Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Müthiş bir tesbit..
"Siber âlemde ne olup bittiği, oturduğumuz sokakta ne olup bittiğinden daha çok ilgimizi çekiyor. Artık İsviçre'deki kuzenimle çok daha rahat konuşabiliyorum ama kahvaltı ederken eşimle sohbet etmem zorlaştı çünkü kafasını telefonundan kaldırıp bana baktığı yok.?"
Müthiş tesbit!!... Tuhaftır insanoğlu...
". Gel de şu insanoğlunu anla! Tanrıya inanmaz, ama burun kökü kaşınırsa öleceğine inanır; bir ozanın yalınlığın yüce bilgeliğini yansıttığı, baştan sona uyum içindeki yapıtını es geçer, bir gözü karanın eğip bozduğu, iğdiş ettiği bir tuhaf yapıt üzerine, "İşte yüreklerin gizinin bilgisi! İşte gerçek yapıt" diye haykırır. Ömrü boyunca doktorları küçümser, sonunda çaresiz, tuh tuh diye insanın yüzüne tüküren üfürükçü kocakarılara başvurmak zorunda kalır, hatta bunun da ötesine geçip kendisi ne idüğü belirsiz birtakım otlar kaynatır ve nedense özellikle bu karışımın hastalığına iyi geleceğine inanır..."
Reklam
Kültür Bakanlığı'nın kuruluşu yerinde bir kararın sonucu idi. Fakat Kültür Bakanının iş başına geçer çekmez, sanki başka hiçbir mühim mesele yokmuş gibi, tiyatro ve baleden bahsetmesi bizi hayal kırıklığına uğrattı. Türk kültürü deyince akla en son gelecek şey tiyatro, hiç gelmeyecek şey ise baledir. Kültür nedir? Millet fertleri arasındaki
Sayfa 83 - Malazgird'in 900'üncü Yıldönümü ve Millî KültürKitabı okudu
Müthiş tesbit!! Eğitim ailede başlar!!..
"Bence en büyük kötülüklerimiz, küçük yaşımızda belirmeye başlar ve asıl eğitimimiz bizi emzirip büyütenlerin elindedir. Çocuk bir tavuğun boynunu sıkar, kediyi, köpeği oyuncak edip yara bere içinde bırakır; anası da ona bakıp eğlenir. Kimi baba da, oğlunun müdafaasız bir köylüyü, bir uşağı öldüresiye dövdüğünü, bir arkadaşını kurnazca ve kahpece aldattığını gördüğü zaman, bunu yiğitlik belirtisi sayarak sevinir. Oysa bunlar zalimliğin, zorbalığın, dönekliğin asıl tohumları, kökleridir; çocukta filizlenirler, sonra alışkanlığın kucağında alabildiğine büyüyüp gelişirler. Bu kötü yönsemeleri yaşın küçüklüğüne ve işin önemsizliğine bakarak hoş görmek tehlikeli bir eğitim yoludur.."
Müthiş tesbit...
"Tanrı'nın nimeti sayılan erkek çocuk olağanüstü kıymetli olup doğar doğmaz aşırı koruma altına alınır. Kız kardeşleri, anne ve baba tarafından durmaksızın evde o işten bu işe koşturulurken, erkek çocuk için hayat "Beş dönüm bostan, yan gel Osman'dır. Terlemesin, aman üşütmesin diye üstüne titrerler, düşer diye koşmasını, tırmanmasını engellerler. Büyüdükçe beceriksizleşir, büyüdükçe tembelleşir. Elinden hiçbir iş gelmediğinden kendine güvenini de yitirir. Güvensizliğini örtbas etmek için de iddiacının, palavracının teki olur.."
Geçen yüzyılın sonlarında, büyük Devletimizin altın topraklarını bölüşmek için, Batılıların bir araya getirdikleri birçok şart, tarihî - kültürel birikme ve sürtüşmelerle iyice yıpratmaktadır iç yapımızı. Tanzimat, kısa zamanda, dış etki ve eritilmemiş iç yabancı unsurların çalışmaları ve düşünce kurumlarımızın zayıflığıyla, ufak bir kaydırış ve
Reklam
NÂZIM HİKMET CELİLE HANIM'I NİÇİN TERK ETTİ? BEŞİR AYVAZOĞLU Yahya Kemal, Nâzım Hikmet'in annesi Ayşe Celile Hanım'a deliler gibi âşık olduğu halde niçin âni bir kararla evlenmekten vazgeçmişti? Bozgunda Fetih Rüyası'nı yazarken bu sorunun cevabını bulabilmek için çok uğraştım. Bana sorarsanız, belli başlı kaynaklarda ileri
Müthiş bir tesbit
FATİH'İN TORUNLARI MIYIZ BİZ? Burada teorik olarak söylediklerimizi bir örnekle daha iyi anlaşılır kılalım: İstanbul'un fethini nasıl anlıyor ve anlatıyoruz? Aynen şöyle değil mi: "Fatih, İstanbul'u fethetti ve Ortaçag'in karanlıklarına son verdi, Rönesansı başlattı."(!) İstanbul'un fethi gibi özelde bizim tarihimizin en önemli hadisesini, genelde ise İslam tarihinin en önemli hadiselerinden birini bile, håla Avrupa tarihi üzerinden, Avrupa-merkezci perspektiflerle anlamaya ve anlatmaya kalkışıyoruz! Nedir bu? Tam bir zihni körleşmedir! Şunu hiç düşünmüyoruz bile: Fatihe ne Ortaçağ'dan? Bizim "Ortaçağ" diye bir tarihimiz yok ki! Rönesans bizim tarihimizin bir parçası değil ki!
Yaşamasa da olur "Kaşar Nuri''den başlayarak, televizyon kanalları (veya kanalizasyonları) sayısınca dolaştırılan, zengin bir koleksiyon... Kimi "Kuran’dan başka kitaba gerek yok" sadedinde saatlerce konuşur, bu husustaki kitabını anlatır, bir yandan da matematik olarak "19 mucizesi" sapıklığını -bazılarının
AYASOFYA'NIN YENİDEN FETHİ PROJESİ Fetih Yıllarını Aydınlatma Derneği'ni kurduğumuz yaz, Atsız'la birlikte «müthiş» bir proje üzerinde çaliştik. İkimizin de aklının ve vicdanının almadığı bir husus vardı. Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul'u fethettikten sonra Ayasofya Kilisesini camie çevirmişti. İlk Cuma namazını burada
Reklam
Allah (ﷻ ) el-Hasib ve el-Muhsi olarak varlık aleminde yaratılan herşeyi sayarak tesbit etmiş, herşeyi belli bir ölçü içerisinde sayılarla var etmiştir. O'nun (cc) katındaki her şey bir ölçü ve hesap üzeredir. Allah (c.c) nasıl kainat kitabını müthiş bir ölçü ve ahenk üzere yaratmış ise, insanlığa gönderdiği kitabında da böyle bir ölçü ve ahengi muhafaza etmiştir.
Çinlilerin bir işkencesi varmış... Hayalleri fevkalâde işlek olan bu millet, bilhassa işkencelerde korkunç buluşlara sahiptir. Şöyle bir işkence: İnsanın kafasını, içi yastıklarla yumuşatılmış, hiç acı vermeyen bir mengene içinde tesbit ederlermiş... Sonra kafanın bellibaşlı bir yerini traş ederler ve oraya saniye saniye damlayan bir musluktan,
Sayfa 25 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / İSTANBUL -Ateşe Doğru-Kitabı okudu
Müthiş tesbit
Modern insan, kendi panoptikonlarını cebinde taşır ve bir türlü huzur bulamaz.
Sayfa 105
51 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.