Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kenan Mustafa Çiftcioğlu

Kenan Mustafa Çiftcioğlu
@ciftcioglukenan
Lisans
Mersin
15 okur puanı
Nisan 2020 tarihinde katıldı
Silmişti de, bir tek anı dayanıp duruyordu bütün bu silme çabalarına karşın, direniyordu.
Reklam
Nereye, kime, ne zaman dönmüşüm ki? Bir garip yolda, bir tuhaf yolculuktayım.
Ayakkabı vurduğunda ayağının arkasında bir yara açılır, çorap giydiğinde o yara çoraba yapışır, çorabı çıkarttığında kabuk kopar ve tekrar kanar. İyileşmesi zaman alır. Ayakkabıyı çorapsız giyemezsin, çorapla giysen yine yapışır. Aile yaraları biraz böyledir. Yürümekten vazgeçemezsin ve attığın her adımda canını acıtmaya devam eder.
Sayfa 136Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var beyefendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var…
Günaydın
Günaydın dedim gökyüzüne, günaydın yalnızlığım, günaydın özlemlerim…
Reklam
…çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytulardaki bir çocuğun fark edilmeyen sevgisiyle karşılaştırılamaz.
Seni arıyorum kalabalık caddelerde Tanımadığım insanlar geçiyor, sen yoksun Perişan hayallerimin başladığı yerde Sana sesleniyorum sana, duyuyor musun
“Markos, biliyor musun, insanların bu kadar geç kavraması çok tuhaf. İstedikleri şeylere göre yaşadıklarını düşünüyorlar. Yaşamlarına isteklerine göre yön verdiklerini. Oysa işin aslı, onları yönlendirenler, korktukları şeyler. İstemedikleri şeyler.”
Sayfa 398Kitabı okudu
Yüreği kıymık kıymık yarılırken, gülümsemesi, el çırpması, mutlu olması beklenecekti.
Bir daha dünyaya gelsem Yine seni severdim Beni üzesin diye Beni deli divane edesin diye Biliyorum Sen de bir daha dünyaya gelsen Yine beni sevmezdin Kahrımdan öleyim diye.
Sayfa 310Kitabı okudu
Reklam
İçimde, kendime de izah edemediğim karışık ve üzücü birtakım hisler belirmişti.
Bu, yüz kez okunmuş kitaplardan bunaldığın saattir; bu, bir türlü uyuyamadan yüz kez oradan oraya döndüğün saattir. Gözlerin karanlıkta fal taşı gibi açık, elin dar sedirin ayak tarafında bir küllük, bir kutu kibrit, son bir sigara aranırken, mutsuzluğunun büyüklüğünü sakin sakin ölçtüğün saattir bu.
İçimin loşluğuna, onu çevreleyen çatlaklardan ağır ağır koyu bir hüzün sızmaya başladı.
Diktatör olmak üzere doğmuş olan insan buna zorlanmış değildir. O bunu iradesiyle ister.
Reklam
“Seninle laf arasında değil, gözlerinin içine bakarak konuşmam gereken önemli bir konu var.”
Bir an bana eskiden tanıdığı biriymişim gibi, burada ne işin var diye sorar gibi bakmış, tam o sırada göz göze gelmiştik. Sanki ikimiz de bir hatırayı arar, hatta sorgular gibi bakmıştık birbirimize…
“Siz insanlar,” dedim. “bir şey hakkında konuşurken, hemen şöyle söylemek zorunda hissediyorsunuz kendinizi: ‘Bu aptalca, bu akıllıca, bu iyi, bu kötü!’ Bütün bunların ne anlamı var? Sırf bunları söylemek için mi bir olayın içyüzünü araştırıyorsunuz? Onun niçin olduğu, niçin olması gerektiği şeklindeki sebepleri kesinlikle açıklayabiliyor musunuz? Böyle yapsanız, yargılarınızda bu kadar aceleci olmazdınız.”
Ezilmiş yüreğimden gözyaşı seli boşalıyor ve karanlık bir geleceğe doğru umarsızca ağlıyorum.
Gittğim her yerde hayali peşimde! İster uyanık olayım ister rüya göreyim farketmiyor, ruhum tümüyle onunla kaplı! Gözlerimi kapadığımda burada, onun siyah gözleri burada, içsel görme yeteneğimin bulunduğu kafamın içinde. Burada! Bunu sana anlatamıyorum. Gözlerimi kapatınca beliriyorlar; tıpkı bir deniz, bir uçurum gibi karşımdalar, aklımdaki düşünceleri kaplıyorlar.
Körü körüne inanmayan, mutlak boyun eğmeyen insanların arayışıdır hakikat. Bunun için insanın kendisine yönelmesi ve kendisini keşfetmeye başlaması gerekir. Bu da yalanlar ve yüzeysellikler dünyasından kopmakla gerçekleşir. Verili sistemi reddetmek iyi bir başlangıç olabilir. Aynı zamanda fırtınalı, çamurlu sulardan geçmeye hazır olunmalı ve mümkün olanın sınırlarını zorlamaya başlamalı. Hakikat arayışçılığı ruhumuzu ve bilincimizi aydınlık tutan en güçlü yol göstericidir. Özgürlük olmadan nasıl ki barış olmuyorsa, hakikat olmadan da özgürlük olmaz.
Sayfa 250Kitabı okudu
Reklam
''İkimizde aynı şehirdeyiz ve birbirimize varmamız için yarım saatten daha az zaman yeter.Buna rağmen o orada ben buradayım. Neden? Sebep yok… Ben burada ne yapıyorum? Kendimi ve etrafımdakileri sıkmaktan başka ne işim var? Onun da orada pek lüzumlu şeylerle uğraşmadığı muhakkak.''