Bugün 14 şubat o zaman bende yalnızım diğer yalnız arkadaşlar için ayrıntıları vermedeki ustalığının yanı sıra psikolojik tahlilleri ve güçlü edebi ifadesiyle
Fyodor Dostoyevski tadını aldığım en değerli ve entellektüel yazarlarımızdan biri
Gitgide alışıyorum sana....
Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz...
Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin...
Yanımda olduğun zamanlar;
Sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor,
Alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun...
Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan...
Alışkanlıklar daima korkutur beni...
Düşün ki ben yaşamaya bile
Kitabın girişinde yazılanların hayal ürünü olduğuna dair bir notu yazar bize bırakmışsa da, kitabın sonunda ne kadarı hayal ürünü ne kadarı gerçekti diye sorma ihtiyacı doğuran bir sohbetle karşı karşıya kalıyoruz.
Kitabın giriş kısmında, yazarın toplum içindeki var oluşundan, var oluşunun ve var oluşun anlaşılmamasından hatta kimi zaman
Kitabın baş kahramanı olan koca cüsseli, yufka yürekli John diyor ki “İnsanların kötülüklerinden yoruldum, dünyada o kadar acı ve kötülük var ki dayanamıyorum patron...” İyilik yapmak ve iyi insan olmak tek amacımız olmalı bence. Benim dünyada oluş sebebim bu. Hastalara, engellilere, yaşlılara, kimsesizlere, yetimlere, açlara, sokak hayvanlarına
Cinsellik bir çok toplumda, dinlerde ve inançlarda yasaklanmış, lanetlenmiş bir hazdır.
Cinsel ahlak, toplumların sosyal yapısı ve dini inançları ile bağdaşır durumdadır. Bu tarz bir çok inanç evlilik dışı ilişkiyi "şeytani" olarak nitelendirerek rahat konuşulamayan ve baskılanmış toplumlar yaratarak hazzı lanetler ve tanrı katındaki
Zihnindeki labirentte çıkışı bulamayanlardandı.
Var olmanın ağırlığı içerisinde,
Varoluş nedenini sorguladı.
Hayattan soyutlanması ardına,
hayattan bahsetti, ölüye örnek olsun diye.
Ve tek umudu, mutlak yok oluş öncesi iz bırakmaktı. -bir kalbe, bir cana...
Ve işte umut, Pandora’nın kutuyu açması ardına her eyleme dahil olmuştu.
Umut bugünün içindeki yarını görebilmekti.
Kış sonu yeniden açan çiçeğe, gecenin sonunundaki aydınlığa görmeden inanmaktı.
𝔈.𝔇.
Hakan Günday okumamış olmanın "keşke"si uğradı kültür mabedime. Ben daha ilk satırlarda göz gezdirip harf ve kelimeleri dizginlemeye çalışırken hissettirdi varlığını. Gölgesi düştü önüme, hesap sorarcasına: ‘’Otobiyografik belleğinin hakimiyetini aldığın yaştan beri niye kesiştirmedin yolunu?’’ Neyse ki ölmeden önce kesişti
Bitti.
Sanki kitap değil de hayat bitmiş,
Çevirdiklerim sayfa değil de hayatın günleriymiş gibi...
Gitti.
Giderken beni bıraktı geride. En son Martin'in ardından böyle bakakalmıştım. Oysa ne diyordu rahmetli Erdal Tosun, "Vedalaşmak asıl kalana değil, gidene koyar." Öyle olmadı işte. En çok bana koydu bu gidişler. Varlıklarından
Eksik Parça Yayınları aracılığı ile okura ulaşan Ruhban, Ozan Ertürk’ün bilimkurgu türünde yayımladığı ilk kitabı olma özelliğini taşıyor. Ruhban’ın bu tür içerisinde yer edinirken “Yeni Çağ Mitolojisi” alt başlığını kullanması, içerik hakkında ciddi ipuçları barındırıyor. Kitap, varoluşu iki ayrı gezegende işleyerek ilerlerken, üzerinde
Fusûs ile Varlık Tasavvuru
❈❈❈
Felsefe ve mistik sistemler hakkında bir ömür adayan Japon bilim adamı Prof. Dr. Toshihiko İzutsu, farklı medeniyetlere vakıf bir zattı. Okumaları ve çalışmaları kendi medeniyeti ile İslâm medeniyeti ve başka coğrafyalardaki medeniyetlere kadar uzanıyordu. Bunun en somut delili ise otuza yakın dile
Aslen Erzurumlu olan Nurettin Topçu, 1909 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiştir. İstanbul Lisesinden mezun olduktan sonra 1928 yılında Fransa'ya gitmiş ve Strazburg Üniversitesinde felsefe eğitimi almıştır.Topçu, 1934 yılında Sorbonne Üniversitesinde felsefe doktorasını tamamlamış ve böylece Fransa'da Türkler arasında ahlak
Vicdanın Sesiyle: Ahlâkın Yeşermesi
❁ ❁ ❁
Ahlâk, insanın var oluşundan beri olan, kalbin soluğundan çıkıp aklın kavrayışına uzanan bir yoldur. Toplumun birlik bütünlüğünü sağlayan ve koruyan yine ahlâk değerleri olmuştur. Beşeri bilimlerin mayasını oluşturan yine ahlâk olmuştur. Düşünce ve eylem mekanizmalarını hareket ettiren