Esed'in Yönetim Biçimi Hakkında
✵ ✵ ✵
Toplumların bir bütün olma duygusu sonucu oluşan devlet aygıtı, kitle halinde bir kimliğin yaşam serüveni olmuştur. Devlet kimliğini, bir coğrafyada sürdürme amacı bazen karşılıklı dost, bazen de karşılıklı düşmana sebep olmuştur. İnsan doğasında mevcut olan devlet düşüncesi, sorumluluk ve
Kim olduğumu, nasıl bir ruha sahip olduğumu bilmiyorum.
Eğer samimiyetle konuşuyorsam, bunun nasıl bir samimiyet olduğunu bilmiyorum. Var olup olmadığını bilmediğim bir ben'den çeşitli biçimlerde başkayım (o ben bu başkaları mı, onu da bilmiyorum).
Fernando Pessoa
Işık Ergüden’in derlediği ve Türkçeleştirdiği “Pessoa Pessoa’yı Anlatıyor”
Sonbahar hüzün mevsimi derler ya kim çıkardı acaba bunu… Neyi düşündü, aklına ne geldi de sonbaharı diğer mevsimlerden ayırıp bir ayrılık havasına soktu. Seven ağaç sevilen yaprak mıydı da hazan mevsimini yakıştırdılar sonbahara. İnsanın hayal gücünün asla sınırı yoktur, mutluluğunu başka bir bedenin varlığına bağlayanlar elbet sevdiği gittiğinde
Berkay Güzel / İkinci Tekil Şahıs
İnsanın hayatında yaşadığı en güçlü duygulardan biridir aşk. Hepimiz hayatımızın aşkını bulmak isteriz ama çok azımız bu fırsatı bulur. Kimimiz hiç yaşayamazken kimimiz de kısa süreli yaşamasına rağmen hayatı boyunca unutamaz. Karşılaştığı herkeste onu arar. İçsel tahlilleriyle, akıcı ve hüzünlü kurgusuyla başarılı bir kitap #İkinciTekilŞahıs.
Karakterlerin isimleri paylaşılmamış. Zaten böyle bir kurguda isimlerin önemi de yok bence. Önemli olan, duyguların analizini çok güzel yansıtabilmesi ve okuyucunun bunu hissedebilmesi. Geçmişte yaşanılanlar anlatılırken, şimdiki zamanda olanları da tarihlerle anlatarak ilerlemiş kitap.
Nedeninin gurur olduğunu bildiğimiz bir ayrılık yaşıyor erkek karakterimiz. Gittiği her yerde aşkının yüzünü ve birlikte yaşadıklarını düşünüp, hiçbir yere sığamaz oluyor. Seneler geçse de saplantı haline gelmiş hisleri onu terk etmiyor. Birgün başka bir kızla tanışıyor. Kız onu çok seviyor ama o aşkını unutamadığı için kızdan kaçıyor. Bir süre sonra yine kızı gördüğünde, yaptığı yanlışı fark ediyor. Kendİ yaşadıklarını kıza da yaşatmış olduğunu görüyor. Bir insanın hep “sen” demesinin, hem yıpratıcılığı hem de güzelliği çok iyi kaleme alınmış. Hayatının dizginlerini eline alıp mutlu olmaya çalışmak ve karşındakini mutlu etmek için çabalamak. Bunların hepsini soluksuz okuyorsunuz. Her karaktere bayıldım. Özellikle sonu beni çok şaşırttı. Aşka aşık olanlar, hayatın içinden bir hikaye okumayı sevenler mutlaka okumalı.
Keyifli okumalar…
Spoiler ola bilir!
Bir kitaba başlarken onunla yolculuğa çıkarım. Bazen arkadaş olurum, bazen aşk yaşarım, bazen savaşın tam ortasında dururum. Okuduğum her kitabın sonunda ayrılık yaşarım.
Bazı ayrılıklar vardır ki, barışmak için bir umut bırakırlar. Ama bazı ayrılıklar öyle hüsrana uğrar ki, asla barışmaz, geri dönemezsiniz.
Şimdi ne alaka diye sorarsanız, ben Çavdarlıktakı çocukları çavdarlıkta bıraktım. Yolun sonuna kadar eşlik ettik birbirimize de, ama ayrılığımız dönülecek gibisinden değil.
Yahu, arkadaş ne kadar konuştu, ne anlattı, neden anlattı anlamadım. Yani hayatını anladım da, neden anlattığını anlamadım. Mantık yok yani. Bir de küfürlü, bir de terbiye yoksunu, ohoo, hangisini anlatayım.
Hele bir sözü defalarca tekrarlamaz mı? Beynim şişti.
Linç yemeği göze alarak söyleğim ki, böyle bir arkadaşı kimseye tavsiye etmem. Bizimki zorakı yolculuk.
Ama yazık çocuğa ya.. Yalnız kalmış. Kıyamadım. O anlattı, ben dinledim. Ben anlattım, o dinledi. İşte ara sıra kavga da ettik. Ama sonunda barıştık. Daha yeni alışıyorduk birbirimize ki, bu seferde yol bitti.
Holden, sana sözüm vardı, anlattıklarını kimseye anlatmayacaktım. Sözümü tuttum. Karakter analizinden öteye geçmedim.
Yeni arkadaşların olacak belki ama, benim gibi seninle sohbet ederler mi bilmem. Ben seni değil de(sözümü de sakınmam) seninle sohbet etmeği özleyeceğim.
Elveda, Çavdarlıktaki çocuk.
Freud, psikoloji dersinde hocamızın sıkça kuramlarına değinip övmeyi de ihmal etmediği kişilerden biri... O ve kuramı üzerine daha verimli bir şekilde düşünüp tartışmayı planladığımdan dolayı bu seferki seçimim "Çocukta Fobinin Analizi"(Küçük Hans Vakası) kitabı oldu. Freud ile ilgili birçok söylem var. Kuramları, sosyal yaşantısı ve
En ufak bir empati yeteneğin bile yok. Üzüntü, merhamet ya da şefkat, ne bu duygular ne de herhangi bir normal insan duygusunu hissetme yeteneğine sahipsin.
Peter, İlonka ve Judit arasında aşk ve evlilik durumlarının kültür ve sınıfsal farklar yüzünden başarısızlığa uğramasının 2. Dünya Savaşı öncesi, 2. Dünya Savaşı ve sonrası zamanın belirlediği şartlarla Peter, İloka ve Judith'in ayrı ayrı bakış açılarıyla yaşadıklarını anlattıkları bir roman.
Peter ile İlonka'nın burjuva sınıfının
Öncelikle şu detayı vermek istiyorum. Okuduğum Milli Eğitim baskısında Yalnızız'ın ilk baskısında da yer alan romanın girişinde "Prolog" yani öndeyiş anlamında 20 sayfalık bir bölüm var. Çokça altını çizdiğim yerlerin olduğu bu güzel bölüm maalesef Ötüken Yayınları ve diğer yayınevlerinin baskısında yer almıyor. Okuyucuların bilgisi
Herkese merhaba... Bugün çok tartışılan ve günümüzde de kuramı hâlâ güncelliğini koruyan bir isimle geldim. Sigmund Freud... Freud'un rüya ve cinsellik üzerine görüşlerini anlatan kaynaklar sayıca fazla. Dolayısıyla kuramı eleştiren pek çok görüş var.Freud'un hem seven hem de linçleyen bir kesimi var.. Ben tam arada bir yerdeyim.
_Söz ile Sihir eskiden aynı şeydi; sözlerin sihirli güçleri vardır.
_Sevgi ve sinir doğru orantılıdır.
_Aşk yoktur; libido vardır. Aşık insan deIidir.
_Dünün mutsuz çocukları, bugünün psikopatlarıdır.
_Hiçbir önerme, kendi kendisinin kanıtı olamaz.
_Sanat, çocukluk tecrübelerinin büyüklüğe
Marksizm insanların maddi yaşamlarını üretir ve yeniden üretirken birbiriyle girdikleri toplumsal ilişkilerin bilimsel-eleştirel analizini temel alır. Kapitalist toplumdaki herhangi bir sürecin analizi, kapitalist üretim ilişkilerinden başlamak zorundadır. Yalnızca neyin ne kadar üretildiği değil, kimler tarafından (toplumsal emek) kimlerin çıkarı
Yakup Kadri Karaosmanoğlu,ilk romanı olan Kiralık Konak'ta kişi analizi başarılı bir şekilde ele alınmış.Toplumumuzda Batılılaşma ile birlikte kuşaklar arasında meydana gelen düşünce, duygu ve dünya görüşü ayrılıklarını, toplumsal çözülüş kavramını temel alarak,bir konağın dağılışı etrafında verir.Satılığa çıkarılan konağın bu değişimle farklı yerlere savrulmuş bazı kişileri, Tanzimat'tan Meşrutiyet'e uzanan bir kopuş süreci içinde,İstanbul'un giyen, ölçülü ve namuslu kişiler olmaktan çıkıp, sırtlarına geçirdikleri redingotlarıyla yani 'riyakar, yarı uşak ve adi bir kuşağın temsilcisi haline gelirler.Naim Efendi,Seniha,Cemil,Hakkı Celis,Selma Hanımefendi ,Sekine Hanım.... romanın kahramanları...
Öncelikle söylemeliyim ki Erich Fromm, kendimi çok yakın hissettiğim bir insan. Eserlerini okurken görüyorsunuz ki hayata dair her alanda bütünün bilgisini sunuyor size. Öyle ki hiçbir kitabı okumamış olsanız bile, sadece şu kitap doğumdan ölüme kadar doğru bir hayat yaşamak için rehberiniz olabilir. Mübalağa ediyorum tabi. Mübalağanın da bir
Devletin gölgesi hemen hemen bütün beşeri faaliyetlerin üstüne düşer. Eğitimden İktisadî işletmeye, sosyal refahtan halk sağlığını korumaya ve iç düzenden dışa karşı savunmaya kadar, devlet şekillendirir ve denetler; şekillendirip denetlemediği yerde ise düzenler, teftiş eder, yetki verir veya yasaklar. Hayatın genellikle kişisel veya kişiye özel olduğu düşünülen boyutları bile (evlilik, boşanma, kürtaj, ibadet vs.) nihâî anlamda devlet otoritesine tabidir. Bu bakımdan, siyasetin sıklıkla devlet, onun kurumsal örgütlenmesinin analizi, onun toplum üzerindeki etkisinin değerlendirilmesi vb. ile ilgili bir çalışma olarak anlaşılması şaşırtıcı değildir, ideolojik tartışma ve parti politikası, mutlaka devletin temel işlevi ve rolü etrafında döner: neler devlet tarafından yapılmalı ve neler özel bireylere ve birliklere bırakılmalıdır? Bu çerçevede, devlet gücünün tabiatı, siyasî analizin merkezî temalarından birisi olmuştur. Bu tartışma (“devlet tartışması” olarak isimlendirilir), siyaset teorisindeki en derin ve en sâbit ayrılıkları da gündeme getirmektedir.