözü bir. Buna kırılmak denir ...
İleriye, evet sanki geleceğine gidiyordu.
Hem niçin hayatta binde bire nasip olmayan büyük mutlulukları böyle feda etmeli, sonu ölüm olduktan sonra niçin hayatı da böyle temelsiz kanunlar için zorla harcamalıydı? Hatta insanlık, hatta tabiat bunu yönlendirmiyor ve zorlamıyor muydu? Aşktan başka her şeyin boş olduğunu düşünüp hayata sarılarak bundan verebildiği kadar, alınabildiği
İnsanlığın en tortu, en ağır, en çetrefil, en acı, en kanlı, en kirli yükü ölüm ile şeref arasında tercih yapmak zorunda kalanların omzunda taşınacaktır...
Sayfa 168Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.