Öncelikle hiç kimsenin beslenme şekliyle bir sorunum olmadığını belirtmek istiyorum. Bunu yazımın hemen başında vurgulamamın nedeni, günümüzün dünyasında azınlık veya ezilen diye tabir edilen unsurlara verilen önemin artışı nedeniyle, bunların savunduğu görüş ve savlara doğrudan veya dolaylı bir eleştiri getirmek, tepki çeken bir husus olma
Kafamızın içinde duyduğumuz ses oldum olası güvenilir değildi çünkü her zaman biyo kimyasal arızaların yanı sıra devlet propagandası, ideolojik beyin yıkama ve ticari reklamları yansıtıyordu.
Düşünce, mutlular için bir lüks, eksiklik duyan için ihtiyaç. Kitapla hayat, nazari bilgi ile günlük rutin arasındaki uçurum doldurulmadıkça, tefekkür iki kutuptan birine yönelecektir: Ütopya veya beyin yıkama.
Sigarayı Bırakmanın Kolay Yolu kitabı ile tanınıyor. Orada sigarayı bırakmanın tamamen bir kafa işi olduğunu bilincinize iyice işleyerek sigarayı bıraktırmaya çalışıyor ve birçok insan üzerinde de başarılı olmuş. Bir nevi beyin yıkama yapıyor veya beyne format atıyor diyelim.
Aynı metodun kilo verme için ise uygun olmadığını düşünmüş uzun zaman,
Halihazırda sahip olduğum siyasi görüşler, tercihlerim, sevmediğim şeyler, hobilerim ve hırslarım kendi özümü yansıtmaz; hepsi sosyal çevremin ve yetiştirilme tarzımın bir dışavurumudur. Hepsi komşularım ve okulumla şekillenirken, aslında mensubu olduğum sınıfın değerlerini yansıtır. Zenginler ve yoksullar doğuştan itibaren aynı beyin yıkama süreçlerinde geçer. Zengine yoksulu görmezden gelmesi, yoksula kendi menfaatini bir kenara koyması öğretilir. Kişinin kendisiyle yaptığı hiçbir müzakere ya da psikoterapi durumu değiştiremez, sonuçta terapistler de kapitalist sistemin bir parçasıdır.
Hani bilinçli insanlar der ki George orwell'ın 1984 kitabını yaşıyor gibiyiz. Gerçekten yaşıyoruz kitabı çünkü şunlar konu edilmiştir. Distopik dünyada tutalitler bir merkezi tek partinin yönetiminde gerçekleştirilen korku,propaganda ve beyin yıkama ile halk ve halkın yaşadığı hayatı manipüle edildiği;baskıcı bir devlet ile bu devleti yıkmak isteyen özgürlükçü insanların mücadelesi anlatıyor. Ve tabii bu düşüncelerin hepsi JOSE SARAMAGONUN "KÖRLÜK" kitabını da es geçirtmiyor. Körlüğün salgın bir hastalık gibi yayıldığı toplumda korku ve paniğin; insanların duyarsızlığı ve benciliğin sonucu ahlaki değerin çökmesini vurguluar.
"AH BİZDE Bİ VURGULASAK KEŞKE"🤔
...YAZGÜL SİPKİ..
Romanın, distopik dünyasında tüm yetkilerin merkezileştirildiği, devlete mutlak itaat beklenen diktatörlükvari yönetiminde korku, propaganda ve beyin yıkama ile halk ve hayatları kontrol edilmektedir. Bireysel özgürlüklere izin verilmez ve bireyin yaşamının tüm alanları yine devlet kontrolüne bırakılır. 1984 adlı kitabımız genel olarak çok fazla
Bütün ideolojiler insanlara çocukluklarından itibaren ezberletilir. Bunu yapanlar anne ve babalar, okullar, kiliseler, sinemalar, televizyonlar ve gazetelerdir. İnsanların beyinleri öyle ele geçirilir ki, bu fikirlerin kendi fikirleri olduğundan emin olurlar. Bu durum karşıtımız olan toplumlarda meydana geldiğinde, buna beyin yıkama deriz. Daha hafif görünümlerini endoktrinasyon ya da propaganda olarak adlandırınız. Kendi toplumumuzdaki uygulamalarıysa eğitim ve öğretim addederiz.
Sayfa 110 - İlya İkinci Baskı 2006/ İzmir Çeviren: Akın Kanat
"Özgürlük ; iki kere ikinin dört ettiğini söyleyebilmektir. Bu koşulu sağladığımız takdirde gerisi gelecektir."
1984 ; alegorik bir politik romandır. Hikâyesi distopik bir dünyada geçer. Distopya edebiyatının yapı taşlarından birisidir. Karanlık bir iktidarın hüküm sürdüğü bir dünyada, 1984 yılında geçen romanda, bu karanlık dünyaya başkaldıran Winston Smith 'in yaşadıklarını okuyoruz.
Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır.
Romanın distopik dünyasında totaliter bir merkezi tek partinin yönetiminde korku, propaganda ve beyin yıkama ile halk ve hayatı manipüle edilmektedir. Roman daha sonra ünlenecek Büyük Birader ve Düşünce Polisi gibi kavramları içermektedir. ... Bu roman aynı zamanda 1984 yılında beyaz perdeye uyarlanmıştır.
Evett benden bu kadar, kesinlikle okunmasını tavsiye edeceğim bir kitaptı 1984. Sağlıcakla ve kitapla kalın dostlar.
1984George Orwell · Ren Kitap · 2021165,3bin okunma
Gözümün seçtiği hiçbir karınca artık sadece birer karınca değil. Renklerini ve boylarını inceliyorum. Bacakları tam m? Ne taşıyor o güçlü çeneleri arasında? Karınca gibi karınca mı? Hangi fil-efendiye hizmet ediyor?
''Bu hayvanlar nelerin replikaları?'' diye sora sora kitap yarılanıyor ve çok güzel bir taşlama gözler önüne seriliyor. Yer yer
Başınızı bir dakikalığına gömdüğünüz kumdan çıkarın ve
düşünün: Bundan sonra içeceğiniz ilk sigaranın vücudunuzda
kansere yol açacağını kesin olarak bilseniz o sigarayı içer
misiniz? Hastalığın kendisini unutun (biraz zor ama)
gözünüzün önüne bir kanser kliniğine gittiğinizi ve o korkunç
testlere girdiğinizi getirmeye çalışın /ışın tedavisi vs. Artık
yaşamaya başlıyorsunuz. Ailenize ve sevdiklerinize ne
olacak, hayalleri ve planları gerçekleşecek mi vs.
Sık sık kansere yakalanmış insanlar görürüm. Kendilerinin
başına geleceğini hiç düşünmemişlerdir. İşin en acı veren yanı
kanserin kendisinden çok insanın kansere kendisi yüzünden
yakalandığını bilmesidir. Sigara içtiğimiz sürece hep: “Yarın
bırakacağım” deriz. Kendimizi sonunda gerçekten bırakan
insanların yerine koymaya çalışın. Beyin yıkama olayları
onlar için onlar için artık bitmiştir. Alışkanlığı gerçek haliyle
görür ve yaşamlarının gerisini “neden kendimi bu kadar
zaman sigara içmek zorunda hissetmiştim? Keşke zamanı
geriye alabilsem!” diyerek geçirirler.
Kitabın baş kahramanı Alex tam bir suç makinesı olup çetesiyle birlikte tecavüz başta olmak üzere işlemedik suç bırakmazlar. Birgün bir yazarın evini basarlar ve yazarın karısına tecavüz ederler; yazarın yazmakta olduğu kitabın ismi otomatik portakal'dır. Alex'in çetesi dağıldıktan sonra, çete üyeleri tarafından ihbar edilen Alex devletin üzerinde çalıştığı bir beyin yıkama ve köleleştirme projesinde kobay olarak kullanılır. Bu proje kapsamında suçlular türlü işkenceler sonunda suçtan iğrenen bir hayvana dönüştürülürler. Otomatik bir makine haline gelen Alex bu duruma kısa bir süreliğine de olsa itiraz edip '' otomatik portakalmıyım ben.'' sorusunu yöneltir...
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,5bin okunma
Sıradışı bir distopya
Kitap 15 yaşındaki Alex'in çalkantılı hayatını konu alır. Alex ve üç arkadaşı bir çete kurmuşlar. Genelde geceleri sokağa çıkıyorlar. Güçsüz olan insanları sokak ortasında dövüp, paralarını alıyorlar. Evleri soyuyorlar, mekanlara giriyorlar.
Çete bir gün kütüphaneden çıkan bir adama hemen “Öğretmen’’ benzetmesi yapıp adamı dövüyor. Bu böyle sürüp gidiyor ta ki Alex kedileri olan yaşlı bir kadını öldürene kadar. Arkadaşları Alex'i ihbar ediyor, Alex yakalanıyor ve yeniden topluma kazandırılması için hapishanede “Ludovico Tekniği” adı verilen bir beyin yıkama tedavisi görmek zorunda kalıyor. Bu tedavi, Alex’in özgürlük duygusunu ve iradesini yok ediyor ve suça karşı bir tepki bile veremez hale getiriliyor.Yaşananlar, Alex'in ağzından anlatılıyor. Bu nedenle Alex’in gençlerle, şiddetle, toplumsal yapıyla ilgili yaptığı yorumlar kitap için büyük önem taşıyor. Günümüz toplum yapısını şiddet yanlı bir karakterle, sert bir dille eleştiriyor ayrıca Alex bu tedaviden sonra serbest kalınca ailesi ona sahip çıkmıyor böylece ilgisiz aile yapısını ustalıkla anlatıyor.
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,5bin okunma