Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Matrix'in ilk filminde Ajan Smith'in Morpheus ile paylaştığı ilginç bir tespit söz konusudur. İnsanın canlıları sınıflandırmasında, kendisini memeli sınıfına koymasının hatalı olduğunu öne sürer. Çünkü yeryüzündeki bütün memeliler muhtaç oldukları doğa ile mükemmel bir denge içerisindedirler. Ama insan öyle değildir. Bulunduğu yeri sonuna kadar sömürür, yok eder ve kendisine yeni sömürülecek yerler arar. Canlılara baktığımızda bu tarz yaşayan bir canlı daha söz konusudur. O da virüslerdir. İnsanlar da tıpkı virüsler gibi çoğalır, yok eder ve kendisine yeni yok edilecek yerler arar. Yukarıda vurguladığımız "insan doğup, mikrop ölme" tespiti her ne kadar insanlığın doğaya olan acımasız yaklaşımına güzel bir gönderme yapıyor gibi görünse de bu cümle mecazi bir mesaj kaygısından uzak, oldukça bilimsel bir gerçeğin altını çizmektedir. İnsan olarak doğuyoruz. Oldukça korunaklı, tüm mikroplardan uzak, steril bir yer olan anne rahminde yetiştik hepimiz. Ama daha sonra dünyaya gelmek zorunda kaldığımız, o ilk andan itibaren deyim yerindeyse kirlenmeye başladık. Artık mikroplar her yerimizdeydi ve o kadar hızlı çoğaldılar ki sayıları bizden daha fazla hale geldi. Evet, sevgili okuyucu, muhtemelen elinizdeki bu kitabı alma konusunda verdiğiniz kararın, beyninizdeki bir grup nöronun arasındaki elektriksel iletişime ait olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Ama bu kitabı almanıza neden olan etkenin, vücudunuzda yaşayan bir grup mikroptan kaynaklanmış olabileceği ihtimalini unutmayın lütfen.
Çocuklara denemeler hakkında konuşmaktan nefret ediyorum
Geçen yıllar bir daha geri gelmeyecek. İşte, tam da bu neden­le günün çocukları daha çok oyun oynasın, arkadaşlarıyla zaman geçirsin, spor yapsın, müziğin güzelliğini keşfetsin, kendilerine ilgi alanları seçsin ve onlara yoğunlaşsın. Güzel filmler izleyip güzel kitaplar okusunlar, yeni insanlar tanısınlar ve yeni yerler keşfetsin­ler. Bu dileklerin sayısını ne kadar artırırsak artıralım sonunda bu dilekleri hüsrana uğratacak bir son cümlemiz var: "İyi güzel ama bir de sınav gerçeği var." Bu son cümle; çocukluğun, ergenliğin ve gençliğin önündeki en büyük engel olarak karşımıza çıkıyor. Biz çocuğumuzun akademik bir yarışa girmesini istemiyoruz desek de okulların yapısı, çevremizi saran yarış kokusu, gelecek kaygısı­na dair cümleler bir araya geldiğinde, yani mahalle toptan sınava hazırlanıyorken "Yok, biz çocuğumuzun yarış atı olmasını istemiyoruz" cümlesi tek başına bir anlam ifade etmiyor. Her okul hi­podrom gibi işliyorken biz istemesek de çocuklarımız kendilerini zaten yarışın içinde buluyor.
Reklam
'Onsuz olmaz', ne kadar güzel bir cümle 'Olmasa da olur', ne kadar kıyıcı Belki de Onsuz olmaz dediğimiz şey kimliğimizi ele veriyor. İsteklerimizi, beklentilerimizi, hayallerimizi... Kim bilir? Belki de...
Ne çok soru işaretli cümle var tıpkı senin gibi. Bol sorulu, esrarengiz ve bir o kadar da güzel!
“Ne garip değil mi Çağatay? Dünya bu kadar güzel. Güneş bu kadar harikulade batıyor. Phi Phi diye bir cennet var, hatta böyle harikulade bir seyir noktasına sahip. Ancak milyarlarca insanın olduğu koca dünyada, şu manzarayı şu an burada izleyip tadını çıkaran sadece ikimiziz. İnsanlar korkularına esir olarak çoğu zaman yaşamayı
Sayfa 174Kitabı okudu
Heyecanlarımı hep gelecekteki günler için saklamıştım; babam öldüğü zaman yeteri kadar üzülmemiştim, mezarın başında küçük ayrıntılara takılmıştım. Bir ağacı, kuşu filan seyrederken değil, düşünürken sevmiştim. Hayır belki de kendimi yaşanacak güzel günler için saklamamıştım: belki de sadece duygularımda her zaman biraz geç kalıyordum. Babam
Sayfa 66 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yavaş
Hepimiz koşturup duruyoruz gün boyu. İş hayatında olanlar toplantıdan toplantıya, bilgisayardan telefona, oradan oraya... Evde olanlar, ev işlerinden dışarı işlerine, bir odadan öbürüne... Hiç işi olmayanların bile bir sürü işi var. Bir bakmışsın akşam olmuş... Bir bakmışsın hafta bitmiş... Bir bakmışsın ay, bir bakmışsın yıl bitmiş... Geçip
Canım gözyaşı istiyor
Çocuklar, hissettikleri gibi konuştukları için müthiş edebiyatçılar sayılırlar.. .. Bir keresinde bir çocuğun ağlamak üzere olduğunu anlatmak için yetişkinler, yani aptal insanlar gibi “Canım ağlamak istiyor,” yerine, “Canım gözyaşı istiyor,” dediğini duydum. (Eğer böyle bir tane bulup da yazabilse) ünlü bir şairde gayet dokunaklı bulacağımız kadar edebî olan bu cümle, dosdoğru gözkapaklarının altından fışkıran sıcacık yaşlardan doğmuştur ve gözkapakları yaşamakta olduğu sıvı ıstırabın bilincindedir. “Canım gözyaşı istiyor!” O küçücük çocuk, ne de güzel tarif etmişti kendi sarmalını.
O bir beddua değil, DUA!..
~•~ Onun ağzından sadece bir cümle çıktı: “Allah dertsiz bırakmasın oğlum.” İlk duyduğumda, “Ne kadar da iyi birisine benziyordu, bu da ne şimdi, neden bana beddua ediyor?” dedim. Sonra biraz daha konuştuk ve neden böyle dediğini anlattı bana; dertlerin insanı diri tuttuğunu, bir yaşama amacı sağladığını, mücadelenin insanı ayakta tutan yegâne şey olduğunu söyledi. Eskilerde bana söylediği cümleyi dua niyetine söylerlermiş. ~•~
Okuyacak bir dakikası olmayan 3 saniyede ekranı kaydırsın BEĞENMEYiNiZ!!!!!
"Editör Hanım, biliyorsunuz Eski Yunanlılar güzellik karşısında hüzünleniyorlardı ve bunu başarabildikleri için de tarihe geçtiler. Biz modern insanlar ise güzellik karşısında huzursuzluk, şaşkınlık, hatta kimi zaman da öfke duyuyoruz; tarih bizden söz etmeyecek. Bizi bu güzel gezegende böylesine huzursuz, şaşkın ve öfkeli kılan şey, Eski
Sayfa 38 - İletişim Yayınları 5. Baskı 2013 İstanbulKitabı okudu
Reklam
SAHAFLAR ÇARŞISI Bugün, günlerden salı... Usuldan usuldan bir kar serpeliyor. Sulu sepken. Bir soğuk var ki, deme gitsin... iki genç kız, on yedişer yaşlarında gösteriyorlar, büzülerek, birbirlerine sokularak çarşıya girdiler. Başkaca çarşı ıpıssız, in cin top oynuyor. Başka günler yırtık pırtık kitaplar kaldırımdan taşardı. Kar altında kalacak
Kinyas ve Kayra
* Bazıları devlet başkanı, bazıları sihirbaz, bazıları da deli olur sıkıntıdan. Bense en üstün yaratık olduğumu kanıtlamak için kendime, hiçbir şey yapmadan bekliyorum. * Dile getirilmeyen nefretten büyüğü yoktur. Dile getirilmeyen aşk gibisi yoktur. * Yanıtı olmayan bir soru olarak geldim dünyaya. Ve sorusu olmayan bir yanıt gibi de gidiyorum. *
Bir cümle ne kadar anlamlı, güzel kurulmuş olursa olsun, tasasız, heyecansız kişileri etkileyebilir ancak. Mutlu ya da mutsuz kişilere her zaman yetmez. Mutlulukla mutsuzluğun en iyi anlatış yolunun çoğunlukla sessizlik olmasının nedeni de budur gerçekte.
Sayfa 167Kitabı okudu
1887, Düşmanlar
Bir cümle ne kadar anlamlı, güzel kurulmuş olursa olsun ancak tasasız, heyecansız kişileri etkileyebilir. Mutlu ya da mutsuz kişilere her zaman yetmez. Mutlulukla mutsuzluğun en iyi anlatış yolunun çoğunlukla sessizlik olmasının nedeni de budur. Aşıklar birbirlerini sustukları zaman daha iyi anlarlar. Mezar başında söylenen ateşli, duygulu sözler ancak yabancıları etkiler. Ölenin arkada bıraktığı karısına ve çocuklarına soğuk, yavan gelir.
447 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.