Kayıp babasıyla doğacak çocuğu arasında kalmış bir kadın… Hayatın anlamını arayan bir insan: Karen Kimya… Kapıları sırlara açılan bir kent… Sırların mucizelere dönüştüğü geceler. Mucizelerin hakikat sayıldığı zamanlar… Yedi yüz yıl öncesinden gelen bir fısıltı… Aşkı sadece aşkla tartanların ıtırlı soluğu… Ölümün yok edemediği bir sevda… Yıllara
Hruşçov konuşmasının pek çok yerinde, büyük bir memnuniyetsizlikle, Stalin'de kolektif çalışma anlayışının olmadığını dile getiriyor ve kolektif yönetim ilkesini çiğnemesinden yakınıyor. ''Kapalı oturum''da (20.Kongre) yaptığı bu tür açıklamalardan bir örnek:
''Yönetimde ve çalışmada kolektiviteye tahammül edemeyen, yaptıklarına sadece karşı
Sokrates'i böyle bilge kılan şey, durmaksızın soru sorması ve düşüncelerini tartışmaya daima istekli olmasıdır. Yaşamın ancak ne yaptığınızı düşünürseniz yaşanmaya değer olduğunu söylemişti. Sorgulanmamış bir varoluş koyunlara uygundur, insanlara değil.
Sokrates bir filozof için alışılmadık biçimde bir şeyler yazmayı reddetti. Ona göre konuşmak yazmaktan daha iyiydi. Yazılı sözcükler insana karşılık vermez; onları anlamadığınızda açıklama yapamazlardı. Sokrates yüz yüze konuşmanın çok daha iyi olduğuna inanıyordu. Konuşma sırasında konuştuğumuz kişinin nasıl biri olduğunu hesaba katabilir; mesajın yerini bulması için söyleyeceklerimizi buna göre uyarlayabiliriz. Sokrates yazmayı reddettiği için bu büyük insanın inandığı ve tartıştığı düşüncelerin çoğunu en parlak öğrencisi Platon'un eserleri yoluyla öğreniriz.
Kitabın kapağını kayıtsızlıkla açtım, ama yazarın kanıtlamaya çalıştığı teori ve konuyla ilişkilendirdiği muhteşem gerçekler kısa sürede kayıtsızlığımı coşkuya dönüştürüverdi. Zihnime sanki yepyeni bir ışık doğmuştu. Sevinçten yerimde duramaz halde keşfimden babama bahsettim. Babam kitabımın başlığına şöyle bir göz attıktan sonra, "Ah! Comelius Agrippa! Canım Victor’ım benim, vaktini bununla boşa harcama. Saçmalıktan başka bir şey değil bu," dedi.Babam böyle söylemek yerine Agrippa'nın prensiplerinin tamamıyla çürütüldüğünü ve eskisinden çok daha büyük güçlere sahip, modem bir bilim sisteminin geliştirildiğini, çünkü eski sistemin güçlerinin asılsız, yenisininse gerçek ve uygulanabilir olduğunu açıklama zahmetinde bulunsaydı, eminim ki Agrippa’yı fırlatıp atar, aşka gelmiş olan hayal gücümü daha büyük bir şevkle sarılacağım eski çalışmalarımla tatmin ederdim. Hatta belki sonumu hazırlayan fikirler zinciri de o ölümcül itici güçle hiç tanışmamış olurlardı. Ancak babamın kitabıma şöyle bir göz atması, bende içeriğinden kesinlikle haberdar olmadığı izlenimini uyandırdı ve kitabı büyük bir heyecanla okumaya devam ettim.
1998 Ağustosu'nun sonlarında,Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da, bir araştırma laboratuvarında çalışıyordum. Alanında en
seçkin, farklı uluslardan bilim insanlarıyla aynı tezgâhlardaydık. O günlerden bir gün, ünlü bir sinirbilimci meslektaş" ile yan yana
mikroskoplarda oturmuş, hem arka planda Itzhak Perlman'ın nefis icrasıyla
Avukat Ludwig A. Minelli, bundan birkaç ay önce tekrar taşındı. Zürich yakınlarındaki Schwarzenbach’ta, beş katlı bir apartmanın sakinleri, sekiz yıl sonra “Artık yeter” demişlerdi. “Sağlam şekilde asansöre binip üçüncü kata çıkanların, birkaç saat sonra ceset torbalarında inmesine tahammülümüz kalmadı.” Kira kontratı yenilenmeyen avukat, ekibini
Gövdesinin çapıyla karşılaştırıldığında acınası incelikteki çok sayıda bacak, gözlerinin önünde çaresizlik içersinde, parıltılar saçarak sallanıp durmaktaydı.
‘Ne olmuş bana böyle?’ diye düşündü. Gördüğü düş değildi. Biraz küçük, ama normal, yani içinde insanlar yaşasın diye yapılmış olan odası, ezbere bildiği dört duvarın arasında eskiden
Geceleri başka bir insanızdır,
tamamen kendimizizdir!
...
Hayatın bir anlamı varmıdır?
Ne zaman bir cenazeye gitsek,kendimize bu hayatın anlamının ancak ölmek olduğunu söyleyebiliriz!
...
"Paris"
Bu "tüysüzleşme"yi açıklayan iddialar içinde en çok benimseneni, tüysüzleşmenin bir soğutucu araç olmasıdır. Avcı maymun, gölgelik ormanlardan çıktığı sırada, alışık olduğundan çok daha yüksek bir sıcaklıkla karşılaşmış ve sıcaktan bunalmamak için tüylerini dökmek zorunda kalmıştır. Pek derinine inmezsek, oldukça akla yakın bir açıklama. Biz bile, yakıcı yaz günlerinde ceketimizi çıkarmaz mıyız? Yalnız, bu açıklama dikkatli bir incelemeye tutulduğunda açık vermeye başlıyor. Her şeyden önce, düz ovada yaşayan ve (aşağı yukarı bizimle aynı boyda olan) hayvanlardan hiçbiri böyle bir gelişim göstermiş değildir. Mesele bu kadar basit olsaydı, aslanlarla çakalların da çırılçıplak hale gelmesi gerekirdi. Oysa, bu hayvanların kısa da olsa, sert ve sık tüyleritüyleri vardır. Derinin havayla çıplak olarak temasa geçmesinin sıcaklık kaybına yol açtığı doğrudur, ama öte yandan ısınmayı da artırır.
“Ama cep fenerleri olduğuna göre, canavar değil, insan olmalılar,” diye Artyom cevap verdi. ‘Neyin daha kötü olduğunu söylemek zor,’ diye Melnik kısa kesti ve başka bir açıklama yapmadan Kütüphane’nin girişine giden merdivenlere yöneldi.”
16. "Yavrucuğum! Yaptığın iş, bir hardal tanesi ağırlığınca olsa bile ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin içinde bulunsa, yine de Allah onu (ortaya) getirir. Doğrusu Allah, işin ince ve gizli noktalarını bilendir ve her şeyden ha-berdardır.
17. Yavrucuğum! Namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış ve
Akrabalık...
Zak bir seri alçak hamle ile saldırdı. Drizzt çabucak geri kaçmaya çabaladı ve dengesini sağlamayı bile başardı. Ancak saldırının ardı arkası kesilmediği için, hareketleri savunmayla kısıtlı kalıyordu. Çoğu zaman, Drizzt, silahlarının bıçak kısımlarından çok, kabzalarının Zak’a yaklaştığını fark ediyordu.
Sonra Zak eğildi ve