Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mesele, zenginlik fakirlik değil. Mesele, zihniyet meselesi.
Sayfa 127 - İletişim Yayınları, 60. BaskıKitabı okudu
Büyük bir din âlimi Sahabiyi şöyle anlattı: «-Velinin ve sonraki ümmetin en büyüğü, Sahabinin en küçüğünün bindiği atın burnundaki toz zerresinden daha aşağı derecededir.» Bu ölçü, Sahabinin şahsına göre değil, bizzat görmüş ve bağlanmış olduğu NUR'a izafetledir ve o NUR sahabinin şahsını da masun kılmaktadır. Bu hadisi bilen bazı Muaviye düşmanları, onun Sahabiliğini inkâra kadar varmışlar ve gün ışığını reddetmek için başlarına birer kara çuval geçirmekten başka çare bulamamışlardır. Son ve kat'i hüküm şudur ki, Hazret-i Ali ve Muaviye meselesi, iki Sahabi arasında içtihat farkından başka bir mahiyet arzetmez; ve Hazret-i Ali'yi «mutlaka haklı!», Hazret-i Muaviye'yi ise «haksız değil!» tarzında, küçük bir farkla ifade etmekten ileriye varamaz.
Reklam
"İşte aşk mücadelelerinin en büyük meselesi: Arar mı?"
Ahlak bugün Türkiye’nin en büyük meselesi.
Sayfa 264Kitabı okudu
Dedik ya, İstanbul'u gezmenin de bir âdâbı var. Bir yere gitmek, bir yeri gezmek esas itibarı ile bir "fetih" olmak gerekir. Aksi takdirde "görenlerden" değil de sadece "bakanlardan" oluruz.Bu münasebetle Istanbul'u gezmeye de Eyüp Sultan'dan başlanılır. Sözü nereye getirmek istediğim herhalde anlaşılmıştır. Bu bir "fetih" meselesi olduğu için esas itibarı ile "erenlerin himmeti" başta gelecektir. Tanpınar bu babda şöyle diyor: "Eski medeniyetimiz dini bir medeniyetti. Beğendiği, benimsediği adama ölümünden. sonra verilecek bir tek rütbesi vardı: evliyalık. Halkın sevgisini kazanmış adam mübarek tanınır, ölünce veli olurdu. Onun içindir ki Istanbul evliya ile doludur. Bunların başında fetih ordusunun şehitleri gelir. Onların mazhariyeti hak ve millet uğruna kazanılan rütbeden de üstündü. Çünkü bu ordu, genç hükümdarından en son neferine kadar mübarek bir ordu idi, tuğlarını İstanbul surlarının karşısına dikmeden asırlarca evvel övülmüştü. Hepsi veli idiler. Biz şimdi fetih tarihini garplılardan okuyor, Fatih'in hayatındaki aksaklıkları tenkit ediyor; ilim, sosyoloji filan yapıyoruz. Eskiler işi büsbütün başka türlü görüyorlar, İstanbul'u fetheden milli hamleye ilahi bir mahiyet veriyorlar, bu işte hiç bir izafiliğe yanaşmıyorlardı. Hemen her yerde, çoğu surların etrafında olmak üzere, fetih şehitlerinin mezarları vardır. Bunlar Türk Istanbul'un tapu senetleridir. İstanbul'da bizim hayatımız bu şehit türbelerinin etrafındaki hürmetle başladı." (Beş şehir.) Evet, Istanbul'u dolaşmaya işte bu "hürmet" ile başlamak gerekir.
büyüdükçe ışıkları açabileceğini fakat hayatında bir çok ışığında kendiliğinden kararacağını söyleyemedim ona. Şimdi içinde bulunduğu o geniş ferah ve sorumluluktan azade geçen asude zaman dilimlerinin zor ele geçen birer hülya olacağını dillendiremedim. Sonsuzluktan izler taşıyan berrak bir huzurun kalpte doyumsuzca hissedildiği var olma sevinciyle dolu saadetli anlara büyüdükçe daha az rastalayacağını anlatmadım ona
Reklam
Evliliği geciktirmenin bir diğer önemli sebebi olan, doğru insanı bulma meselesi ise bir başka imkânsızı istemedir. Çünkü doğru insan bulunmaz, doğru insan olunur. Evlilik, insanı değiştiren, umulur ki geliştiren bir süreçtir. Dolayısıyla evlenen insan, eşinin ve evliliğin etkisiyle doğru ya da yanlış insan olur.
Her şey bir inat meselesi. Özellikle de yaşamak.
Sayfa 122Kitabı okudu
Yaşamak bir denge meselesi. Birine aşırı bağlanmak dengesizliktir.
Hepimizin sonunda öleceğini biliyorum, yalnızca zaman meselesi...
Sayfa 298Kitabı okudu
Reklam
"Şahsiyet inşa etmek yıllar ister, yıkmak ise an meselesi."
Sayfa 121 - PKKitabı okudu
Bu topraklar böyledir, kan hiç eksilmez, ölmeyince kan kesilmez, neden mi? Âdet böyle oğlum, buralarda âdet böyle. Hele namus meselesi olunca, kimsenin aklına silahtan başka bir şey gelmiyor.
Değeri sonradan anlaşılan "alıntı" :)
"Bir başkasının mutluluktan aldığı adaletsiz paya tanıklık etmekten daha sinir bozucu bir şey yoktur."
Sayfa 49
Çünkü yaşadıklarım bana öğretti ki, bu ülkenin asıl meselesi, milletin hep boyun eğmesi, hayır diyememesi, suskunluğu erdem zannetmesi. Üstelik öyle kolayca vazgeçilebilecek alışkanlıklar değil bunlar. Etimize, kemiğimize işlenmiş, tenimize sinmiş, binlerce yılın lanetli mirası…”
Sayfa 131 - YKYKitabı okudu
1.103 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.