Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“Ya şekere ne demeli?” diye bağırdı Anna Nikolayevna. “Şeker olayını anlatın Pelageya İvanovna!” Pelageya İvanovna sobanın kapağını kapatıp gözlerini yere dikerek anlatmaya başladı: “Yine bir gün Dultsevo’ya bir doğuma gidiyorum...” “Bu Dultsevo pek ünlüdür,” dedi sağlık memuru dayanamayarak ve ekledi: “Bağışlayın! Devam edin meslektaşım!” “Normal olarak muayeneye başladım,” diye devam etti meslektaş Pelageya İvanovna, “ama doğum kanalında, elime anlayamadığım bir şey geldi. Böyle ufalanmış mı desem, küçük tanecikli bir şey mi desem... Bir baktım, kesme şeker çıktı!” “Alın size fıkra!” dedi Demyan Lukiç coşkuyla. “Affedersiniz ama hiçbir şey anlamadım...” “Köylü işte!” dedi Pelageya İvanovna. “Kocakarı ilacı yapan biri öğretmiş. Doğum yapması zor oluyormuş kadının. Bebekleri dünyaya gelmek istemiyormuş. Güya çıksın diye kandırmak gerekiyormuş. Onlar da bebeği kandırmak için tatlı bir şey kullanmışlar
Reklam
NAGG (Alçak sesle) Duydun mu, kafasının içinde bir kalp varmış! (Temkinli bir biçimde kikirder) NELL Böyle şeylere gülmemeli, Nagg. Neden hep gülüyorsun? NAGG Şşt! Yavaş! NELL (Sesini alçaltmadan) Hiçbir şey mutsuzluktan daha gülünç değildir, kabul ediyorum. Ama... NAGG (Şaşırmış) Aaaa! NELL Evet, evet! Dünyadaki en gülünç şeydir o. Başlangıçta ona güleriz, yürekten güleriz. Ama hep aynıdır. Tıpkı sık sık anlatılan güzel bir fıkra gibi. Hep beğeniriz, ama artık ona gülmeyiz. (Bir an.) Bana diyeceğin başka bir şey var mı?
Ölüm ve seks, ikisinden de felaket korkuyoruz, işte tam da bu yüzden onlarla ilgili bu kadar çok fıkra var.
Oysa tasarlanmamış bir toplamın var senin, yazmayı öğrenip okumayı sökememiş bir yavru tanrısın sanki bir gece tutuklanıp evden alınmış, nakil aracıyla ücra yerlere doğru yola çıkan. Fıkra anlatsam ağlıyorsun. Nesin sen? Yanıt ver, sinekler sevişmeyi sevmezler, aklında olsun!
Birisinin gülmesini istiyorsanız, ona bir neden sunmanız, örneğin bir fıkra anlatmanız gerekir.
Sayfa 150
Reklam
Yahudi Telgrafı: 'Endişelenmeye başlayın, Detaylar Gelecek.' -Eski Bir Fıkra
Merv, evvelce Horasan ülkesinin merkezi imiş. Mervli'ler pek cimri insanlardır. (Hemâme) şöyle der: Her şehirde horoz, tavukları bulduğu gıdaya çağırır, yalnız Merv'de çağırmaz. Şu fıkra da hoştur: Birkaç Mervli yola çıktığı zaman kendi yiyeceğini alır, bir kenara çekilirmiş. Şayet et pişirecek olurlarsa aralarında müsavi surette para toplarlar, yine müsavi surette aldıkları eti parçalara ayırırlarmış, sonra herkes kendi etini bir ipe bağlar, tencereye koyarmış, etler pişince iplerle tencereden çıkarılır, etin suyu da hak geçirmeksizin bardak hardak taksim olunurmuş unutmayalım ki herkes ipin ucunu sıkı sıkı tutarmış.
Sayfa 540 - Milli Eğitim Yayınları 1952 BaskısıKitabı okudu
Eş'ab aç gözlülükte olduğu gibi maskaralıkta da birincilerdendir. Kendisine pek çok fıkra isnad olunur. Bazılarını yazıyoruz: Komşularından birinin bacasından duman çıktığını görse bekli pişirdiği yemekten bana da gönderir diye ekmeğini hazır edip beklermiş. Şehirde bir düğün olduğunu işitse, şâyet yanılırlar da gelini eşyasiyle bizim eve getirirler, hulyasiyle evini silip süpürür, yola bakarmış.
Sayfa 507 - Milli Eğitim Yayınları 1952 BaskısıKitabı okudu
Cevdet Tarihi'nde bir fıkra vardır: "Bu Osman Efendi gerçekten devlet adamı değerli bir zat idi. Ancak pek vakarlı olup Halet Efendi'ye baş eğmeyip riyakarlıkta bulunmadığından Halet Efendi dahi onu İstanbul'da tutmayıp küçültmek için hadis işlerle taşralarda dolaştırırdı. Osman Efendi gene vakurluğuna halel getirmeyip her nerede ve her ne hizmette bulunsa vazife görmekte kusur etmezdi. Halet Efendinin nedimlerinden meşhur Keçecizade İzzet Molla bir gün Halet Efendi'nin yanında iken Osman Efendi'nin geldiğini uşaklar haber vermekle Halet Efendi sofraya seğirterek karşılaması ve dönüşünde merdiven başına kadar uğurlaması üzerine İzzet Molla şaşarak: "Efendim bu adama etmediğiniz fenalık kalmadı. Şimdi bu mertebe iltifatınıza sebep ne?" Diye sual ettikte Halet Efendi cevabında: "Evet ben bu adama çok fenalık ettim. Elinden memuriyetini aldım. Nüfuzunu kırdım. Canını da alabilirdim. Fakat üzerinde bir Osman Efendilik var onu alamıyorum. Onun için görünce böyle hürmete mecbur oluyorum."
Sayfa 171 - Falih Rıfkı AtayKitabı okudu
Reklam
"Askersiz Oniki Ada"
Dışişleri bakanlarının Oniki Ada hakkındaki kararı Hukuk ve Redaksiyon Komisyonu'na havale edilmiş ve komisyon da iki paragraf halinde, barış antlaşmasının tasarısının 12. maddesini yazmıştır. İkinci paragraf, İngiliz askerinin üç ay içinde bu adalardan çekilmesine dair bir prosedür hükmü idi. Konumuz bakımından asıl mühim olan birinci paragraftır ki, bunda şöyle diyordu: "Italya işbu antlaşma ile, Oniki Ada üzerindeki tüm egemenliğini Yunanistan'a devreder. Bu adalar gayrı askeri hale getirilecek ve öyle kalacaktır." Oniki Ada'nın gayrı askeri hale getirilmesi, yani askerden ve silahtan arındırılması hususundaki birinci paragrafın ikinci cümlesi çok dikkat edilmesi gereken bir mahiyet taşımaktadır. Zira bu fıkra "Bu adalar gayrı askeri hale getirilecektir" (These islands shall be demilitarized) demekle yetinmemiş, bu hususu vurgulamak için bir de "gayrı askeri halde kalacaktır" (shall remain demilitarized) demiştir. Böylece Oniki Ada'nın gayri askeri statüsünün bundan böyle muhafazası konusunda, Yunanistan kımıldayamaz hale getirilmekteydi. Bu fıkra hükmü, şu veya bu şekilde adaları askeri hale getirmek için hiçbir açık kapı bırakmamaktaydı.
Sayfa 146
Uyuşuk
Uyuşuk devrimci olmaz. Uyuşuk işçi olmaz. İki arkadaş arasında geçen bir fıkra var. Öğleden sonra saat iki gibi her biri bir hamakta yatıyorlarmış. Tembellik saati. Eşleri kahvelerini getirmekle kalmayıp içmelerine de yardım ediyormuş. Yerlerinden kıpırdamıyorlarmış. Öyle ki uyuşukluktan konuşmuyorlarmış. Aniden bir tanesi "Dostum, yılan sokmasına ne iyi gelir?" diye sormuş. Diğeri "Hayırdır dostum? Yılan mı soktu?" diye sormuş. Bütün uyuşukluğuyla diğeri cevap vermiş "Hayır dostum, ama şuradaki yılan sanırım beni sokacak.
Bir taş at! Bir taş daha at! Bir şiir ateşle! Bir yumruk yükselt! Sesini yükselt! Bir çocuk yetiştir! Duvara bir slogan yaz! Şehitleri an! Bir hayal kur Tarihine sahip çik! Sokaklara sahip çik! Bir slogan at! Bir yara sar! Bir dosta sevgi göster! Terle! Bir fıkra anlat! Bir damla göz yaşı akıt! Tepki ver!
Buna gülünür ama,:)) fıkra gibi.. :))
Kadın, bir kuş kadar hafif, omzuma yaslanmak istediğini söyledi. Bunun şiirsel bir şey olduğunu düşündüm. Aynı zamanda da son derece zekice, tam bir erkeğin ihtiyaç duyduğu şey. Asla askıntı olmadı." "Ama yürümedi mi?" "İki problem çıktı." "Numara bir, kuşlar uçar, öyle değil mi? Bir kuşun doğasındadır uçmak, değil mi? Ve numara iki, uçmadan önce, her zaman omzunuza sıçarlar." ;)
Sayfa 215 - Ayrıntı yayınları 2. BasımKitabı okudu
Hazret-i Peygamber Efendimiz (sas) buyurdular ki " Bir kişiye Allah'ın(c.c) gadap ettiğinin alâmeti, o kimsenin hiçbir işe yaramayacak fiillerle meşgul olmasıdır." Eskiden tekkelerde nefesi dahi boş yere sarf etmemeyi öğretirlerdi. Maalesef şimdilerde boş zaman geçirmek, laklak etmek, fıkra anlatmak için tekkeleri mekan edinenler ayrıkotu gibi çıkmaya başladı. Korkarım ki bu hastalık birçok meclisin ve tekkenin bozulmasına sebebiyet verecek ve Allah(c.c) muhafaza tekkelerin mânen sırlanmasına yol açacak. Mânen sırlanınca gün gelir maddî ve resmi olarak da bu ocaklar bir bir kapanıverir. Hakk sillesinin ne sadâsı, ne devâsı, ne de davâsı olur. Allah (c.c.) muhâfaza eylesin.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.