https://1000kitap.com/pikacu_ Hanım’ın #37019247 incelemesinden ilhamla...
Kalemi alıp başlıyorum doldurmaya. Bilmem kaçıncı form bu? Kişisel bilgiler, iletişim bilgileri.. İş deneyi, BOŞ. Öğrenim durumu, lisans. Bölüm, maliye. MALİYE. Ne de güzeldi okurken “okul bittiğinde ne çıkacaksın?” diye soranlara gerile
Bütün anneler, annelerin en güzeli,
Sen, en güzellerin güzeli.
Onüçünde evlendin,
Onbeşinde beni doğurdun,
Yirmialtı yaşındaydın,
Yaşamadan öldün.
Sevgi taşan bu yüreği sana borçluyum.
Bir resmin bile yok bende,
Fotoğraf çektirmek günahtı.
Ne sinema seyrettin, ne tiyatro.
Elektrik, havagazı, su, soba,
Ve karyola bile yoktu
Bugün 24 Ekim...
Her gün gibi takvimden kopan bir yaprak daha...
Herkes tarihi biliyordur.
Ama bu tarih benim için çok farklı 7 senedir bu tarihte kalbim yanıyor sanki patlayan bir volkan gibi...
Neden mi?
Bugün benim ilk aşkımın, prensimin yani aslanlar gibi iki kız babasının* doğum günü. Bizim hiç öyle sürpriz pastalar kestiğimiz, babasının
Eğitimciler! Başka bir saat çaldı, ne oluyor? Ne gibi bir değişikliğin eşiğindeyiz? Çocuğun keyfi kaçti, yüzü soldu, neler oluyor? Sert ve kızgın bir adam, oyun oynayan çocuğu kolundan çekerek götürüyor. Girdikleri adada ders kitapları var. Oyun çağndaki bir çocuk için ne hazin bir tercih! Zavallı çocuk, göz yaşlarını göstermemeye çalışarak odasına kapandı; fakat aklı dışarıda neşeyle koșturan arkadaşlarında kaldı.
Sevgili Emil, seni korkutacak hiçbir șey yok. Hayatın endişe ve kasvetten uzak, gecelerin ve gündüzlerin ıstırapsız gelip geçiyor, saatleri de kendi zevkin için sayıyorsun . Benim bahtiyar ve sevimli çocuğum sen gel de, huzurunla, oyundan çekip götürülen
bu zavallı çocuğu teselli et.
Emil, etrafina neşe saçarak derhal gelir. Yaklaştığı adam (yani ben), onun dostu, oyun arkadaşından başka birisi değildir. Beni görünce eğlencesiz kalmayacağına emin olduğu kadar, birbirimize tabi olmayacağımıza da emindir. Biz aramızda daima anlaşırız, birbirimize karşı hiç kimseye olmadığımız kadar bağlıyız.
Benimkinin yüzü çevresine itimat ve sevinç telkin eder, sağlık izleri yüzünde parıldar, emin adımları, kendisine metanetli bir hava
verir. Hareketlerinde yaşına uygun bir ataklık ve emniyet vardır. Tavır ve hareketi açık ve serbesttir; fakat hiçbir zaman küstah ve
laubali değildir. Vaktinden evvel kitaplara yapışmamış yüzü, aşağılara sarkmamıştır, ona başını kaldır demenize hiç gerek yoktur;
zira utangaçlık ve korku, başını asla eğdirmemiştir.
"Sevebilirim,
hem de nasıl,
dile benden ne dilersen,
canımı, gözlerimi.
Kızabilirim,
ağzım köpürmez,
ama devenin öfkesi haltetmiş benimkinin yanında
devenin öfkesi, kinciliği değil.
Anlayabilirim
çoğu kere burnumla,
yani en karanlığın, en uzaktakinin bile kokusunu alarak
ve dövüşebilirim,
doğru bulduğum, haklı bulduğum, güzel bulduğum her şey için, herkes için,
yaşım başım buna engel değil,
ama gel gör ki çoktan unuttum şaşıp kalmayı.
Şaşkınlık, alabildiğine yuvarlak açık ve alabildiğine genç gözleriyle bırakıp
gitti beni.
Yazık.
"Migirdiç Margosyan, Ermenilerin kavaragan kraganutyun dedikleri ve Türkçe'ye 'köy edebiyatı" veya 'taşra edebiyatı' olarak çevrilebilecek bir ekolün yaşayan son temsilcisi olarak adlandırılagelmiştir."
Ermeni taşra edebiyatı olarak adlandırılan bu türü çok severim ama sadece yazarların ulusal kimlik farkından dolayı böyle bir
Kendimin de bir budaladan başka bir şey olmadığının bilincindeydim. Ancak onların budalalığıyla karşılaştırıldığında benimkinin daha az içten görünmesi, kendimi onlardan aşağı hissetmeme yol açıyordu.
Aynı şeyleri yaşamıyor muyuz bir kutuptan diğerine.
Senin olduğun yerde bilmediğim duygular mı var? Sen de aldatılmadın mı hiç?
Benimki Türkçe seninki İngilizce...
İkimiz de düştük; senden akan kanla benimkinin farkı ne?
İkimiz de koşmadık mı her acıdan sonra sevdiklerimize...
Her mutsuz anında herkesi mutlu zannetmek koymadı mı sana?
İçini
Brandon ve Josh da en yakin arkadaşlardı. Çift olarak gezilere çıkacağımızı ve beraberce bebek sahibi olacağımızı hayal etmiştim. Birbirine bitişik evler satın alacağımızı. Ve şimdi Kristen bensiz hayatına devam etmişti. Onun hayatı ritmini korumuştu ve benim hayatım yıkılmıştı, tıpkı Brandon'ın motosikleti gibi. Tutuklu kalmış gelişmeler içinde sıkışmış, kendimi bir türlü çıkaramadığım bir döngü içine hapsolmuştum.
Şimdiye kadar.
İçimde bir şey değişmişti. Belkide Tucker'in beni zorladığı rutindi veya yürüyüşler ya da güneş. Belki de bu köpeğin kaybettiğim adamdan gelen bir çeşit armağan, çabalamak için bir işaret olduğu düşüncesiydi. İşaretlere inanırdım. Rastgele bir şey olma ihtimali düşüktü. Dünyadaki bütün arabalar içinde, Tucker benimkinin önüne koşmuştu. Sanki beni seçmiş gibiydi.
Dostlarımın kusursuz budalalar olduklarına inanmaya başlamıştım, ama onların doğal budalalıkları benim yapaylığımdan ve beceriksizliğimden çok daha pratikti hiç kuşkusuz. Yoksa kendimin de bir budaladan başka bir şey olmadığının bilincindeydim. Ancak onların budalalığıyla karşılaştırıldığında benimkinin daha az içten görünmesi, kendimi onlardan aşağı hissetmeme yol açıyordu. Tabii yalnız toplum içindeyken geçerliydi bu, onların ne yapmakta olduklarını bir an olsun sorgulamadan, umarsızca yaşamalarını (bir zamanlar benim de yaptığım gibi) izlerken... Yoksa tek başımayken, düşüncelerimin güvenliği içinde yalnızken budala olmaya aldırdığım, kendimi aşağı gördüğüm filan yoktu.
Yoksul yaşamını yenmek ve düzgün bir eğitim almak için taşradan yahudilerin yaşamasına izin verilmeyen Kiev’e gelen Yakov , çalıştığı fabrikanın yanında cinayete kurban giden Jenya adlı 12 yaşındaki Hristiyan bir çocuğun öldürülmesinden sorumlu tutulmuştur.
Sadece yahudi olması bile hem insanlar hemde yargı için bile yeterli bir sebeb olmuştur