Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bir kez daha, anlayamadığım bir gerçekle karşı karşıya kaldım. Kendimi yok olmuş sandım, ümitsizliğin en son noktasına vardım sandım ve her şeyden feragat ettiğimde ise huzura erdim. Bana öyle geliyor ki böyle zamanlarda insan kendini keşfeder ve kendi kendisinin dostu olur. İçimizde hangi önemli ihtiyacı karşıladığını bilmediğimiz bir bütünlük duygusuna artık hiçbir şey galip gelemez. Macera peşinde kendini harap eden Bonnafous sanırım bu dinginliğe erişti. Guillaumet de karda aynı dinginliğe ermişti. Boğazıma kadar kuma gömülü halde susuzluktan yavaş yavaş boğulurken yıldızlar altında sınırsız bir sıcaklık hissettiğim o anları nasıl unutabilirim? İçimizde böylesi bir kurtuluş hissini nasıl sürdürebiliriz? Çok iyi bldiğimiz gibi, şu insanoğlunun her şeyi bir tuhaftır. Bir şeyler kazanması için imkan verilse insan uyuya kalır, zafer kazanan fatih, gevşer, cömert zengin olsa perişan olur. İnsanları yetiştirmeyi isteyen siyasi doktrinlerin ne tür bir insan yetiştireceği önceden bilinmediği sürece bu doktrinler ne işe yarar ki? Ortaya nasıl biri çıkacak? Biz besiye çekilen hayvan sürüsü değiliz ve yoksul bir Pascal'ın dünyaya girişi, isimsiz birkaç zenginin dünyaya gelişinden daha ağır basar. Esas olanı önceden göremeyiz. Her birimiz hiç ummadığımız bir şeylerde dünyanın en büyük sevinçlerini yaşamışızdır. Bunlar içimize öyle bir özlem bırakmışlar ki acılarımızdan meydana gelmişlerse eğer, o acıları bile arar olmuşuzdur...
Sayfa 154Kitabı okudu
"Seni istiyorum," diye mırıldandı Clay. Hamle sı- rasının Clay'a dönmesinin ne kadar zor olduğunu bil- diği için sırıttı Julia. Ama yine de pes etmeye hazır değildi. Clay'in, onu çaresizce, korkunç bir şekilde arzulamasına ihtiyacı vardı. "Sanırım, gerçekten güzellikle sorman gerekebi- lir," dedi onun hayalarırı
Sayfa 141
Reklam
Bu yaşıma gelene kadar öyle çok yanmıştı ki canım sanırım acıya karşı yüksek bir bagisıklik kazanmıştım...
Hepimiz ciddiyetle gelecekten bahsetmeye başlamıştık. Bağımsızlık yakındı ve bunun bize getireceği fırsatları konuşuyorduk. Ama öyle olmadı, sanırım kendimizi birlik bütünlüğe ve ırksal ayrımın ortadan kalkmasına ilişkin hayallerle kandırırken bile biliyorduk bunu. Arapların, Hintlilerin ve Avrupalıların elbirliğiyle Afrikalılara zulmetmesinden, onları istismar etmesinden müteşekkil tarihimiz düşünüldüğünde bundan başka bir şey beklemek saflık olurdu..
Sayfa 39 - İletişim Yayınları, 1. BaskıKitabı okudu
GENET: Sanırım belleğiniz artık iflas etmiş; yaş, sonra da kaygı... Korkuyorsunuz! Öyle mi? Büyük Beckett'in ödü patlıyor! Haydi ama, rahatlayın! BECKETT: Gayet rahatım. Tanca havası... Ölümün beni korkuttuğuna gerçekten inanıyor musunuz? Ölüm! Biliyorsunuz, bir süredir... ayaklarım o büyük varoluş enayiliğinden zaten çıktı... kafam en son ölecek.
Nalıncı Baba Padişahın İşi Ne! Murad Han (III. Murad) o gün bir hoştur. Telaşlı görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister, sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar: - Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var? - Akşam garip bir rüya gördüm. - Hayırdır inşallah. - Hayır mı şer mi
Reklam
"Kendini nasıl bir şeyin içine soktuğunun farkında mısın Angelina?" diye sordu. Baldırındaki kılıftan bir bıçağa uzandı- ğında kocaman gözlerle izledim. Göğsüme doğru yönelttiği kocaman bıçağı takip ettim ve bıçağın hafif kıvrımlı ucunu gömleğimin ilk düğmesinin altına taktı. Pürüzsüz metal yüzeyinin üstünde kurumuş kana benze- yen
Sayfa 158
HAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAH
POZZO: Oturmak istiyorum, ama nasıl becereceğim bilmem. ESTRAGON : Yardımcı olabilir miyim? POZZO : Belki bunu benden rica etseniz? ESTRAGON : Neyi? POZZO : Oturmamı. ESTRAGON : Faydası olur mu? POZZO : Sanırım. ESTRAGON : Hadi bakalım. Oturun, efendim, rica ediyorum. POZZO : Yo yo, dünyada olmaz. (Bir an. Alçak sesle.) Biraz ısrar edin. ESTRAGON : Hadi ama, böyle ayakta durmayın n'olur, soğuk alabilirsiniz. POZZO : Öyle mi dersiniz? ESTRAGON : Elbette. Kesinlikle. POZZO : Şüphesiz haklısınız. (Oturur.) Işte oldu!
O sahneyi çok iyi somutladım: idam günü gelip çatınca, o sevdiğim, alıştı­ğım giysilerimi giyeceğim: postallarımı, parka­mı. Beyaz ölüm gömleğini giydirmek isteyecek­ler, giymeyeceğim. Kesin. Direneceğim ve giyme­yeceğim. öyle her zamanki eyleme gidiş tavrımla gi­deceğim. Yok, tıraş falan da olmayacağım. Gidip, oturup, önce bir sigara yakacağım orada. Sonra demli, sıcak, güzel bir çay içeceğim. Ha bak, Rodrigo’nun o ünlü gitar konçerto­sunu dinlemek isterim orada. Bak, bunu çok is­terim. Sanırım, asılacak bir insanın son isteğini geri çevirmezler. Bunu isteyeceğim.
Reklam
Goldmund'a
Lydia bir defasında şöyle dedi:"Pek yakışıklısın, sonra görünürde pek şen. Ama gözlerinin içi gülmüyor hiç, sırf hüzünle dolu. Sanki dünyada mutluluk diye bir şeyin var olmadığını, bütün güzel bulup sevdiklerimizin uzun zaman yanımızda kalmayacağını biliyor gözlerin. Güzellikte senin gözlerin gibisi yoktur. Hüzünde de öyle. Bu da sanırım, bir yerinin yurdunun olmayışından."
Sayfa 108 - YkyKitabı okudu
"...O zaman,çocukların boyunlarındaki küçük deliklerin,Miss Lucy'nin boynundaki deliği açanla aynı şey tarafından yapıldığını mı düşünüyorsun?" "Sanırım öyle!" Ayağa kalktı ve ağırbaşlılıkla şöyle dedi: "Öyleyse yanılıyorsun.Ah,keşke öyle olsaydı.Ama heyhat!Daha beter,çok daha beter." "Tanrı aşkına Profesör Van Helsing,ne demeye çalışıyorsunuz?" Umarsız bir hareketle kendini iskemleye bıraktı ve dirseklerini masaya dayayıp konuşurken yüzünü elleriyle örttü: "Onları Miss Lucy yaptı!"
Thorne aval aval sırıttı. "Özel bir an daha yaşıyoruz, değil mi?" "Özel bir andan kastın, ilk karşılaştığımızdan bu yana seni boğmak istemediğim bir an ise, sanırım öyle."
Artemis YayınlarıKitabı okudu
“Sanırım o kıza aşığım.” “Peki, kimmiş bu kız?” “O bir nehir,” diye iç geçirdim gözlerimi kapatırken. “Onu bırak­mayacağım, baba.” “Tamam, oğlum,” dedi yatıştırmaya çalışarak. “Bırakma o kızı." “Kalbimi yerinden öyle bir oynatıyor ki yani böyle...” “Gerçekten mi?" “Çok fena, baba,” diye iç geçirdim. “Güm, güm. Lanet olası güm diye atıyor kalbim.” Başımı iki yana salladım. “Sürekli böyle.”
"Kiz beni her gece aldatıyor." dedi Bulut. "Nereden haber alıyorsun?" diye sordum şok içinde. ''Rüyalarında.'' diye açıkladı Uraz. ''Rüyalarında ondan haber mi alıyorsun? Bunu nasıl yapabiliyorsun!" dedi Nisan şaşkınlıkla. ilk defa çok mantıklı konuşuyor gibi geliyordu. Merakla Bulut'a baktık. "Sadece görüyorum." dedi, "Haber filan almıyorum." "Sanırm bu gece iki Nisan'ımız var." dedi Eren gülerek. "Ne? Hani nerede?" diye sordum merakla. "Sana diyor." dedi Uraz. "Nesin sen? Tercümanım mı?" diye sordum kaşlarımı çatarak. Uraz gülerken araya Eren girdi. "Türkçe profesörü." diye ekledi. "Aynen öyle,'' dedim, "Ben sanki dediklerinizi anlamyormuşum gibi. O kadar karmaşıksın ki bir tek seni anlamyorum." dedim Uraz'a dönüp zar zor konuşarak. "Gel dans edelim.'' dedi, "Başka türlü zapt edilemeyeceksin sanırım."
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.