Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Osmanlı Devleti 1918'de 18 milyon liralık bir iç istikraz aktetmiş ve yalnız ilk taksitini ödeyebilmişti. Büyük Zafer kazanılınca, bu istikraz tahvillerinin değeri sıfıra yakın bir düzeye inmişti. Cumhuriyet Hükümeti, borcu kabullenerek ana para ve faizi ödemeğe karar verdi. İmparatorluğun dış borçları 100 milyon altın lirayı buluyordu. Lozan Konferansında parçalanmış imparatorluktan Milli Misak sınırlarına düşecek pay üzerinde uzlaşmaya varmakta zorluk çekilmişti. Uzun müzakereler sonunda, imparatorluk mirası borç tutarı, 8 milyon altın liraya kadar indirildi. Emanete geçirilmiş eski devirden kalma bazı hesaplar, depozito olarak tahsil edilip geri verilmemiş paralar, Milli Mücadele'de bankaların hazineye açtıkları krediler ve 1927'ye kadarki hazine açıkları bir araya "dalgalı borçlar" veya "muntazam borçlar" adı altında toplandı. Bunların ödenmesine 1929'da başlandı. Ana para ve faiz ödemelerinin toplamı, yaklaşık 50 milyon lira tuttu.
Sayfa 44 - Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı YayınlarıKitabı okudu
67 syf.
·
Puan vermedi
·
4 saatte okudu
halk müreffeh, müstakil, zengin olmak istiyor. komşularının refahını gördüğü halde fakir olmak pek ağırdır. -ön bilgi- -18 eylül 1922de türk ordularının kesin zaferi ile sonuçlanan büyük taarruz sonrası milli mücadelenin/kurtuluş savaşının silahlı mücadelesi itilaf devletlerinin tbmmye
Atatürk Zamanında Türk Ekonomisi
Atatürk Zamanında Türk EkonomisiFeridun Ergin · Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Yayınları · 03 okunma
Reklam
192 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
40 günde okudu
Ekonomi, anlaşılmaz olmaktan çıkıyor.
Karmaşık kavramların olduğu ve çoğunun iç içe geçtiği ekonomi kavramını herkesin anlayabileceği şekilde basite indirgeyip anlatmak, kolay iş olmasa gerek. Mahfi Hocamız bu konuda kısmen de olsa başarıya ulaşmış. Karmaşık hesaplamaların dışında çoğu kavramı örneklerle pekiştirerek kafamda oturtmayı başardım. Ekonomi haberlerinde konuşulan birçok
Örneklerle Kolay Ekonomi
Örneklerle Kolay EkonomiMahfi Eğilmez · Remzi Kitabevi · 20152,820 okunma
Cennet mekan...
Şehzade iken de akıllı ve nâzikti ve o zaman da İstanbul’a gelen Avrupalılar, kendisini ziyâret etmek isterlerdi. Eğer Sultan Abdülhamid Han olmasaydı, devleti akıllıca idâre etmeseydi, devlet çoktan yıkılmış olurdu. Osmanlı’yı para ve personel cihetinden kemiren, yoksul bırakan, gelişmesini durduran 93 Rus Harbi’nin yaralarını sarabilmesi hayrete şâyândır. Dış borçları ödedi, orduyu kuvvetlendirdi ve Osmanlı Devleti’ni yine dostluğu ve ittifakı aranır bir hâle getirdi. İngiliz Koramirali S. Henry Woods, hatıralarında şöyle demektedir:
Sadece 1870 yılındaki 10,5 milyonluk borç Rumeli Demir­ yolu'nun inşası için alınmıştır ama bu miktar iflasın gerçekleştiği 1881 yılında 237 milyon Osmanlı Lirasına ulaşan borç miktarı içinde "devede kulaktır". Yani, endüstri üretimi yetersiz olan, yabancı ülkelerin sömü­rüsü altında gelişemeyen Osmanlı ekonomisi, aldığı dış borçları ödemek için yeni dış borçlar almış, bu süreç onun tarih sahnesin­den silinmesine yol açmıştır. Dış borçlar Osmanlı İmparatorluğu'nu batırmıştır ama, Tür­kiye Cumhuriyeti 1954 yılına kadar bu borçları ödemeye devam etmiştir. Demek ki 1854 yılında başlayan bu süreç, tam yüz yıl bo­yunca Anadolu'nun dış borç boyunduruğu altına girmesine yol açmıştır.
_Tanrı, ışığı yaratmıştır. Demek ki ilk Üstad-ı Azam Mason, Tanrı’nın kendisidir. _Adem Baba, ilk masonlardandır ve Tanrı tarafından Cennete mason olarak kabul edilmiştir. Bu, masonluğun eylem olarak değilse de bir oluş kudreti olarak daima var olduğunu söylemenin bir tarzıdır. Çünkü masonluk, insan ruhunun ilk ve eski bir ihtiyacına cevap
Reklam
335 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı
Tarihi
İlber Ortaylı
İlber Ortaylı
hocadan okumak ayrı bir haz 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda modernleşme sürecini, siyasi, toplumsal ve kültürel değişiklikleri ele alan başyapıtı. Tarihe ilgi duyan okurların okuması gerekli bir kitap, elbette 600 yıllık imparatorlukta sanayileşme ve eğitim öğretim yok denecek kadar az. Birde kimi Atatürk düşmanlarına
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılıİlber Ortaylı · KronikKitap · 20182,392 okunma
Jöntürkler dönemi dış borçlar:
Düyu­ nu Umumiye idaresinin, Sevres, sonra da Lozan antlaşma­ larında saptanan verilerine göre, 1 Kasım 1914 tarihinde, Türkiye'nin dış borçları 143.241.757 lira, faizleri ve öden­ memiş borçları 9.024.158 lira idi. Böylelikle savaşın eşiğinde Türkiye'nin tüm dış borç­ ları 152.265.915 lirayı buluyordu. Türk bütçesinin gelir bö­ lümü, genellikle 26-27 milyon lira idi. Buna göre, borçların ve faizlerinin ödenmesi tüm gelirlerin %35-40'mı yutuyor­ du. Kararsızlık göstermeden dış kredi anlaşmaları imza­ layan jön-türkler ülkeyi hızlı adımlarla mali iflasa sürük­ lüyorlardı. Savaştan kısa bir süre önce, 1914 Nisanında, ge­ne Cevat Bey mecliste bütçe görüşmeleri sırasında şunları söylüyordu: "Bize felaket getiren derslerden yararlanma­lı ve eğer yaşamak istiyorsak yabancılara daha fazla baş­ vurmamalıyız. Bundan böyle bütçe açığını kapatmak için dış kredi sağlamanın tarihe karışması gereklidir."
Son Osmanlı İmparalorluğunun bin bir eksikliği ve derdi arasında başlıca iki derdi vardı ki onun, iktisadi alanda elini kolunu bağlıyordu. Bu dertlerin birincisi kapitülasyonlar, diğeri dış borçlar (Dûyun-u Umumiye) idi. Kapitülasyonlar, yabancı devletlere verilen bazı imtiyazlardır. Bunlar aslında iktisadi olmakla beraber, devletin idari adli
Sayfa 198 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Politik Yorumlar
_Türk olarak arabistan'a gidiyorsun. İnsanlar seni Türkçe selamlıyor; camilerden her gün Türkçe dualar yükseliyor; senin toprağını kutsal kabul edip senin gibi giyinmeye, düşünmeye ve konuşmaya çalışıyorlar. Yerde Türkçe bir yazı, örneğin Türk malı bir çikolatanın ambalajını görünce öpüp yerden alıyorlar. Okullarında senin tarihin,
Reklam
Türkiye, tarihin trenine binmekte geç kaldı. Osmanlı İmparatorluğu çözüldükten sonra model aldığı gibi bir ulus devlet olamadı. Aydınlanma çağı yaşamadı. Felsefe tarihinde adı anılan filozofları yok. Modernleşme sahnesine adım attığında oyun çoktan başlamıştı. Bir de hep söylenen şu "doğuyla batı arasında köprü" klişesi var, gücünü gerçekliğinden alan bir klişe bu. Bir de muhafazakâr kesimin bir klişesi var: "Doğunun ahlakını, Batı'nın teknolojisini alalım". Oysa Osmanlı'dan beri bu alışverişte doğru ayarı tutturamamışız. Tarihle ve çağlarla olan ilişkisi de hep veresiye usulü. Kabarık olan yalnızca dış borçları değil, kendi tarihiyle de geleceğe olan borçları da kabarık. Doğulu olması gereken yerde Batılı, Batılı olması gereken yerde Doğulu olduğunu düşünüyorum. O doğu-batı sentezi dedikleri iddiasını da gerçekleştirmemiş. Geleneksel aile yapısı çoktan çökmüş ama o yapının köhneleşmiş değerlerini sürdürmeye çabalıyor. Aile kurumunun milliyetçilikle, milliyetçiliğin faşizmle yoğun bir bağı vardır. Yalnızca ulus anlamında milliyetçilikten söz etmiyorum. Çeşitli majinal veya muhalif kimlikler bile mücadelesini bir tür milliyetçi söylem üzerinden sürdürüyor. Çeşitli aidiyetlerin fetişleştirilmesi, bunun yarattığı sığlaşma, daralma, ideolojik körlük topyekûn mücadele etmenin yollarını tıkıyor.
Murathan Mungan
Murathan Mungan
1854 Kırım Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu'nun dönüm noktalarından birisidir. İlk dış borcu bu savaşın finansman giderlerini karşılamak için alan imparatorluk, sonrasında sürekli dış borçlanmalara girmiş ve bu dış borçlar, devletin üzerinde müthiş bir baskı yaratmıştır. Borçları sürekli yenileriyle ödeyen Osmanlı İmparatorlu'ğu, sonunda baskılara dayanamamış 1881 yılının sonunda Muharrem Kararnamesi'yle Düyun-u Umumiye İdaresi'ni kurarak devletin maliyesinin yönetimini büyük ölçüde yabancılara (İngiltere, Hollanda, Fransa, Almanya, Avusturya, İtalya) teslim etmek zorunda kalmıştır.
Sayfa 171Kitabı okudu
1875 yılına gelindiğinde Osmanlı Devleti'nin dış borçları 200 milyon sterline yaklaşıyordu. Anapara ve faiz ödemeleri ise yılda 11 milyon sterlin tutuyordu. Buna karşılık aynı yıllarda Osmanlı maliyesinin tüm gelirleri 18 milyon sterlin dolaylarındaydı. Bir başka deyişle, dış borç ödemelerini sürdürebilmek için devletin gelirlerinin yüzde 60'ını dış borç ödemelerine ayırması gerekecekti. Bu arada, 1873 borsa krizleri sonrasında borçlarını ödeyemez duruma gelen tek ülkenin Osmanlı İmparatorluğu olmadığını da ekleyelim. 1870'lerin bunalım ortamında Avrupa para piyasalarında yeni fonlar bulamayınca, Orta Doğu ve Latin Amerika'da yirmiyi aşkın ülke, borç ödemelerini durdurmuştur.
Sayfa 231 - İletişimKitabı okudu
En çok saldırıya uğrayan padişah!!!
Sultan II. Abdülhamit, devrinde ve sonrasında en çok saldırılan, hakkında en çok iftira üretilen padişahtır... O kadar ki, onun hakkında kafalar hâlâ çok karışıktır. Necip Fazıl'ın "Abdülhamit'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır!" demesi boşuna değildir. Abdülhamit, nefsine hasis, vatanına ve milletine cömert bir
Sayfa 127Kitabı okudu
97 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.