Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tarık Topaloğlu

Tarık Topaloğlu
@olricler33
Zeytinyağının üste çıkması olayı diyorum, suyun kaldırma kuvvetinden!!!
Boşa yazar
Takside
9 okur puanı
Nisan 2022 tarihinde katıldı
Kapanış Konuşması! İnsan en az üç kişidir. Kendisi, olmak istediği kişi ve aradaki farkta yaşayan üçüncü. En sahicisi de bu üçüncüdür. Olmak istediğin kişiden kendini çıkardığında, aradaki farkta yaşayan kişidir en çok sana benzeyen. Ne kendin kadar huzursuz ne de olmak istediğin kişi kadar hayalidir o. Yine bu yüzden iki insanın birbirine âşık
Reklam
"bir sabah kız hatıranın etrafında dolaşır ılık, yumuşak, tozlu bir şeyler etrafında dolaşır bir sabah, artık sabah olmayacakmış kadar keskin bir mum söner, aşkın küçük kayığı çarpar hayatın kayalıklarına nergis ölür el yakan o acı çay soğur, beden soğur, damar soğur hayatı çevreleyen esrar perdesi aralanır gibi kız ölür, başka bir şey olur kötü bir şey olur, çok kötü"
Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Biz napıyoz la bu hayatta?birileri demiş sınırları çizmiş burda yaşıyacan demiş.Birileri demiş ki bu maaşı alıcan demiş bu okula gidicen demiş bunlara karşı çıkmıcan demiş.Bunların hepsi ben söylemeden önce ben yapmadan önce birileri tarafından söylenmiş. Ben istemedim ki bunların hiçbirini..
Okulun ilk günü silgi istemiştim ondan. Silgisini ısırıp ikiye bölmüş, yarısını bana vermişti. Ben de ona âşık olmaya karar vermiştim. Sıramı değiştirip onun arkasındaki sıraya geçmiştim. Din dersi dışındaki derslerde çaktırmadan saçıyla oynuyordum. O da bir şey demiyordu.
Reklam
"Sevgilim, yetimim benim, nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata öldüğünden haberi yok fotoğraflarının"
Sahip olmadığınız niteliklerle sizi övenler, taşımadığınız kusurlarla yererler de.
İçimden geçenleri bilse koşup boynuma sarılır. Oysa sadece anlatabildiğim kadarını biliyor. Anlatabildiğim kadarını. Anlatabildiğim kadarıyla ne yapılabilir? Birer çay içilebilir belki.
"Yaşamak bu kadar dürüst olmamayı gerektiriyorsa ben oynamıyorum!"
"Annem şimdiye kadar para vererek üstüne düşeni yaptığını sandığı gibi, şimdi de para vermeyerek beni "H" den uzak tuttuğunu sanıyordu."
Reklam
Hayal kurmak, çamaşır suyu içmek kadar zor!
Sayfa 116Kitabı okudu
Hatırlat Da Haziranın Sonlarında Çocukluğumu Yakalım
Sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum Şehre inerim bir sinema yağmura çalar Otomobil icad olunur, Zarifoğlu ölür Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür. -Senegalliler dahil değil Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi O vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin Hayat
Gerçi hala bilginin ancak yaşanarak kazanılabileceğini düşünüyorum ama benim tecrübelerim bir kişiyi bile ilgilendiriyorsa,eğer bir kişi bu satırlardan etkilenip aynı yanlışları yapmacaksa ben de bu kitabı bitirmeliyim sanırım. En azından, ne zaman vuracağımı bilmediğim o son iğnemi birileri bilsin istiyorum.
"...Arkanda bir dikili ağaç bırakacak kadar bile yaşamadın be çocuk. " Nemecsek'i neden kimse sevmiyordu. İlla akıllarında olabilmek için ölmek mi gerekiyordu?
Yolda çok yoksul ama âşık bir gence rastladım. Ayakkabılarına su, ruhuna yıldızlar doluyordu
Reklam
Aslında mühim olmayan adamların çevresinde, onların mühim adam olarak görülmesini sağlayan insanlar da her daim var olmuştur.
"Erkeği sikinden tutan kadın tehlikeli değildir. Erkeği ruhunun sikinden tutan kadın tehlikelidir".
Şu üstünde tepinip durduğumuz dünyada bir avuç anlayışlı insan kaldı, her şeye çocukça inanmaya hazır bir avuç dürüst insan, o insanları da kandırmanın, kendimize benzetmenin yollarını arıyoruz
Onların bana öğretmek istedikleriyle benim öğrenmek istediklerim arasında hep bir uçurum vardı. Bu benim günahım değildi.
Hiç doğmamış olmayı arzulayan, görmeye kör olduktan sonra başlayan zalim bir şarkıcıyım...
Savundukları şeylere karşı değildim; ben de düzenden şikâyetçiydim. Deniz'in resmine bakıp Aşkolsun çocuk, aşk olsun derken benim de gözlerim doluyor, marş söylerken benim de yüreğim kabarıyordu. Ama daha kendi kişilikleriyle sorunları olan, kompleksleriyle başa çıkamayan bu insanların emek, halk, devrim derken süphanekeyi okuyan yedi yaşındaki bir veletten pek farkları kalmıyor, birbirlerinden özeleştiri falan istedikleri o ciddi tartışmalarda benim babam-senin baban kavgası yapan çocukları andırıyorlardı. Ne kadar pembe bakmaya çalışırsam çalışayım, ne kadar görmemezlikten gelirsem geleyim onlar masturbasyon yapıyorlardı. Dişe dokunur bir şeyler yapamıyor, daha önemlisi yıkamıyorlardı. En çirkin durum ise onların da paraya tapması, onların da birbirlerini sömürmesiydi.
Reklam
Saklı
uyurdum, dokunduğum camlar kırılırdı derinliğinde uykumun. Nil, gözlerimden geçsin diye güne kirpiklerim kırılırdı. oysa, saklambaç oynayan bir çocuktu büyüttüğüm; babasının dudaklarına sıkışmış ve unutulmuş... sobelendim, saklandığım saydam düşlerin ardında. sunacak başka birşeyim yoktu, bir çocuğun bayram sabahındaki beklentisini sundum yaşama ve tedirginliğini oğlu savaşta bir annenin. uzak ezgisini dinleyerek bırakıp gitmelerin. nil güne akarken şubat gibi biriktim; dört yıl topladığı acısını yirmidokuzuncu adımında gösteren. ve çıktım yaşama onun sakladıklarını sunarak saklandığım yerden. sonra kendime dönüp dinledim yeniden acılarıma sordum: yaşamın neresinde saklanmalı ozan, yada nasıl saklamalı yaşamı?
Bir katilden daha cani insanlar gördüm. Umudumuzu öldürenleri gördüm.
Ne yıldırıcı bir dünyada yaşıyorduk. Her etrafına bakındığında seni nefes bile almadan haklamaya hazır birileri vardı.
Sınavlarda başarılı olmalı," demişti annesi. Kitapların yanlış olabilecekleri aklına bile gelmiyordu. Veya aslında önemli olmadıkları.
"Ben galiba hayatım boyunca iki arada gidip gelicem Kornişteki perde gibi, Raydan çıkana dek..."
"insanların sizi tanımaları, havaya girip size nasıl zarar verebileceklerini bulmaları ne de olsa biraz zaman ister... henüz size kötülük etmenin en kolay yolunu bulmaya çalıştıkları sürece, biraz nefes almak mümkündür. ama işte o bağlantı noktasını buldukları an, her gittiğiniz yerde kör tuttuğunu beller. sonuçta en keyifli dönem, gidilen her yeni yerde henüz bir yabancı olmaya devam ettiğiniz zaman dilimidir. sonrasında, o aynı hırtlık yeniden başlar. insanın doğası budur. işin püf noktası, o sevgili dostlarımızın sizin zayıf noktanızı iyice bellemelerini gereğinden fazla beklememektir. tahtakurularını sığınacakları çatlaklarını bulmadan önce ezmek gerek. öyle değil mi?"
Reklam
Gecenin Sonun Yolculuk
Ölüm cezasına çaptırılmanın çeşitleri var. Ah, ah! Şu an burada olacağıma hapiste olmak için neler vermezdim neler, geri zekalı kafam! Örneğin, biraz tedbirli davranıp,bu işleri yapmak kolay olduğu zamanlarda,henüz vakit varken,bir yerlerden bir şeyler çalıvermiş olmak için neler vermezdim.İnsanın aklına hiç gelmiyor ki! Hapisten sağ salim çıkılır,ama savaştan çıkılmaz. Gerisi laf.