YouTube kitap kanalımdaki videodan Tolstoy'un hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/bsTzvrg-Pi4
Tolstoy'un bir başka gereksiz abartılan kitabından hepinize merhabalar... Tolstoy için çok yakın bir zamanda okuma rehberi hazırlamış olacağım ama ondan önce bu kitap hakkındaki
(Kitapla ilgili yorumlarımı okumak yerine dinlemek/izlemek isterseniz: youtu.be/hUo7lJUHCLI )
Schopenhauer'in kadın düşmanı olduğunu düşünen insanlara sesleniyorum: Haklıymışsınız... Bekliyordum bir şeyler; ama bu kadar kadınları yermesini, aşağılamasını ve hor görmesini beklemiyordum. Beğeni kasmak için süslü cümleler kurmak amacında
Hasan Ali Toptaş'ı hiç sevmedim ve hiç de okumadım. Bu bilinçli bir şey değildi fakat beni iten bir şey vardı. Bundan sonra da okumayacağım.
Fakat beni rahatsız eden bir şey var. İki gündür bir mantığa oturtamadığım, çözemediğim bir ikiyüzlülük hissi..
Kadın düşmanı Oscar Wilde, Nietzsche, Moliere, Schopenhauer, Albert Caraco okudum ve muhtemelen okumaya da devam edeceğim.
Karısını satan, tecavüzcü Henry Miller'ı okudum. Irkçı, kumarbaz, pedofil, Türk düşmanı Dostoyevski'yi okudum. Oğlancı Platon'u okudum. "Kadın vampirdir, oluklu oyma kalemidir, yiyici ve içicidir; cinsel organı, iştahla yuttuğu eril cinsel organla beslenir" diyen ve Sartre ile birlikte cinsel sapkınlıklarla dolu bir hayat yaşayan Simone De Bevouir'ı okudum. Sadizmin isim babası ahlaksız Marquis De Sade'ı okudum. Irkçı, yobaz, anti semitist, tecavüzcü Louis Ferdinand Celine'i okudum. İşin tuhafı bunları okumaktan pişmanlık duymuyorum. Çoğunu da büyük bir zevkle okudum ve okumaya da devam edeceğim. Bu ahlaksız yazarları okurken, ırkçı birer faşist olduklarını bildiğim System Of A Down'ın şarkılarını dinlemeye de devam edeceğim.
Ama bütün bunlara rağmen Hasan Ali Toptaş'ın eserlerine, ahlaksız kişiliğinden bağımsız bakamıyorum. Peki neden? Ben işin içinden çıkamadım. Belki de henüz taze bir olay olduğu içindir, bilemiyorum.
Ahmet Altan'ın aşağıdaki yazısını benimsemiş bir okur olarak da bu olaydaki çifte standardımdan rahatsızlık duyuyorum. Ama Hasan Ali Toptaş'ı diğerleri gibi normalleştirmek, sadece edebî kişiliği ile değerlendirmek de içime sinmiyor.
#70631900
Kitaba uzunca bir süre ara vermek zorunda kaldım. Çünkü kadınlara olan düşmanca anlatım dili beni biraz gerdi açıkçası. Schopenhauer okuyanlar bilir kendisi tam bir kadın düşmanı diye adlandırılır. Kitapta da sürekli kadınları aşağılayan yorumları ve kendince düşünceleri hakim. Aşka dair, ya da birlikteliklerde tüm sorunun kadında olduğunu ve kadının her haliyle teslimiyet içinde olması gerektiğini düşünen bir kafa yapısı. Birçok bölümüne katılmasam da bazı bölümlerde haklı dediğim anlar oldu elbette. Aşkın oluşum aşamasından birliktelik ve evliliğe kadar gidiyor olay örgüsü. Önyargısız okumanızı tavsiye ediyorum.
Aşkın MetafiziğiArthur Schopenhauer · Yapı Kredi Yayınları · 201913,2bin okunma
HUZURSUZLUĞUN FİLOZOFU
Arthur Schopenhauer, o günün Almanya'sı olan Lehistan'da karmaşık bir ailenin içerisinde hayata gözlerini açan, kötümserliğin tarihini yazmış, dünyayı saran o umutsuzluğun merkezinde yer almış bir filozoftur. Aslında 1800'lü yıllarda Schopenhauer filozof değildi? Neden değildi, durun açıklayacağım. Arthur, bulunduğu çağın
Çünkü çok mutsuz olmamanın en güvenilir yolu, çok mutlu olmayı istememektir.
(Arthur Schopenhauer, Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar)
Bir Reşat Nuri Güntekin klasiği daha bitti. Konusu itibariyle sığ ancak yüklendiği anlam açısından yine insanı sarsan bir kitap.
Yeri belli olan ağrılardan, sızılardan bir yere kadar şikayet ederiz. Ya içimizde
Her ne kadar bazı noktaları bana uymasada örneğin artık neden kadın düşmanı denildiğini biliyorum. :)) Ama yine de gözler önüne serdiği gerçekleri görmemek için kör olmak gerek. Yiğidi öldür hakkını yeme demişler. Çerezlik gibi görünen incecik bir kitap olmasına rağmen öyle hemen bitiremedim. Bir ara küfür ettiğimi bile söylediğim bu kitapta daha
Bu incelemede salt Nietzsche'nin üzerinde en çok tartışma yaratan bu eserini ele almayacağım. Tabiki, bu eserden de tamamen kopuk bir yazı olmayacak. Şunu belirtmeliyim ilk önce: Nietzsche'nin fikirleri yer yer açık yer yer ise muğlaktır. Bunun sonucunda Nazi Almanya'sında onun eserlerinden faydalanılmıştır. Nazi Almanya'sının ordusunun
Schopenhauer ve Başyapıtı üzerine;
İnsan bildiklerini kendisine söyleyemiyor sanırım, kitaplar işte tam da bu işe yarıyor. Bu kitap bana bildiklerimi kendime söylemeye cesaretim olmadığı anda rastladı. Schopenhauer size her zaman ve her okumada daha fazlasını verebilecek bir yaşam eğitmeni olabiliyor.
Aslında dili ağır değildir. Şöyle ki;
Tüm zamanlar boyunca insan türünün istencini taşıyan cinsiyet erkek, aklı taşıyan ise kadın olmuştur. Böylelikle hepimizin bizi oluşturan bir baba ve bir de anne gibi iki bileşeni olmuştur.
Klasik bir felsefe okuru −oldukça haklı olarak− Sokrates’i, Platon’u, Aristoteles’i ve Kant’ı ya da –oldukça haksız olarak− Schopenhauer’u, Nietzsche’yi birer "kadın düşmanı" olarak okumakta ısrar eder. Bu ısrarlı okuma, bazı coğrafyalarda sosyolojik bir mevzi kazanmıştır. Lakin bu sosyolojik motivasyonun ve eğilimin ötesinde, Nietzsche
Friedrich Nietzsche
C. Hocam 21. Yüzyılda Nietzsche'nin, kadınları değersiz gibi gördüğünü ve Aristotelesci sözde feministlerin de sizi ve düşüncelerinizi yerden yere çaldığını görüyorum. Bazı referans araştırmacı/yazarlar ise sizin kadınlara değil kadın düşkünlüğünüze olan öfkenizi hedef gösteriyor.
N. Aristotelesci felsefeci