İnsanlar üzerine şunu söyleyebiliriz: kuramlar değiştiği ve parçalandığı zaman; okullar, felsefeler ve düşüncenin ulusal, dinsel, ekonomik dar ve karanlık yolları gelişip dağıldığı zaman, insan ileriye uzanır, ıstırapla, bazen yanlışlıkla sendeleyerek adımını atar. Adımını ileri attıktan sonra geri kayabilir, ama sadece yarım adım, hiçbir zaman tam adım geriye gelmez.
Bunu savunabilir ve buna inanabilirsiniz. Kapkara uçaklardan atılan bombalar pazar yerinde patladığı zaman, tutsaklar domuzlar gibi birbirine sokuldukları zaman, ezilmiş vücutların kanları tozların üstünde pis pis süzüldüğü zaman bunu anlayabilirsiniz. Bunu ancak böyle anlayabilirsiniz: Eğer ileriye doğru adım atılmasaydı, eğer insanlarda ilerleme açlığı olmasaydı, bombalar patlamaz, insanlar birbirlerinin boğazlarına sarılmazlardı. Bombardıman uçakları var oldukları halde, bomba atmazlarsa asıl o zaman korkun...
Çünkü, her bomba, o ruhun hâlâ õlmediğini ispatlar. Ve büyük mal sahipleri varken, grevlerin durmasından korkun... Çünkü, her yenilen küçük grev, atılan adımın atıldığını ispatlar. Özellikle şunu unutmayın: Insanın kendisi, bir ülkü uğrunda ıstırap çekmez ve ölmezse korkun, çünkü bu tek nitelik, insanın temelidir ve bu tek nitelik, insanı evrendeki bütün öteki şeylerden ayırır.