Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Çünkü o ne Marx'i bilir ne de Lenin’i görmüştür. Annesini de görmemiştir hiç. Umudu da olmamıştır. Güzel günler göreceğine dair bir hayali de. O gözlerini kapar ve karabasanlar görür. Annesinin kendisini doğurduğu ve kendisini öldürdüğü memleketi görür. Rüyasında dilleri çatallı sevgililer, metro istasyonlarının kıvrımlı derinliklerinde
Reklam
Daimî memleket..
Görmüyor musun ki her gün bir kafile gelir, biri gider, kaybolur. Daima dolar, boşanır. Bir zaman sonra şu memleket tebdil edilecek, bu ahali başka ve daimî bir memlekete nakledilecek. Orada herkes hizmetine mukabil ya ceza, ya mükâfat görecek."
Terzi Baba O’nun Verdiği Feyiz Bir gün Erzincan'a seyyah fakirlerden birisi geldi. Üzerindeki palto çok eski olduğu gibi, ele alınmayacak kadar kirli idi. Bu zat, paltosunu diktirmek için şehirdeki terzileri tek tek gezdi. Fakat müracaat ettiği bütün terziler, onun elbisesini dikmek değil, el sürmekten bile çekindiler. Terziler, o fakir zata
Münevver Özgenç yazdı... EFELYA... - Başına bir hâl gelirse dağlara gel dağlara- demiş ya âşık; Başımıza gelmedik hâl kalmayan bu savaş-şiddet- yıkım günlerinde, şiire, öyküye, romana daha fazla sığınmalı desem yeridir sanırım. Ülke hallerinden kaynaklı kuşandığımız acıyı, kederi, hafifletmek için. Eğitimci- Şair- Yazar Mehmet
2- İkinci ve pek olumsuz bir itiraz, Türkçülüğün, memleketteki başka unsurları gücendireceği fikridir. Bunun da hiçbir tutar yeri olmadığı ortadadır. Dünyanın hiçbir yerinde, yüzde on gücenecek diye yüzde doksanın kendi düşüncelerini ve çıkarlarını açıkça ileri sürmekten alıkonmak istemesi görülmüş değildir. Bundan başka bir memleket, yalnız bir milletindin ve o milletin istek ve çıkarlarına göre idare olunur. Azınlıklar o ülkede, ancak, asıl sahiplerin milli haklarına baygı göstermek şartıyla adalet içinde yaşamak hakkına maliktirler ve hiçbir suretle, kendi özel ve milli şartlarını, çıkarlarını ileri süremezler. Hele memleketin asıl sahiplerinin hak ve çıkarları aleyhinde hiçbir dilekte bulunamazlar. Bu takdirde vatana ihanet etmiş olurlar.
Dışarıdan Gelmemiş Olan Tek DüşünceKitabı okudu
Reklam
Memlekette sadece edebiyat isteyenlere göre edebiyat beynelmilel bir estetik çerçeve içinde kabul edilen bir mefhumdur ve bu telâkki edebiyatta memleket arayanların isteklerine asla mani olmaz. Öyle bir asırdayız ki milli ve beynelmilel temayüller aynı nisbette inkişaf ediyorlar ve aralarındaki antagenizme rağmen birbirlerini bozmağa değil, tamamlamağa doğru gidiyorlar. Milletlerin milli ayrılıkları nisbetinde birbirlerine karşı artan alâkaları ve tecessüsleri, her memlekette tercümenin sahasını ve ehemmiyetini çoğalttı. Bugün bizim yazılarımızda isimlerinin sık sık geçmesinden şikâyet edilen ecnebî müellifleri, hemen her memlekette zikredilen beynelmilel kadroya girmiş imzalardır. Hatta bir Marcel Proust, bizde, sadece makale arası ismi geçen muharrir olduğu halde, en nasyonalist memleketlerde, meselâ Almanya ve İtalya'da ona dair kitaplar neşrediliyor. Proust için böyle olduğu gibi Valery ve daha pek çokları için de başka türlü değildir. Beynelmilel alâka ve münasebetlerin millî temayüllerle çaprazlaşarak arttığı bir devirde bizim dünya fikriyatıyla temasımızı kesmemize veya azaltmamıza neden lüzum olsun?
Başka bir insan olmak için buraya geldim; çok seyahat ettiğim için biliyorum ki her memleket ve her iklim, her içtimai muhit, insana yeni bir şahsiyet veriyor.
Sayfa 117Kitabı okudu
''Sıkıştın mı, Hürriyet! Aziz hürriyet!' dersin. ''Hepimiz alçağız, hepimiz nankör'' diyen bir başka mısra var. Onu hiç hatırlamazsın. Hiçbir memleket, aydınları tarafından bu kadar kancıkça terk edilmemiştir'', Cigarayı acı acı içiyordu.
Sayfa 406 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Şu görünen memleket bir manevra meydanıdır. Hem, sanâyi-i garîbe-i sultaniyenin meşheridir. Hem muvakkat, temelsiz misafirhâneleridir. Görmüyor musun ki, her gün bir kafile gelir, biri gider, kaybolur; dâimâ dolar, boşanır. Bir zaman sonra şu memleket tebdil edilecek; bu ahali başka ve dâimî bir memlekete nakledilecek. Orada, herkes hizmetine mukabil ya ceza, ya mükâfat görecek (Haşir Risalesi sh 2)
Reklam
Muhterem büyüğüm efendim! Bu memleket ve vatan hizmetlerime karşılık olarak pişmanlık kanunundan istifade ile hapishaneden âcilen tahliye edilmemi ve mezkur pişmanlık kanunu gereğince bendenize bir yüz ameliyatı yaptırtılarak, her aynaya baktıkça utandığım bu çirkin suratımın değiştirilmesi bilvesiyle suratıma sıksık tükürülmesinden kurtarılmamı en derin hürmetlerimle arz ve rica ediyorum. Ancak bir maruzatım daha var ki, o dahi şudur: Gazetelerde okuduğuma göre, çok kıymetli bir hekimimiz erkekleri kadına tebdil ettiğinden dolayı mahkemeye verilmiştir. Benim de sadece suratımın tebdili ile iktifa edilmeyip mümkün ise daha başka yerlerimin de tebdil edilmesi cihetine gidilmesini arz ve taleb ediyorum. Zira bu pişmanlık ifademden sonra bendenizi sadece suretimden değil, başka cihetlerimden dahi tanıyarak bana suikasd tertip etmeleri ihtimali çok kuvvetlidir. Bu münasebetle bu kıymetli doktorumuzun hâzik elleriyle bana dahi bir vajina deldirterek, sayenizde ve emirlerinizle bendenizi baştan kıça değiştirtmenizi en derin hürmetlerimle taleb ve arz ve rica ve istirham eyliyorum efendim. Ancak bu tebeddülattan sonra namuslu ve her emre muti bir vatandaş olacağıma eminim. Her iyi vatandanş gibi büyüklerimi sayar (yüze kadar) ve küçüklerimi severim. En büyüklerime yağcılık ve büyüklerime bağlılık vazifemdir.
Sayfa 65 - Bir Pişmaniye İstidasıKitabı okudu
Her insan kendisine bir yurt arar. İnsan daima sıla özlemi içindedir, sevgiyi ve şefkati arar. Daüssıla, memleket özlemi , kana kana içtiğimiz bir sevgi ve merhamet arayışından başka nedir ki?
"Sultan Hamid tahta geçtiği zaman Avrupalılar Bosna Hersek memleketini ellerine geçirmek, Islahatın mutlaka iki ay içinde uygulanmasını sağlamak için baskılarda bulundular. Artık Osmanlı Devleti'nin başlı başına kendisini yönetmeye yetersiz kabul edilmesi gerektiğini ve bundan dolayı emri altına almak gerektiğini kesin bir şekilde
Sayfa 359 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
"Savunma hattına çok ümit bağlamak ve onun kırılmasıyla, ordunun büyüklüğü ile orantılı, uzun bir mesafeye geriye çekilmek teorisini kırmak için memleket savunmasını başka bir tarzda ifade ve bu ifademde ısrar ve şiddet göstermeyi faydalı ve tesirli buldum. Dedim ki: Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk olunamaz. Onun için küçük, büyük her birlik, bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük büyük her birlik, ilk durabildiği noktada tekrar düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler, ona tabi olmaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar dayanmaya ve karşı koymaya mecburdur. İşte ordumuzun her ferdi, bu sistem dâhilinde, her adımda azami fedakârlığını göstermek suretiyle, düşmanın üstün kuvvetlerini imha ederek, yıpratarak, nihayet onu, taarruzuna devam kabiliyet ve kudretinden mahrum bir hale getirdi."
Sayfa 331 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Artık ne memleket, ne ideal, ne sevgili ne de bir husus vardı geride bıraktığım ömrümde. Oturdum seledeki bana ayrılan yere; eğilip pedallardaki lanetlenmiş kavimlere baktım: Ufukta ne ışıldıyorsa hepsi oradaydı, pedallarda. Anladım ki o zaman: Ulaşmaya çalıştığınız şey, ayaklarınızın altındadır ve onu ezmeden, onu başka bir şeye, örneğin yola, yolculuğa çevirmeden ona varamazsınız. -"Gidelim Lucifer" dedim. -"Gidelim Ruh." dedi.
Sayfa 182Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.