Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
.. yükselişin ve yıkılışın, doğumun ve yok oluşun bu acı dolu döngüsünde, buz gibi monotonluğun göz kamaştıran sabitliğinin dışında herhangi bir plan, hedefe odaklanmış devasa ve dâhiyane bir plan olduğu yanılgısından sıyrılmayı başarmış herkes gibi, benim de canım sıkılıyor. .
Sayfa 125 - Can YayınlarıKitabı okudu
Bir infilâkla yaralanan ve şahlanan at, buz üzerinde kayıp devrilirken sol ayağım atın altında kalmış, kırılmıştı. Ama ben, bunun böyle olduğunu daha sonra anlayacaktım. O sırada sadece şunu düşünebiliyordum: Birliğim tekrar ilerleyemez ve hatta biraz daha geri çekilirse, tabiî düşman ilerleyecek. Çünkü bu yaptığımız savaşta esirlik diye bir kaide yoktu. Esirin kaderi her iki tarafta da, kanlı bir ölümdü. Bana sorsalar, elbete ki ölmek istemezdim. Henüz yirmi bir yaşımı sürüyordum. Ama ne var ki, insanın bazen ölümü bile kurtuluş sayacaği anlar vardır. İşte şimdi ben de böyle bir an yaşıyordum.
Sayfa 107Kitabı okudu
Reklam
Benliğinin bir kısmının karanlık, buz gibi bir sonsuzluğun içinde yattığını hissediyordu.
Cismim parçalanıp tuz buz oldu. Vadiye atılmış olarak kaldım. Nalınlarım ortadan kayboldu, geride bir azığım kaldı. Kevn gösterilmeyince bana, bir ayn ile ya-kınlaştırıldım.
Hava ışıl ışıl balkıyor. Penceremin camı buz tutmuş, onun buz tuttuğunu görmek bile bir sevinç kaynağı. Yatakhaneden, gökyüzünü asla göremeyiz geceleyin. Geceyi; büyük bir salonda, karşılıklı iki sıra oluşturan küçük hücrelerle doldurduğumuz için pencere yasak bize. Geceyi görebilmek için cezalandırtıyoruz kimi kez kendimizi, hücreye atılalım diye.
Şu insanlardan hangisi ben'im? Hele sen şu kavgayı, gürültüyü dinle, ağzıma, sözüme kulak asma. Hem sen beni elden çıktı bil. Yoluma kadeh madeh koyayım da deme. Önüme ne çıkarsa tuzla buz ederim.
Reklam
Görə bilmirsənsə gözəllikləri, Bu aləm səninçün günahkar olur? Gözü buz bağlayan bulaqlar kimi, Soyuq adamın da qəlbi kor olur.
Sayfa 114 - HEYRƏTKitabı okudu
İstasyonda bir kadın durmuş, gelene geçene: - Benim Ahmed'i gördünüz mü? diyor. Hangi Ahmed'i? Yüz bin Ahmed'in hangisini? Yırtık basmasının altından kolunu çıkararak, trenin gideceği yolun, İstanbul yolunun aksini gösteriyor: - Bu tarafa gitmişti, diyor. O tarafa? Aden'e mi, Medine'ye mi, Kanal'a mı, Sarıkamış'a mı, Bağdat'a mı? Ahmed'ini buz mu, kum mu, su mu, skorpit yarası mı, tifüs biti mi yedi? Eğer hepsinden kurtulmuşsa, Ahmed'ini görsen, ona da soracaksın: - Ahmed'imi gördün mü? Hayır... Hiçbirimiz Ahmed'ini görmedik. Fakat Ahmed'in her şeyi gördü. Allah'ın Muhammed'e bile anlatamadığı cehennemi gördü. .... Ahmed'i ne için harcadığımızı bir söyleyebilsek, onunla ne kazandığımızı bir anaya anlatabilsek, onu övündürecek bir haber verebilsek... Fakat biz Ahmed'i kumarda kaybettik!
Sayfa 109
Onu görünce buz gibi bir soğukluk hissediyor ve kazak giyme ihtiyacı duyuyordu.
Onun o halinden çıkardığım sonuç, ne memleketinin manzarasına doyulmaz yaylaları olduğu idi, ne de buz gibi sularının lezzeti... Derinden, çok derinden gelen memleket hasretiydi. Özlemini duyduğu ama bir türlü gidemediği memleketi...
Reklam
"dudaklarında öpüşlerin gül esmerliği içinde kıpırdanıp durur ufuk çizgisi ay ile soğuktur o zaman bir buz parçasıdır çaresiz çıkılacaktır o yolculuklara ki bir ömrün karşılığıdır serüvenler.."
Sayfa 97 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Sayılar benim için bir şey ifade etmiyor. Az önce olmasıyla on sene önce olması arasında bazen hiçbir fark olmuyor. Çünkü bilirsiniz, takvimlere bakarak tayin edilen zaman sadece buz gibi bir matematiktir. Oysa özlemekler sayılmaz. Özlemekler bilhassa yalnız kaldığınızda gelir suratınıza kürekle vurur.
Sevgili Dost, Eksik bilgi bizi yanlış adreslere götürür. Arkadaşlıklar, dostluklar, ortaklıklar ve evlilikler hep bu yüzden biter. Kim bilir hayatımızda kaç kez "nasıl da tanıyamamışım!" Demiş, kaç kez ince buz tabakasına aldanıp üzerinde yürüdüğümüz gölün soğuk sularında bulmuşuzdur kendimizi.
Aomame, Tamaru’nun söylediği gibi çağrı cihazını sürekli belinde taşıyordu. Yatarken alarmlı saatin yanına koyuyordu. Cihaz ne zaman çalarsa çalsın yanıt verebilecek şekilde hazırlıklı davranıyordu. Fakat cihaz hiç çalmadı. Bir hafta daha geçti. Ayakkabı kutusundaki tabanca, yağmurluğunun iç cebindeki yedi mermi, sessizliğini koruyan çağrı cihazı, özel imalat buz kıracağı, ince ve sivri ölümcül ucu, seyahat çantasına doldurulmuş eşyalar. Bir de onu bekleyen yeni bir yüz ve yeni bir yaşam. Şincuku İstasyonu’nda, emanet dolabındaki nakit para desteleri. Aomame, tüm bunları düşünerek yaz günlerini geçiriyordu. İnsanlar artık iyice yaz tatili havasına girmiş, çoğu dükkân kepenklerini kapatmış, yollarda dolaşan insanlar azalmıştı. Araba sayısı da azalmış, şehir sessizleşmeye başlamıştı. Arada sırada kendisinin nerede olduğunu anlayamaz hale geliyordu. Bu, doğru gerçeklik mi acaba? Bu soruyu kendine sormadan edemiyordu. Fakat eğer gerçeklik bu değilse, gerçekliği başka nerede arayabileceğine dair Aomame’nin bir fikri yoktu. Bu yüzden şimdilik gördüğünü tek gerçeklik olarak kabul etmekten başka çaresi yoktu. Sonra tüm gücünü harcayarak bir şekilde o gerçekliğin üstesinden gelmesi gerekiyordu.
*** Anılarım buz tutmuştur aşklarım kar yangını Ömrüm parmak uçlarımda eriyen bir kar tanesi ***
Sayfa 76 - Everest yayınlarıKitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.