Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türkçedeki Yabancı Kelimelere Atamızın Cevabı
“Peki dilimizde, kökeni ne olursa olsun, onlarca kelime varken, yabancı bir kelimeyi doğrudan Türkçenin yapısına ve telaffuzuna uyarlamadan kullanmak, hangi aklın ürünüdür? Derdimiz Türkçede yer alan ve artık bizim olan yabancı kökenli kelimeler değil. Derdimiz, zaten herhangi bir kavramla ilgili onlarca kelimeye sahipken bir topluma özenip o kavramla ilgili bir sözcüğü doğrudan dilimize katmaya çalışmalarıdır. Aslında bununla ilgili sayfalarca, ciltlerce yazılacak mevzuyu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK müthiş bir şekilde özetlemiştir: ‘Kitap, kâtip, mektup’ benimdir. ‘Ketebe, mektep, yektübü ve geri kalanı Arap’ındır!’ Bu şekilde baktığımızda Türkçeleşmiş kelime nedir, ne değildir, daha net anlamaktayız. ‘Birader’ bizimdir, ‘brother’ İngiliz’in, gibi.”
Sayfa 185Kitabı okudu
Dışardan Gelen Sesler Sizcede Böyle Değil mi?
İnsanlar mutluymuş gibi yapan insanları gerçekten Mutlu sanıyorlar. Ama mesele mutlu olmak ya da olmamak değil aslında. Çok mutlu olmanı da istemezler, Üzgün olmanı da istemezler. Ucu onlara dokunacak diye korkarlar besbelli. İnsanlara kalırsa senin yaşamın da yaşamak değildir. Duygularını bile yönlendirmeye çalışırlar. Üzgün duruyorsundur, gül
Sayfa 9 - Ahmet TaşKitabı okudu
Reklam
Çıkartılacak çok ders var; ama hangisi en doğrusu?
Hint bilgeliği de şöyle der: Kendisinden hastalık, yaşlılık ve ölümle ilgili tüm gerçeklerin gizlendiği Sakya Muni adındaki genç ve mutlu bir mihrace arabasıyla gezintiye çıktı ve dişsiz, ağzından salyalar akan, korkunç görünüşlü, yaşlı bir adam gördü. Kendisinden o yaşa kadar yaşlılıkla ilgili her şey gizlenmiş olan mihrace şaşırdı ve
Sayfa 43 - epub- Mutlu kişi henüz doğmamış olandır.Kitabı okudu
Yaşamaya susadığınız halde hayat meselelerini bir mantık hercümerciyle çözmeye kalkışıyorsunuz. Hareketleriniz sırnaşıklık, küstahlık dolu olduğu halde, ne kadar da korkaksınız! Saçmaladığınız zaman kendinizi pek beğeniyor, ama sert, küstah sözler sarf ettikten sonra durmadan ürküyor, özürler yağdırıyorsunuz. Korku nedir bilmediğinizi iddia ederken bir yandan da yaltaklanıyorsunuz. Bizi hiddetten dişlerinizi gıcırdattığınıza ikna etmeye çalışırken, güldürmek için nükteler savuruyorsunuz. Nüktelerinizin hiç de zekice olmadığını biliyorsunuz, fakat herhalde edebi değerlerinden memnunsunuz. Belki gerçekten acı çektiniz, ama kendi ıstırabınıza dahi zerre kadar saygı duymuyorsunuz. Samimisiniz, bununla beraber iffetiniz eksik; küçük bir gurur uğruna ortaya dökmek ve aşağılamak için, içinizde ne varsa piyasaya sürüyorsunuz... Gerçekten bir söylemek istediğiniz var, fakat korkudan son sözlerinizi daima kekeleyip duruyorsunuz, çünkü bunu açıkça söyleyecek kadar metin değilsiniz; sizinki sadece korkak bir arsızlıktan ibaret. Anlayışınızla övünüyorsunuz, ama bir yandan da tereddütlerle dolusunuz, çünkü kafanız işlediği halde kalbiniz ahlaksızlıkla kararmış; halbuki temiz kalpli olmayan kimsenin idraki tam değildir. Ya o yılışıklığınız, sırnaşmanız, kırıtmalarınız! Yalan, yalan, hep yalan!
Beklemek sancıdır, ayrılık hançer Gurbet nedir, ne değildir? De hele..
"Insan bir fikre hayati önem vermek için, o fikri kendi derisiyle ve kemiğiyle duyacak biçimde hayati bir uğraşma ve savaşma sonucunda benimsemiş olmalıdır. İnsan, zannedildiğinden fazla pratik ve daima iddia edildiğinden çok materyalist bir hayvandır. Derisinin ve kemiğinin karışmadığı bir fikre, bugün göz koyup, yarın kolayca şapka
Reklam
Züppe nedir? Ne değildir?
Züppe aslında taklit eden değil, taklidi aşırıya vardırandır; ödünç alan değil, ödünç alırken ölçüyü kaçırandır; başkasının arzusunu arzulayan değil, bu arzuyu abartandır.
Sayfa 105Kitabı okudu
Aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Bu ergin olmayış durumu ise, insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır. İşte bu ergin olmayışa insan kendi suçu ile düşmüştür; bunun nedenini de aklın kendisinde değil, fakat aklını başkasının kılavuzluğu ve yardımı
Hiç başın ağrıdı mı, yoruldun mu hiç? Birine küstün mü, darıldın mı hiç? Sevdin mi, öptün mü, sarıldın mı hiç ? Hasret nedir, ne değildir..
«Her şeyden evvel bana söyleyin, mukavemetiniz nedir? Nelere karşı koyuyorsunuz?» Biz bu mukavemet fikrini kaybettik. Çünkü mukavemet demek yeniye karşı sırtını çevirip oturmak demek değildir.. Mukavemet, her an uyanık olmak demektir. Bizim mukavemetimiz yok. Servete karşı da yok. Ne eskiye, ne yeniye hiçbir şeye mukavemet edemiyoruz.» ___
Reklam
Ben sevmek mutluluğuna ermişim!
Seviyorum, seviyorum işte! Bunda anlaşılmayacak ne var sanki? Benim yaşımda genç, güzel, zeki bir kız heyecan, haz duyunca bu aşk değildir de nedir? Ne yapsam boş!
Sayfa 353 - Mademoiselle de La MoleKitabı okudu
zaman nedir?
Zaman, eminim siz de bana katılacaksınız, üç bileşene ayrılabilir: geçmiş, şimdi ve gelecek. Her ne kadar geçmişe ait kayıtlar varsa ve olaylar hatırlarsa da, geçmişin artık var olduğu söylenemez. Öte yandan gelecek ise henüz yaşanmamıştır ve onun da var olduğu söylenemez. Geriye bir tek şimdi kalıyor -geçmiş ile geleceği birbirinden ayıran çizgi. "Şimdi"nin varlığıyla kesindir. Fakat "şimdi"nin zaman boyunca sürekli ilerleyerek geleceği geçmişe dönüştüren değişken bir an olduğunu "hissetsek" de, sonuçta sadece tek bir andan ibarettir ve belli bir süresi yoktur. Sürekli değişen şimdiki zaman, geçmişle gelecek arasındaki bir ayrım çizgisinden başka bir şey değildir ve bu nedenden dolayı gerçek bir varlığa sahip olduğu söylenemez. Eğer zamanın her üç bileşeni de gerçekte yoksa, zaman dediğimiz şey bir yanılsamadır!
Sayfa 106Kitabı okudu
Vicdan nedir? Ne değildir? Vicdan yalnızca bir yoksula yardım etmek değildir, vicdan bir haksızlığa karşı gelmek de değildir. Gerektiğinde okları kendine çevirip saplama pahasına, kendinle yüzleşmek zorundasın.
Sayfa 29 - Ercan Mehmet ErdemKitabı okudu
Biraz uzun ama şu harika metni okuyunuz lütfen..
-Gusev sanki kendi içinde derin düşüncelere dalmış gibi, dalgın dalgın konuşuyordu. - Bu konuda epey düşünmüşlüğüm vardır, Mstislav Sergeyeviç. Savaş meydanında tüfeğinle yere yapışmış yatıyorsundur, hava tıpkı şu anda olduğu gibi zifiri karanlık... ve üzerine şakır şakır yağmur yağıyor... O anda ne düşünmeye çalışırsan çalış, dönüp dolaşıp ölüme
Sayfa 201Kitabı okudu
ŞEHRİN EN YÜCE YERİNDE
İslam, ne kadar sade ve insanidir..! Hangi dinin mü'mini, şehrin en yüce noktasına çıkar, hiç bir sanatın anlatamayacağı bir jestle, insanı, Allah yoluna çağırır. Öteki inanışlardan, daha önsözünde bu kadar ayrılan İslam, Allah'ın ilk ve son mesajı, ve öteki dinler. O'na gelinceye kadar, müzik ve akort, piyes için prova neyse o değildir de nedir? Kurt kuş uykuda iken, şehri uyanık ve mü'min tutan, İslamdır. Şehrin en yüce noktasından mü'min, Gerçek İnanışın ilk ve en umumi prensiplerini, açık ve seçik olarak, bıçak gibi keskin, aşk kadar kudretli, merhamet kadar yumuşak, iş kadar hareketli bir formülü, bir kurtuluş planının ilk taslağını havaya çizer; şehir şahittir...
Sayfa 47 - DİRİLİŞ YAYINLARIKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.