Kitabın yazılma amacı elbette kendi çapında siyaset yapmak. Gülünç olan şu ki kendilerini bir hayli gülünç düşürmüş olmaları.
Burada herkes madem görüşünü savunuyor, ben de görüşümü savunayım. Bakın ben burada hepinize saygı duyuyorum. Dinime, dilime, ırkıma karşı olan insanlara bile öyle kolay kolay kavgaya tutuşmadım. Gerek dahi duymadım. Şimdi
İnsanın akIı çoğaIdıkça can sıkıntısı artar, der Ateş Fedya Dostoyevski. Çoğu konuda olduğu gibi burda da yanılmamıştır. Hepimiz hayatımızın belirli dönemlerinde bir şeylere sıkı sıkıya bağlanırız, diğer bir deyişle kafayı takarız. O konu üzerinde bir süre durduktan sonra nasıl olduğunu kendimizin de çözemediği biçimde uzaklaşmış halde buluruz
"Ahmet Haşim, 1919 Anadolusunun İçler Acısı Halini Anlattığı Mektubunu" dönemin Manisa milletvekili Refik Şevket Bey'e göndermişti. Bu mektubu her Türk vatandaşının defalarca okuyup beynine kazıması lazımdır!
“sevgili refik,
ihtimal sana fazla yazıyorum. fakat ben bundan memnunum. bulunduğum noktalardan sana doğru uçurduğum bu
“Bir masal iki parçanın bir araya gelmesiyle yapılır: Bu parçalardan biri masalın bedeni, öteki canıdır denebilir. Beden masalın kendisi, can ondan çıkan derstir.”
-
Jean de La Fontaine
1. Giriş:
Bu makale çalışması yalnızca Aisopos ve masallarına dair değildir. Aisopos öncesi Antik Yunan'da karşımıza çıkan masalsı metinlere, Aisopos'un hayatına,
Nabizade Nâzım'ın Karabibik'i kötüydü. Köy ortamına gayet güzel ayak uydurmuştu ama insana hiçbir fayda sağlamıyordu; kötü bir kurguyla ve pek de iyi olmayan karakterlerle oluşturmuştu romanını. Biçimde de büyük hataları olan romanın sonunda Karabibik'in ''baştan çıkıp kadına atılması'' gülünç ve romana yakışmayan bir sondu.
Zehra'daysa Nabizade
Jane Austen, hiç evlilik yapmamış bir kadın. Evlilik yapmaması onun evlilik hakkında hiçbir şey bilmediği anlamına gelmiyor, aksine yazarların o bilindik gözlem gücü sayesinde etrafından çok şey öğreniyor. Evlenmemesi sayesinde evliliğe, insanlara daha çok ilgi duyuyor. Deneyimlerini ve gözlem gücünü kurguya çevirmek istiyor, çeviriyor da. Yeri
"Doğru Söyleyeni Dokuz Köyden Kovarlar."
Bir etkinlik incelemesi olarak böyle bir yazarı okutturduğu için https://1000kitap.com/Nordavind 'ya ve böyle hoş bir etkinliği düzenlediği için
NigRa 'ya teşekkürlerimi sunarım.
Aziz Nesin dedik ilk kez okuyoruz dedik. "Aziz Nesin bu, güldürürken düşündürüyor."
Şimdi sizlerle Genç Werther'in Acıları'nın 3 çevirisini paylaşacağım. Bu çevirilerden size yakın gelenini nedenleriyle açıklar ve yazarsanız sevinirim. Çeviride paragraf varsa ona göre birebir yazdım. Bu yüzden 3 çeviri de, çevrilen kısım olarak aynı. Ama aynı mı göreceğiz. :)
İŞ BANKASI- MAHMURE KAHRAMAN
1) Oradan ayrıldığım için öyle
Arsen Lüpen...
Maurice Leblanc pek büyük başarı sağlamayan birkaç roman yayımladı. "Ölünün Eseri", "Bitişik Dudaklar" gibi.
Antoine Tiyatrosu'nda oynanan "Heyecan" adlı bir piyes yazdı, ama bu piyes halkta heyecan uyandırmadı.
Bu arada büyük editör Laftitte "Her Şeyi Biliyorum" adlı bir magazin
''Onların isteğine göre hükmetmektense,
Kendi düşünceme hizmet etmeyi tercih ederim.''
(William Shakespeare, Coriolanus'un Tragedyası, s. 47)
Tanzimat döneminde artan modernleşme ile toplumda oluşan Batı medeniyetini model alış, yaşadığı topluma yabancılaşan ve batılılaşmayı yanlış anlayarak iki medeniyet ortasında sıkışan ''alafranga'' tipler
"Saygıdeğer karıncalar gözlerini yuvada açar, besbelli orada kaparlar; bu müspet ve sebatkar davranışlarıyla da büyük bir onuru hak ederler. Fakat insan hercai, bir dalda durmaz bir yaratıktır ve belki de satranç oyuncuları gibi gayeyi değil, gayeye giden yolu sever. Kim bilir (emin olamayız tabi) belki de insanların yeryüzünde ulaşmaya
Kısa kısa yazayım...
“Bir Zamanlar Anadolu’da” filmini seyredenler bilir. Anadolu’da gün 24 değil 36 ve hatta bazen 48 saattir.
Şehir hayatına alışık olanlar bilir, gün genelde 8-10 saattir. Bir okul müdürü tokadı gibidir. Hele yoğun çalışıyorsanız tokadın şiddeti sürekli değişir.
Bu sebeple bu kitabı okurken bazen şişmek bazen de sıkılmak
Bu kadar zor mu insanları kusurlarıyla sevmek? Hiç olmazsa oldukları gibi kabul etmek…
Hilesiz hurdasız, yalansız dolansız, illa da bizim istediğimiz kalıba sokmadan, kendimize benzetmeye çalışmadan, karşılık beklemeden, gülmeden, kınamadan, arkasından konuşmadan sevemez miyiz insanları?
Çatlarız vallahi!
Bizim gibi giyinmeyen, bizim gibi