Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sanırım hepimizin hikayelere ihtiyacı var, hayata devam edebilmek için hikayeler uyduruyoruz. Ve sanırım uzun zaman önce büyük öyküler vardı. Öyle büyük öykülerdi ki, tüm hayatını onlarla geçirebiliyordun. Tanrının ve Kaderin Güçlü Elleri. Aydınlanmaya yapılan yapılan yolculuk. Sosyalizm Yürüyüşü. Ama hepsi öldü ya da dünya yaşlandı, bunadı ve tüm bunları unuttu. O yüzden şimdi hepimiz kendi öykülerimizi uyduruyoruz. Küçük öyküler. Farklı şekillerde. Ama her birimizin bir tane var.
Kadınların özgürleşmesinden söz edildiğinde hep Süreyya Ağaoğlu'nun yazdığı bir kitabı hatırlarım. Böyle Bir Hayat Geçti adlı kitapta Süreyya Ağaoğlu çok ilginç bir olaydan söz eder. Kendisi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra , yine hukuk alanında ilk doktara yapanlardan bir başka hanımla birlikte Ankara'da bir bakanlıkta çalışmaktadır. İşlerini
Prof. Dr. Catherine BurillKitabı okudu
Reklam
Titreyen ellerini uzattı. Benimkilere. Ellerimi tutup yalvaran gözlerle baktı. "Söylesene, Jimmy" dedi. Elleri daha şiddetli titremeye başlamıştı. "Bunca zaman neredeydin?" Sesi acı dolu ama yumuşaktı. "Neredeydin?" Boğazımda bir şeyler düğümlendi. Konuşamıyordum. Sonunda boğazımda düğümlenen kelimeleri tanıdım. "Seni arıyordum." Bunu, bütün hayatım boyunca bildiğim en önemli gerçekmiş gibi söylemiştim. Başıyla onaylayarak inancıma karşılık verdi. "Ben de öyle düşünmüştüm." Ellerimi ellerine çekti, uzandı ve parmaklarımı öptü. "Ne diyeceğini her zaman bilmişsindir, değil mi, Jimmy?" "Evet" dedim. "Sanırım bildim."
İnsanı sevmekle başlar her şey. Öyle bir memlekette yaşıyoruz ki, birbirimize etiketler vurmaya başlıyoruz. İnsanları yaptıkları işleri, giyimleri, konuşma tarzları / otobüste oturmaları ile yargılamak, bu ülke insanının en büyük ahmaklığı. Başkalarının saçmalıkları ve eksikliklerinden tiksinerek sanırım kendimize ifade edemediğimiz aptallıkları örtüyoruz. İç huzur çok önemlidir. İnsanın içi huzuru yakalaması için, bu hayatı hem kendisiyle hem çevresiyle yaşamayı bilmesi gereklidir.
Sayfa 64 - Okuyanus 2. baskıKitabı okudu
Chartrad derin bir nefes almıştı. ''Ben bu kadir-i mutlak ve esirgeyen olayını anlamıyorum.'' Camerlengo gülümsemişti. ''kitab-ı mukaddes'i mi soruyorsun?'' ''Çalışıyorum.'' ''Aklın karıştı çünkü incil Tanrı'yı kadiri mutlak ve iyiliksever olarak tarif ediyor.'' ''Kesinlikle!'' ''Kadiri mutlak...İyilikseverin anlamı Tanrı'nın her şeye
"Tanrı, ister sözlerde, ister şarkılarda, ister sahnede olsun, gerçekten nasılsa hep öyle anlatılmalıdır." "Tabii, öyle olmalıdır." "Şimdi bana söyle: Tanrı aslında iyidir, onu öyle göstermeli, değil mi?" "Elbette." "Ama iyi şeylerin hiçbiri zararlı olamaz, değil mi?" "Öyle
Reklam
Çocukluğumda gördüğüm din dersleri bana kolaylık olsun diye iyilik yapmayı, sonuçlarından korktuğum için, kötülük yapmaktan da kaçınmayı öğretti. Tanrı karşıma cezalar ve ödüllerle çıkıyordu: Beni Cehennem'le tehdit ediyor, bana Cennet'i vaat ediyordu. Ben de korkuyor ve inanıyordum. Aradan zaman geçti. Artık ne korkuyor ne de inanıyorum. Zaten bana öyle geliyor ki şişe geçirilip ateş üstünde sonsuza dek çevrile çevrile kebap olmayı hak ediyorsam, öyle olsun. Böylelikle sanırım, iğrenç orta tabaka turistlerle dolup taşan arafa gitmekten kurtulmuş olurum ve sonunda hak yerini bulur. Din bilgisi/1
'...Ah Malte Geçip gidiyoruz ve bana göre herkes geçip giderken pek bir dalgın, meşgul ve dikkatsiz; gidişimizin farkında bile değiller. Sanki yıldız kayıyor da kimse dilek tutmamış. Asla bir şeyler dilemeyi bırakma Malte. İnsan dilemekten vazgeçmemeli. Sanırım gerçekleşme yoktur da uzun süren, bütün bir ömür süren dilekler vardır. Öyle ki, onların gerçekleşmesini zaten bekleyemez insan.'
sanırım herkes sizin gibi düşündüğü için icat etmişler bu giyotin denilen aleti. Oysa ben o sırada ne düşünüyordum biliyor musunuz: ya daha kötüyse böylesi?Yani ölümün çabukluğu daha fazla acı veriyorsa? Gülünç bulabilirsiniz bu düşüncemi, vahşice de bulabilirsiniz, ama işte . . . şöyle etraflıca düşünecek olursanız insanın aklına böyle
LOJMAN Lojmanda oturmak ayrı bir yaşam tarzı. Herkesin kocasının aynı işi yaptığı bir aileler topluluğu bu. Çalışmayan kadınlar için standart bir hayat: Sabah aynı saatte, hatta aynı dakikada evinden çıkan üniformalı kocalar, pencereden kocalarının servis araçlarına binişini seyreden kadınlar, öğleye kadar ev işleri, öğleden sonra kadın
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-2/Kitabı okudu
Reklam
Gözlerimin içine baktı. " Amerika'da mı yaşıyorsunuz ? " " Öyle. " Gülümsedim. Durdu, sırt çantasını açtı, boş bir göz yaşartıcı fişeği çıkarıp bana verdi. " Sanırım bu senin ülkenden bir hediye. " Macid gülümsedi. Fişeği aldım. Kenarında Saltsburg, Pennsylvania'da üretilmiştir, yazıyordu. " Arkadaşlarına teşekkür et. Fişekleri aldık. " Tekrar sırt çantasına koydu ve bir başka parça çıkardı. " Bu bir okuldan geldi. Beyaz fosforlu top mermisi. " Macid hazinesinin üzerindeki damgayı gösterdi. Pine Bluff Silah Fabrikası. " Çantanda hiç kitap yok mu ? " " Hayır, savaşta mahvoldular. " dedi Macid.
Sayfa 337Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.