Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sefa Yılmaz

Sefa Yılmaz
@sefaylmz61
Bir piyesi en fazla eleştirenler, o piyesi bedava seyredenlerdir.
Biz herkesin içinde bir kadını öpmeyiz. İbadet de, sevmek de gizlidir bizde.
Sayfa 50 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Reklam
Frolayn Hilda: "Buraya geldiğim günden beri dikkat ediyorum, bütün Türk erkekleri yalnız kadınlarla meşgul oluyorlar. Yalnız kadınların peşinde koşmaktan başka bir şey bilmez misiniz siz. Biraz da kendinizi er meydanlarında, harp alanlarında göstersenize." Seyfi Hüget: "Tam üç yüz sene Frolayn, memleket memleket, diyar diyar dolaşarak, o söylediğiniz er meydanları ile harp alanlarında kendimizi göstermedik millet bırakmadık. Artık şimdi bıktık da, biraz da kadınlarla meşgul oluyoruz."
Sayfa 108 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Türkiye'de bir baskınla hükümeti ele geçirmek, Macaristan'da, Bulgaristan'da, Çekoslovakya'da olduğu gibi kolay değildir. Türkler, inatçı, cesur, şerefine düşkün bir millettir. Dövüşmekten asla korkmazlar. Eğer ilk hamlede yapacağımız hareket muvaffak olamaz da baskını atlatabilirse, hepimizi imha edeceklerinden emin olabilirsiniz.
Sayfa 30 - Bilgi YayıneviKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir mücadelede ilk yumruğu vuran galiptir.
Sayfa 108 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Sanki öldükten sonra onu bir kez daha öldürmüştük.
Sayfa 67 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Tristan'ın Çocukluk Yılları
Sevgililer, birbirlerinden ayrı ne yaşayabiliyor ne de ölebiliyorlardı. Ayrı kalmaları ne yaşam ne ölümdü; aynı zamanda da hem yaşam hem ölümdü.
Sayfa 17 - Cumhuriyet Dünya Klasikleri DizisiKitabı okudu
Burun
Geniş imparatorluğumuzun kuzey başkentinde işte böyle bir öykü geçti. Ancak şimdi bu öyküyü yeniden düşününce, içinde olmayacak şeyler bulunduğunu görüyorum. Burnun yerinden ayrılması, böyle birçok yerde Danıştay Üyesi kılığında dolaşması, ne denli anlaşılmaz bir olay olursa olsun, o konu ayrı; ama Kovalev gazeteye bir burun için duyuru verilemeyeceğini nasıl anlamadı?
Sayfa 56 - Dünya Klasikleri DizisiKitabı okudu
I
Sonra bu zavallıların ne seneleri senelerine, ne ayları aylarına, ne haftaları haftalarına, hatta ne de günleri günlerine benzerdi. Köylüler karanlıkta sendeleyen her insan gibi kendilerine biraz ümit verecek herkese derhal uyacak bir haldeydiler.
Sayfa 27 - Evrensel Basım YayınKitabı okudu
Atlılar atlılar kızıl atlılar, atları rüzgar kanatlılar!
Rüzgar kanatlı atlılar gibi geçti hayat! Akar suyun sesi dindi. Gölgeler gölgelendi renkler silindi. Siyah örtüler indi mavi gözlerine, sarktı salkımsöğütler sarı saçlarının üzerine!
Sayfa 17 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Âsım
Oflu'nun ilmi de olsaydı o îmâna göre, Şimdi baştanbaşa tevhîd ile dolmuştu küre. O nasıl kalb, o nasıl azm, o nasıl imtinân?.. İşte tevfîk-ı İlâhi’ye yürekten inanan; İşte “lâ havfe aleyhim” diye Kur’an-ı Hakîm, Bu velî zümreyi etmektedir ancak tekrîm.
Sayfa 372 - Salkımsöğüt YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Abdullah Efendi'nin Rüyaları
"En sevdiğimiz mahlukları bile kaybetmeğe alışmıyor muyuz? Günlerce, aylarca, senelerce görmemeğe, mutlak, kat'i bir gurbet içinde yaşamağa alışmıyor muyuz? Bana gelince, kaybettiğim şeyi, yani kendimi hiçbir zaman sevmedim . . . "
Sayfa 37 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
Semaver
Ölümün karşısında, ne yapsak, muvaffak olmuş bir aktörden farkımız olmayacak. O kadar, muvaffak olmuş bir aktör.
Sayfa 11 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
İki Uyku
Adnan, hastanın dün geceyi "her geceden daha rahat geçirdiğini" anladıktan sonra sevinerek yine yatağına döndü. Anasının yanında biraz oturabilirdi. Fakat geç yatanlar uyandıktan sonra da, birkaç saat yatakta kalmaya mecburdur.
Sayfa 29 - Oğlak KlasikleriKitabı okudu
Bir Köşkte Batan Bir İmparatorluk
Romanını bir gün Mısır'da bastırırken, bu fasıldaki vaka şahıslarının isimlerini değiştirecek, anasına ve kendisine başka adlar bulacak; fakat babası öldüğü için onun ismine dokunmayacaktı.
Sayfa 13 - Oğlak KlasikleriKitabı okudu
Bedri Rahmi Eyuboğlu'ndan Sabahattin Rahmi Eyuboğlu’na - Trabzon, 17 Mart 1927
Evet, Ağabey sıramdan kalkmak... Kapıyı sinirli bir elle parçalar gibi vurmak... ve çıkmak... Sınıftan, okuldan, hatta hatta, Trabzon’dan çıkmak... Geçip gitmek, belamı aramak istiyorum Ağabey... Bunları... Size keşke yazmasaydım Ağabey... Ama ne yapayım?..
Sayfa 17 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Türküler Dolusu
Yerliyim yerli olmasına İlmik ilmik damar damar Yerliyim Bir dilim Trabzon peyniri Bir avuç tiftik Bir çimdik çavdar Bir tutam Şile bezi gibi Dişimden tırnağıma kadar. Ressamım Yurdumun taşından toprağından sürüp gelir nakışlarım Taşıma toprağıma toz konduranın Alnını karışlarım.
Sayfa 124 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Reklam
Trabzon Deyince
Trabzon deyince aklıma bir salkım kareymiş gelir Bahçeler dolusu zindan yeşili İçin için kandil kandil ballanır Kandiller içinde bir kandil yanar Bir kız deli gibi koşmaya başlar Yanaklarında Amoftaların alı Dudaklarında kareymişlerin moru Göğsünde... elinin körü
Sayfa 254 - Bilgi YayınlarıKitabı okudu
İnsanlar okunan akşam ezanını fark etmeyerek (mi) acaba, Çarşıkapı'dan, Kapalıçarşı'dan boşalıyor. Oluk oluk minibüs, otobüs kuyruklarına koşuyorlar. Ellerinde akşam simidi taşıyorlar. Yağmurla yarışıyorlar. Şemsiyesiz insanlar sizi...
Siz birtakım insanlar, ne de kolay ağlıyorsunuz! Gözyaşlarınız olmasaydı neyle müdafaa edecektiniz kendinizi?
Küçücük bir kum tanesi, bedenine yerleşen. Ya özümseyeceksin ya da irinleşecek derinliklerinde. Sancılı kıvranışlarla atıvereceksin uzaklara. Geldiği yere, belki de bambaşka diyarlara savrulup gidecek.
Yanılıyorsun Ferda. Klişeleşmiş bir laf vardır, bilirsin... "Sevdiğini özgür bırak, döner gelirse senindir; dönmezse, zaten senin hiç olmamıştır!" derler.