Napolyon Rusya ile savaşa başladı çünkü Dresden’e gitmezlik edemezdi, şeref payelerinin başını döndürmesine izin vermezlik edemezdi, Polonya üniforması giymezlik ve bir haziran sabahının insanı harekete geçiren etkisine kapılmazlık edemezdi; önce Kuragin’in, sonra Balaşev’in yanında öfke patlaması yaşamaya karşı koyamazdı.
Aleksandr bütün müzakereleri reddetti çünkü kişisel olarak hakarete uğradığını hissediyordu. Barclay de Tolly aldığı görevi yerine getirmek ve büyük bir komutan olarak ün salmak için orduyu en iyi şekilde idare etmeye çalışıyordu. Rostov dört nala Fransız’a saldırdı çünkü düz ovada dört nala at sürme arzusuna karşı koyamadı.
Bu savaşa katılan sayısız insan da aynı bu şekilde, kişisel özelliklerine, alışkanlıklarına, şartlara ve hedeflere uyacak şekilde hareket ediyorlardı. Ne yaptıklarını bildiklerini ve onu kendileri için yaptıklarını farz ederek korku, sevinç, gurur duyuyor, öfkeleniyor, akıl yürütüyorlardı ama hepsi tarihin iradesiz araçlarıydı ve kendilerinden gizlenen ama bizim anlayabildiğimiz bir iş görüyorlardı.
Bütün iş gören kişilerin değişmez kaderidir bu, toplumsal hiyerarşide ne kadar yüksekteyseler, özgürlükleri o kadar kısıtlıdır.
Mustafa Kemal'in 1. Dünya Savaşı esnasında siyasete girmeme durumu, savaş bittikten sonra onun en büyük avantajı olmuştu. İttihatçılar, İttihatçı ve milliyetçi fakat İTC'nin savaş esnasındaki politikalarına fazla bulaşmamış olan, askerlikte gösterdiği mükemmel başarıyla ünlenmiş bir komutan aradıklarında, aradıkları kişi tam da oydu. Bir taraftan onun keskin siyasi zekası ve taktik yeteneği, diğer taraftansa İTC'nin üst kademesinin yurt dışına kaçmış veya İngilizler tarafından tutuklanmış olması, Türk Kurtuluş Savaşı'nın tartışılmaz lideri olarak doğmasına olanak sağladı.
Bedenlerimiz Doktor Gökçen ve Komutan Karakurt olsa da ruhlarımız oynadığı oyunlardan yorgun düşüp her gün aynı koltukta, kafa kafaya verip uyuyakalan, günü hep bu şekilde beraber bitiren Kepçük ve Pamuk'tu
Bir umut? Ama umut öldürürdü. Umut etmek tehlikeliydi. Yine de kalbi kulaklarında atıyordu.
Kim olmak istiyordu ki?
'Bir lider? Bir avcı? Belki bir komutan?'
Bir komutan her zaman kendinden emin görünmelidir, diye düşündü. Sana duydukları inancın sorumluluğunu omuzlarında taşıyorsun; kritik koltukta otururken kaygılarını asla belli etme.