Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yaşarken, başkalarının yaşadıklarını gördüklerin, senin yaşamına teğet geçen şeyler olacak : senin yaşadıkların da, başkalarının yaşadıklarına dik gelen... Öyle ki, başkaları hep geçecek, sen gelirken.
Reklam
Mevlana Celaleddin-i Rumi’ye birçok filozof sohbet etmek ve sorular sormak için gelirdi. Mevlana ise Şems'le sohbetleri başladıktan itibaren insanlarla bu tür sohbetleri kendisi yapmaktan imtina ettiğinden Şems-i Tebrizi’ye bırakırdı. Bir gün yine öyle yapar ve sohbeti Şems'e bırakır. Filozoflar Şems'in yanına giderler. Şems o
Sayfa 57 - Destek YayınlarıKitabı okuyor
Öyle bir dünya yok adamım ! :-)
Kendince beni sahiplenmişti ve işte bu yüzden kendinde bu şekilde konuşabilme hakkı buluyordu . Birini sevdiğine karar vermek , ona hükmedebilme hakkını da getiriyordu beraberinde .
Olur öyle arada
"Ayrılmanıza o kadar üzüldüm ki!" *Evet, tabi üzücü bir durumdu ama işte oluyor böyle şeyler. Bu da bir çeşit öğrenme eğrisi…
"Ne kadar günahkâr olursan ol, Rabb'ine ne kadar uzak olursan ol, O öyle merhamet sahibidir ki, rahmetini senin üzerinden çekmez... O'nun rahmetini hisset ve işte o zaman yaşadığını anlayacaksın...
Sayfa 20 - Destek yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
İbni Abbas'ın (ra) "Bir gece Ali b. Ebi Talib'in yanındaydım. Gecenin başından sabaha kadar besmelenin "be" harfinin açıklamasını yaptı. Kendimi koca bir denizin yanında küçücük bir gölet gibi hissettim." demesi de sözümüzü güçlendirir. İşte bu yüzden Resûl-i Zişan sallallahu aleyhi ve sellem: "Ben ilmin şehriyim, Ali ise kapısıdır" ve "Muhakkak ki ilmin öyle gizli ve mahfuz bir kısmı vardır ki onu sadece Allah'ı bilen alimler bilebilirler. Onlar konuştukları zaman da kendilerini yalnız Hak'tan gafil olanlar inkar eder" buyurmuştur.
N'eylersiniz, oluyordu işte, ama pek öyle uğraştırmıyorlardı canım, kendi başlarına büyüyüp gidiyorlardı. Üstelik büyüdükten sonra çalışıp eve bakıyorlardı.
Bir an duraladım, öyle kalakaldım. İşte bu bir an duralamalardan, Öyle kalakalmalardan geliyor başımıza galaktikasal felaketler..
“ Öyle nazik dolce affettuoso değilim ben, Sakallı, güneş yanığı, ensesi kırlaşmış, ürkütücü, geldim işte, Boğuşmak zorundasınız evrenin esaslı ödüllerini almak için yürürken ben, Yanındayım onları kazanmak için sebat göstereceklerin.”
Sayfa 35 - İş Bankası Kültür Yayınları - Dolce affettuoso : Tatlı, sevecenKitabı okuyor
Reklam
Köpekler kurtlardan nasıl nefret ederse: işte öyle nefret eder halk da özgür tinli kişiden, zincirlerin düşmanından, tapınmayandan, ormanı mesken edinenden.
Sayfa 99
Öyle ya da böyle herkes öldü işte; İyiler , kötüler, güçlüler, güçsüzler, yaşamı sevenler ve hor görenler…Ölüp gittiler.
Kapra yayıncılıkKitabı okudu
Sevdiğin birini yıtirince bir yanın onunla beraber kaybolur.Terk edilmiş hayaletli bir ev gibi buruk bir yalnızlığa esir olur, eksik kalırsın. İçinde bir sır gibi, giden sevgilinin yokluğunu taşırsın. Öyle bir yara ki üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin caınını yakar. Öyle bir yara ki iyileştiğinde bile kanar. Bir daha gülemiyeceğini hafifleyemeyeceğini sanarsın. Karanlıkra el yordamıyla ilerler gibi akar hayat. Önünü göremeden, yönünü bilemeden, sadece şu anı kurtararak Gönlünün kandili sönmüş, zifiri gecede kalmışsındır. Ama işte ancak böyle durumlarda, yani iki göz birden karanlıkta kalınca, bir üçüncü göz açı lır insanda. Kapanmayan bir göz Ve ancak o zaman anlarsın ki bu elem sonsuza dek sürmeyecek. Hazandan sonra başka mevsimler gelecek, bu çölden geçince nice vadiler ve bu ayrılığın ardından bir ebedi vuslat
Ölümün gölgesi, yaşam alanına pek ağır ağır iner, insan bunun bilincine vardığında artık karanlıkta hiç bir şey seçemez olur ve öyle bir durumdasındır ki çevrendekiler seni diriden çok ölü sayarlar. Ben böyle bir ölüm istemiyorum işte. Kesinlikle buna katlanamam.
Dünyanın en kötü şeyiydi habersiz kalmak
Sonuç ölüm bile olsa, bu acı sizi bir miktar dibe sokar ve sonrasında bir şekilde unuturdunuz her şeyi ve hayatın ritmine kapılırdınız. Çünkü insan öyle bir canlıydı. Eninde sonunda unuturdu. Ama bilinmezlik... Öldü mü, yoksa hasta mı? Birilerinin eline mi düştü ne oldu? İşte bu soru, yani bilinmezlik kadar nöronlara acı veren bir şey yoktu.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.