"Ama sonunda kaybeden siz olmuşsunuz."
"Kayıp mı? Kaç kişi böylesine sevebilmiştir dünyada?"
"Ama kucağında bir kucak korla kalan siz olmuşsunuz."
"İyi ya, boş değildi kucağım."
"Ama yandınız, kül oldunuz."
"Ama vardım, kül bunun kanıtı."
Yanmak, kavrulmak , kavuşamasan da olsun be
Emily Bronte “Uğultulu Tepeler”. İpucu vermeden, açık etmeden nasıl fikrimi beyan ederim diye düşündüm, düşündüm düşünmesine de, fikrimi sakınarak bahsetmek istediğim bir kitap değil bu, bilakis kalemimi özgürce oynatmak istiyorum. Yani tercihe göre yazdıklarımı buradan sonra, okur ya da okumazsınız.. Bronte’nin 1840’lı yıllarda yazdığı Victoria
İmam Ahmed bin Hanbel (r.a.): “Asrımdaki insanlar, ilmi terkedip garib meselelere daldılar. Onların içindeki ilim ne kadar da az. Allah yardım eyleye" buyurdu.
"Kim Allah'a ve Resûl'e itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!"
(Nisa sûresi, 69)
Bir insan bu güzel arkadaş gurubuna dahil olamazsa ona eyvahlar olsun! Bu bahtiyarlar zümresine dahil olamamak başlı başına bir azap verir insana. Resulullah🌹(Sallallahü aleyhi vesellem) efendimizden ve diğer peygamberlerden, sahabe-i kiramdan, ALLAH dostlarından, salihlerden ayrı düşmek insanı hüzne boğar.
ALLAH (Azze ve celle) ahirette bizleri de sevdiği kulları arasına ilhak eylesin. (Amin)