Anne Frank, sadece ailesinin mensup olduğu din yüzünden tanıklık ettiği savaşı kendi cümleleri ile günlük tarzında not alıp, bizlere ulaştırmayı başarmış... Oysa günlüğüne yazdıklarını kimsenin okumayacağından o kadar emindi ki...
On üç yaşındaki, Anne Frank, 1942 yılında çıkan savaşta ailesi ve dört farkli kişi ile birlikte kaldiğı Arka Ev diye isimlendirdiği bu küçücük alanda üç yıl geçirip; diğer herkesten daha güçlü bir psikolojiye sahip olduğunu bilmese de kendini yalnız, sevgisiz ve anlaşılmayan olarak özetleyerek, günlüğüne bakış açısını yalın bir şekilde yazmaya çalışmış. O çok iyi tanıdığını zannettiği ailesini aslında ne kadar az tanıdığını ve onlardan ne kadar uzak olduğunu defterine yazmakta sakınca görmemiş...
Her şeyleri kısıtlı ve tutsak hayatı yaşayan bu insanların direnme gücünün, korkularının, davranışlarının ne kadar kısa bir sürede bozulduğunu ve savaşın o kanlı, doymak bilmez ellerinin insan üzerindeki yıkıcı etkisine şahit olmak, okurken bile özgürlüğün kutsallığının her şeyden daha kıymetli olduğunu düşündürüyor...
Anne Frank on üç yaşında olmasına rağmen insanları gözlemlerken, kendi içindeki çelişkileri de keşfetmek için uğraşıyor...
Savaşın kanlı yüzünü bir çocuğun duygularıyla okumak inanın hiç kolay değildi...