Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Psikiyatride bir annenin bilinçdışı olarak öz çocuğuna karşı nefret hissi ve öldürme arzusu duyması halinde kullanılan Medeia kompleksinin analitik tetkikinde, çoğunlukla, hadisede kadının kocasına karşı duymakta olduğu düşmanca hislerin rol oynadığı ortaya çıkmaktadır.
Fedakârlık, insanın sahip olduğu şeylerden bir başkası için vazgeçmesidir. Kimi zaman malından, kimi zaman rahatlığından, kimi zaman da canından vazgeçmektir. Bazen yapılan bir hatayı affetmek, bir sıkıntıya sabretmek, bazen daha fazlasına ulaşabilecekken azıyla yetinmek, bazen de kendi hakkından feragat etmektir. Bir annenin çocuklarına olan merhameti ve onların rahatı için yaptıkları göz önüne alındığında fedakârlık duygusunun insanın doğasında var olduğu açıkça görülür. İslâm Dini, bu fitri duygunun beslenerek kişide temel bir özellik haline gelmesini hedefler. Nitekim iman ile fedakârlık arasında çok sıkı bir bağ vardır. Yalnızca Rabbin rızasını kazanma arzusu, kişinin din kardeşine sevgi ve merhametle bakmasını sağlayıp, ihtiyaç duyduğu bir şeyi karşılık beklemeden daha çok ihtiyaç duyan bir başkasına vermesini kolaylaştırırken, fedakârlık ve îsår duyguları da Allah'a olan inancı kuvvetlendirir. Allah Teâla'nın, "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. sözü de Allah'a duyulan sevgi ve iman ile îsår arasındaki bu ilişkiyi ortaya koymaktadır.
Sayfa 274Kitabı okudu
Reklam
Hemen hemen bütün cocuklar, hatta taciz edilmis olanlar bile ebeveynlerini severler. Bu durum, çocuk olmanın doğasıyla iliskilendirilir. Bir çocuk incinmis, hayal kırıklığına ugramis, arzu ettigi sevgiyi almaya dair tüm olasılıkları uzak tutan yıkıcı davranislara kapılmış olabilir ama böyle bir çocuk için bağlanmak, hatta endise hissederek baglanmak dahi sevmek anlamına gelir. Bu sevgiye erişmek her sene biraz daha güçleşebilir; her sene, çocuk bağ kurma arzusunu daha sert bir sekilde reddedebilir; ebeveynlerini istemeyebilir ve onlara karşı en ufak bir sevgi bile hissettigini inkar edebilir. Ancak sevgi, tıpkı bunu aktif bir sekilde ifade etme ve sevilme arzusu gibi oradadır bu ve yakıcı bir güneş gibi gizlidir.'
Sayfa 21
Buda sürekli yaşamın acılardan, tasalardan, ıstıraplardan başka bir şey olmadığını söylüyordu. Çünkü yaşam sürekli yaşlılık, hastalık, üzüntü, korku, elem, tasa gibi olayların tehditi altındaydı. Bütün canlılar az veya çok bu olaylarla birlikte olmak, birlikte yaşamak zorundaydılar. Buda, bütün bu yaşamı meydana getiren şeyin doğmak olduğunu söylüyordu. Canlı varlıklar doğmamış olsalardı, bu azabı, bu acıyı çekmeyeceklerdi. Doğmak, elem ve acı çekmektir. Bir şey doğmadan azap çekerek tekrar ölmez. Öyle ise doğmaya, beden bulmaya neden olan şey nedir? Beden bulmadan, doğmadan anlatılmak istenen şey annenin rahmindeki ilk oluştur. Bu ilk oluşun nedeni ise varolma arzusudur. Varolma arzusu, beden bulma isteğidir. Yaşamı yaratacak olan unsur maddi bedeni yakalayıp, orada kendisine bir yer bulmak, beden olarak, birey olarak yaşamak ister.
Oedipus, hadım edilme endişesiyle babanın yasasına tabi olma etrafında geliştirilmiş bir kuramdır. Kız çocuk, penisi olmadığından dolay kendisini eksik hissettiği için, erkek çocuk ise hadım edilme endişesiyle babanın yasası içerisine girer. Deleuze-Guattariye göre ise Oedipus kuramı aşkınsal baba imgesini kurar. Askansal baba imgesi ise negatif
Çocuk, annenin karnının içinin kendisine ait olması gerektiğine dair bilinçdışı bir düş geliştirir. Çocuk, rahime girmek ve yeni cenini "öldürmek" ister. Bu bir çatışmaya sebep olur: cenini “öldürme" arzusu ile anneyi yitirme korkusu çatışır; çünkü anne, ceninin taşıyıcısıdır. Annenin sevgisiyle, üstben tarafından cezalandırılma arasında çatışma olur. Çatışma bunaltı doğurur ve çocuk, bunaltısını azaltmak için bir fobi geliştirir.
Sayfa 34 - Odağ yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Anne Schopenhauer hayal kırıklığı içinde...
Bir annenin kalbinin nasıl olduğunu bilemezsin. Ne kadar duygulu bir şekilde severse, bir zamanlar sevilen elden gelen her darbeyi o kadar acı dolu bir şekilde hisseder.
"Ne zaman bir başkasına uzansam, kendim eksiliyorum. Yetişkinlikte arkadaşım olmadı, olmasını da istemiyorum. Benim ilgisiz bir annenin ve sonunda kendi hayatına son veren mutsuz bir babanın çocuğu olduğumu hatırlarsın. Açıkça söylemek gerekirse, bana verebilecek ilginç bir şeyi olan biriyle hiç karşılaşmadım. Ve bunun nedeni benim aramamış olmam değil. Ne zaman birisiyle arkadaş olmaya çalışsam, yalnızca perişan bedbahtlar, sınırlı zekaya sahip kişiler, kötü kalpler ve kötü eğilimler buldugunu söyleyen Schopenhauer'la aynı deneyimi yaşadım. Yaşayan insanlardan söz ediyorum - geçmişin büyük düşünürlerinden değil."
bu sevgiye erişmek her sene biraz daha güçleşebilir; her sene çocuk bağ kurma arzusunu daha sert bir şekilde reddedebilir; ebeveynlerini istemeyebilir ve onlara karşı en ufak bir sevgi bile hissettiğini inkar edebilir. ancak sevgi tıpkı bunu aktif bir şekilde ifade etme ve sevilme arzusu gibi oradadır ve yakıcı bir güneş gibi gizlidir.
Doğa seni annenin rahminden yarattığında, seni çıplak ve hiçbir şeyin yokken aldım ve benim kaynaklarımla besledim. Seni şımartacak şekilde üstüne düştüm -senin bana böylesine kızmanın nedeni işte bu!— ve pohpohlayarak yetiştirdim. Benim yetkimdeki her şeyin en bereketlisi ve en görkemlisiyle donattım seni. Şimdi canım senden el çekmek istiyor.
Sayfa 97
Reklam
Bir annenin çocuğuyla ilişkisi çoğu kez belli bir fantazi senaryosu içerir ve annenin arzusu bu senaryo yoluyla dolayımlanır. Anne çocuğunu bu fantazi yardımıyla sever — çocuğunda ondan fazla olan şey (nesne a, özneye damgasını vuran eksiğin dublörü olan nesne) etrafında bir hikâye, bir senaryo oluşturur.
Aşk talebi sadece, imleyeni ona yabancı olan bir arzudan zarar görebilir. Annenin arzusu fallus olduğu içindir ki, çocuk onu tatmin etmek için fallus olmak ister.Böylece arzuya içkin bölünme daha Öteki’nin arzusunda yaşanmasında kendini belli eder. Şu bakımdan: bu bölünme, öznenin fallusa denk düşen gerçek olarak sahip olabileceği şeyi Öteki'ne sunmasından dolayı tatmin olmasına zaten karşıttır, çünkü onun fallus olmasını isteyen aşk talebi için, sahip olduğu şey sahip olmadığından daha değerli değildir.
"Gerçek sizi güçlü kılacak." Bu söz Dostoyevski'nindir. Onun sözleri ve yazdıkları yaşamıma öylesine sinmiş ki bir sürü yerde görebiliyorum dokunuşlarını. Şimdi onun en tartışılan baba katilliğine gireyim. İçsel benliğimize girdiğimizde, içsel varlığımızın derinlerine inip kendi varlığımızın sınırlarını zorlayarak en derindeki
_Bir insanı hiç bir sebep yokken yüreğinizde sıcacık hissediyorsanız, işte bu, gerçek sevgidir. _Sevgi, etkin olarak, bir başka insanın içine girmektir. Bütünleşme sayesinde, kişi hem kendini bulur, hem de karşısındakini keşfeder. Böylelikle insanı çözmüş olur. _İnsan seviyorsa iki şeyi asla yapmaz. Aldatmaz ve ağlatmaz. Çünkü aldatmak
( Dişilliğin Farklı Yüzleri ) _Atalardan gelen kalıtsal özellikler olan Arketipler, ruhun rehberleri, bilinçdışının kişileşmeleridir. Onları göremeyenler, onların ellerine düşmüştür. Bilinç, arketiplerle büyülenir ve sanki hipnotize olmuş gibi esir tutulur. Erkeksi Animus, babadan kalma Logos’a karşılık gelirken, Kadınsı Anima da anneden kalma
127 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.