Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
_Dişi kedi Saha, kedisine aşık taze damat Alain ve kediyi kıskanan yeni gelin Camille’nin hikayesi. _Ey çirkinim, ey yağmur altında azıp koşanım, ey yoldan çıkmışım, küçük pumacığım, inci renkli iblisim, sevgili kedim, doruklar güzeli. Sen pırıl pırıl, saf bir kedi örneği değilsin. Seni ilk baştan çıkaran o kuyruksuz beyaz kediyi hatırlasana.
_Sümerler, Türk'tür. _Tarih 5500 yıl önce Sümer’de başlar. _Sümerce kesinlikle Türkçedir. Prof. Atakişi Kasım _MÖ 2400 yıllarına ait çivi yazılı belgelerde Türk adları bulundu. _Sümerce, Türk, Fin ve Macar dillerine akrabadır. Asurolog Jule Oppert _Atatürk demiş ki: Bırakın şu Asurları! Asurlar Arap cinsinden. Bu Sümeroloji olacak demiş.
Reklam
_Hayat öylesine sürprizlerle doludur ki, sırtındaki küfeyi alır kiminden, elmasları yükler taş yerine. _Onların zırvalara inanmalarının sebebi, cahillikleri. _Sefil egolarının değer ölçüleriyle ölçüp, gerçeğe, güzele ve iyiye ağızlarından salyalar saçarak nutuk çekiyorlar. _Köle tiplerden oluşmuş hiçbir devlet yasayamaz. Köleden doğan yine köle
_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer. _Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır. _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
_Her şeyden önce insan olunmalı; ondan sonra doktor. _Öfkeni aklınla yenemiyorsan, kendini insandan sayma. _Kendisini başkalarının kurtarmasını bekleyen kişiler yalnızca kölelerdir. _Sen hiçbir şey söylemeden çok konuşmanın sırrını biliyorsun _Düşüncelerine katılmıyorum, ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar destekleyeceğim.
Jean-Paul Sartre (1905-1980): (...) Jean-Paul Sartre 21 Haziran 1905'te Fransa'nın başkenti Paris'te doğdu. Sartre'ın babası 1906'da ölünce, Sartre ile annesi, saygın bir felsefe ve din yazarı olan dedesi Karl Schweitzer'le birlikte yaşamak üzere onun yanına taşındı. Dedesinin dinsel inançları, büyümekte olan Sartre
Sayfa 142Kitabı okudu
Reklam
Eski Mektep - Yeni Mektep
Aradan çok geçmeden içeriye genç, çarşaflı peçeli bir kadın girdi. Bu kadın değil, erkekti; amma mahsustan kadın kıyafetine girmişti. Gitti, hocanın elini öptü, diz çöktü. Hoca göğsünü açmasını işaret etti. O da iliklerini çözdü. Hoca efendi diviti, kamış kalemi çıkardı. Kadına yanaştı; bir besmele çekti; kalemle göğsüne yazı yazmaya başladı.
Sayfa 28
-Felsefe ha!.. Göğü zıpkınlamak işi… Keşke işiniz toprağı bellemek olsaydı! s.14 -Ne münasebet, diye geçirdi içinden; onlar ölü doğanlar, yaşamadan ölenler. Akıl, kendi kendisini patlatmaktan başka hangi güce sahiptir ki? s.18 Sana göre bir cevap vereyim: Her işde ölümü unutmaktan başka bir şey değil… Evet, size göre yaşamak bu!.. Naci, her
Sayfa 46 - büyük doğu yayınKitabı okudu
Yuhanna 8 (Hristiyan değilim ama bu ayet çok hoşuma gitti)
1İsa ise Zeytin Dağı'na gitti. 2Ertesi sabah erkenden yine tapınağa döndü. Bütün halk O'nun yanına geliyordu. O da oturup onlara öğretmeye başladı. 3-4Din bilginleri ve Ferisiler, zina ederken yakalanmış bir kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsa'ya, “Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı” dediler. 5 “Musa, Yasa'da bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?” 6Bunları İsa'yı denemek amacıyla söylüyorlardı; O'nu suçlayabilmek için bir neden arıyorlardı. İsa eğilmiş, parmağıyla toprağa yazı yazıyordu. 7Durmadan aynı soruyu sormaları üzerine doğruldu ve, “İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!” dedi. 8Sonra yine eğildi, toprağa yazmaya başladı. 9Bunu işittikleri zaman, başta yaşlılar olmak üzere, birer birer dışarı çıkıp İsa'yı yalnız bıraktılar. Kadın ise orta yerde duruyordu. 10İsa doğrulup ona, “Kadın, nerede onlar? Hiçbiri seni yargılamadı mı?” diye sordu. 11Kadın, “Hiçbiri, Efendim” dedi. İsa, “Ben de seni yargılamıyorum” dedi. “Git, artık bundan sonra günah işleme!”
Sayfa 181Kitabı okudu
Ela duyduklarına son vermek istedi ve kulaklarını kapadı. Hemen defter ve kaleme eline alıp bir gün birisine ulaşmaya ümidiyle yaşadıklarını yazmaya başladı. "Bugün günlerden 20 Mart 1998. Hayatımda yaşayacağım en zor günlerin başlangıcı. Bugün ben ölüyorum ancak hapis hayatı yaşayacak ölü bir kadın hayata merhaba diyor."
Sayfa 79 - Epsilon YayınlarıKitabı okudu
Reklam
(Mehmet Emin Yurdakul’un torunu) Doğan Yurdakul anlatıyor:
MEHMET EMİN YURDAKUL'UN HAYATI VE HUSUSİYETLERİ Doğan Yurdakul (Mehmet Emin Yurdakul’un torunu) Milli Şair Mehmet Emin Yurdakul 1869 yılının mayıs ayında Beşiktaş’ta dünyaya gelmiştir. Babası yedi çifte bir balıkçı kayığının reisi olan Salih Reis, annesi, Edirne civarından İstanbul’a gelmiş Mehmet Ağanın kızı Emine hanımdır. Küçük Mehmet
Yu.8: 34 Din bilginleri ve Ferisiler , zina ederken yakalanmış bir kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsa'ya, "Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı" dediler. Yu.8: 5 "Musa, Yasa'da bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?" Yu.8: 6 Bunları İsa'yı denemek amacıyla söylüyorlardı; O'nu suçlayabilmek için bir neden arıyorlardı. İsa eğilmiş, parmağıyla toprağa yazı yazıyordu. Yu.8: 7 Durmadan aynı soruyu sormaları üzerine doğruldu ve, "İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!" dedi. Yu.8: 8 Sonra yine eğildi, toprağa yazmaya başladı. Yu.8: 9 Bunu işittikleri zaman, başta yaşlılar olmak üzere, birer birer dışarı çıkıp İsa'yı yalnız bıraktılar. Kadın ise orta yerde duruyordu. Yu.8: 10 İsa doğrulup ona, "Kadın, nerede onlar? Hiçbiri seni yargılamadı mı?" diye sordu. Yu.8: 11 Kadın, "Hiçbiri, Efendim" dedi. İsa, "Ben de seni yargılamıyorum" dedi. "Git, artık bundan sonra günah işleme!"
Sayfa 35
Yorgunum, dedi kadın. Baktılar anlamsız anlamsız. Yatak odasına gitti, başucundaki lambayı yaktı. Yazmaya başladı. Her gün bir sayfa, her gün bir tuğla dedi. Yazdı, ördü; yazdı, ördü; duvarların dışındaki bağrışmalar duyulmaz oldu.
Sayfa 153 - Yitik Ülke YayınlarıKitabı okudu
Rasih Nuri İleri, 2002 yılında, Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı tarafından yayımlanan Yakın Tarihimizden Portreler adlı kitabında, Suat Derviş’in, ablasının ölümünden sonra söylediklerine yer verir: “Biz iki kız kardeş ellerimizi her zaman kenetledik. Ölüm onu benden koparıp alıncaya kadar hep el ele durduk. Bu eller misk kokuyordu ve benim çocukluğumda tanıdığım gibi miniktiler. O öldü, ben o elleri avuçlarımın içinde saatlerce ısıtmak ümidi ile tuttum, öptüm onları saatlerce. Bir gün, iki gün! Bilmiyorum ki kaç gün sonra, o elleri benim ellerimden koparıp aldılar. (...) O uğruna kurban olunası elleri. Minik ablamın, en vefalı dostumun, o en insan kadının ellerini.” Hamiyet’in ölümünden sonra Suat, çocukluk anılarını unutmamak için oturup onları, bebeklik yıllarından itibaren yazmaya başladı; ablasına ithaf ederek. Bu uğraş, onu birazcık oyalar ama yalnızca birazcık... Yine de ayakta durmak zorundadır; durur da. Yaşadığı acılar yazmasına engel olmadığı gibi siyasi eylemlere katılmasına da engel olmaz.
122 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.