Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Mahşer değil, mah ve şer. Birbirinden farklı şeyler. Yeni bir dövme yaptırmak istiyorum, ikimizi temsil eden.” “Anlamı ne peki?” “Mah, ay demek. Gökteki kamer demek, güzellik demek... Sen demek.”
Şeriatçılardan bazıları da, Kara Taş’ı kutsal bilmenin putperestlikle ilgisi olmadığını iddia ederlerken bayrak örneğine sarılırlar. Örneğin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınlarında Kara Taş’ı öpüp okşamanın batıla inanmak olmayıp, Tanrı’ya saygınlık olduğu ve bu tür bir geleneğin bayrağı selamlamaktan farklı olmadığı yazılıdır. Başkanlığın
Reklam
İlim ile Bilim arasındaki fark nedir? Atatürk'ün İlminin Manası Nedir?
Mustafa Kemal Atatürk'ün sahip olduğu ilmin ne anlama geldiğini Atatürk'ü dine yamama çabalarını boşa çıkarmak için açıklamak zorundayım. Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerini bilmek, öğretmek, öğrenmek aşamasını geçtik. Şimdi o sözlerin manasını öğrenerek yarım kalan devrimi tamamlama aşamasına geçiyoruz. İlim sahibi olmak
O ne demek... Konuşmak için konuşmuş bir Lord Hanry
... kadınlar dâhi falan olamaz. Kadın süs için yaratılmış bir türdür. Söyleyecek sözleri yoktur ama pek tatlı konuşurlar. Kadınlar maddenin akıl üzerindeki zaferini temsil eder...
Zarftaki sözleri tekrarladım zihnimde. Ellerimin arasına bırakılan gizem, bu tabloya işaret ediyordu. Rembrandt'ın fırçasında hayat bulan Celile Denizi'nde Fırtına, zarfı bana bırakan yabancının ulaşmamı istediği sonuçtu. Detayları anlatmaya başlayan profesörün her cümlesini zihnime kazıdım. "Adamlardan beşi, teknenin yelkenine sadık kalırken diğerleri İsa'ya doğru koşuyor." Yüzünde buruk bir tebessüm oluştu. "İnsanlar İsa'dan güç almak, onlara yardım edeceğini görmek isteseler de ellerine geçen tek şey kırık bir tebessüm oluyor." Profesör derin bir nefes aldı. "Bin altı yüz otuz üçten kalma eserin ıstırabı temsil ettiği söylenir ama bana kalırsa bu ıstırabın ta kendisidir çünkü tablo başlı başına çaresizliğin ne demek olduğunu gösterir." Dakikaların bana sunduğu bilgilerin altında eziliyor, düşünmekte zorlanıyordum. "Celile Denizi'nde Fırtına'yı özel kılan bir şey daha var." Saf bir hüzünle gözlerini öğrencilerinin üstünde dolaştıran adama bakmaya devam ettiğimde, kurduğu cümle beynimden vurulmuşa dönmeme neden oldu. "Dile dökerken bile canımı yakan bir gerçek ki bu güzelim şaheser, bin dokuz yüz doksan yılında Isabella Stewart Gardner Müzesi'nden çalındı."
Mahmure Abla geldi ve dedi ki: — Dün gece Kolonel Heathcote Smythe geldi, seni görmek istedi. Şimdi, sen gelmeden önce de geldi, tekrar geleceğini söyledi. Kolonel H. Smythe, Amerikalı Galthorpe’un sağ koluydu ve Rumeli Hisarı’nda bize komşuydu. Kendi kendime dedim ki: “Her hâlde şahsen beni tevkife gelecek değildir; olsa olsa, siyasî bir şeyler
Reklam
''… Koyuldukları işe canla başla sarıldıkları için bu genç kızlar, başlarını kaldırıp bakacak halde değildirler. Halılara işlenmiş ışıklı tabloların önlerine serdiği ve ne yapsan anlatılamaz o hayatla, ruhlarında ezdikleri hayatın aynı olduğunu; onlar, bütün bu resimleri çizerlerken fark etmezler bile. Buna inanmak istemezler. Bunca
Can Yayınları
Hiçbir şey yapmamazlık bunu nasıl yenmeli? Basitçe kendinize sorun yapılmamış bir işi düşündüğümde aklıma hemen hangi düşünceler geliyor sonra bu düşünceleri bir kağıda yazın yazdıklarınız bir takım uyumsuz tavırları kavram hatalarını ve hatalı varsayımları yansıtır hissizlik endişe ya da bunalma duygusu gibi motivasyonunuzu engelleyen duyguların
Ne Sen Benim için daha üstün bir özsün, ne de Ben Senin için. Buna rağmen her birimizin içinde de daha üstün bir öz bulu­nabilir ve birbirimizi karşılıklı yüceltmek buna neden olabilir. Çok genel bir anlatımla diyebiliriz ki, Sende ve Bende yaşayan bir in­san vardır. Eğer Ben Sendeki insanı görmesem, Seni neden saymam gereksin? Elbetteki Sen insan kavramını ve onun hakiki ve aslına uygun biçimini temsil ediyor sayılmazsın. Sen sadece onun ölümlü kılıfından ibaretsin ve o kendini yok etmeden bu kılıftan sıyrılabilir. Ama şimdilik bu genel ve daha üstün öz, Senin içinde konaklar ve Sen ona gerçeklik kazandırıyorsun, çünkü baki bir tin Senin içinde fani bir beden edinmiştir, demek ki senin bedenin gerçekte sadece "edinilmiş" bir biçimdir, Senin içinde görünen, ama senin bedenine ve bu belirli görünüm tarzına bağlı kalmayan bir tin, bir hayalettir.
dünyanın karşısında, kayıtsız kişi ne cahildir ne de düşman. niyetin okumazyazmazlığın sağlığa yararlı keyfini yeniden keşfetmek değil, okurken, okuduklarına hiçbir ayrıcalık tanımamaktır. niyetin çırılçıplak gezmek değil, ille de özenli ya da bakımsız olmak anlamına gelmeyecek bir şekilde giyinmektir; niyetin kendini açlıktan öldürmek değil, sadece beslenmektir. bu hareketleri alabildiğine masum bir tavırla harfi harfine yerine getirmek değil istediğin -çünkü masumluk çok kuvvetli bir terimdir- sadece, en basitinden, bu "en basitinden"in bir anlamı olabilirse eğer, istediğin şey bu hareketleri yansız, apaçık, her tür değerden, özellikle de işlevsellikten kurtulmuş -çünkü işlevsellik değerlerin en kötüsü, en sinsisi, en tehlikelisidir- aşikâr, gerçek, değiştirilemez bir yere bırakmaktır. okuyorsun, giyiniksin, yiyiyorsun, uyuyorsun, yürüyorsun demek dışında söylenecek bir şey olmasın; bunlar birer davranış, birer hareket olsun; birer kanıt, birer değiş tokuş aracı değil. giyimin, yiyip içtiklerin, okudukların senin adına konuşmayacaklar artık, onlar sayesinde karşındakinden daha açıkgöz davranamayacaksın artık. seni temsil etmenin o yiyip bitiren, çekilmez, öldürücü görevini bunlara bırakmayacaksın.
Reklam
Freud, “Dostoyevski ve Baba Katilliği” incelemesinde bunu mu anlatmak istiyordu? Babalarını öldürmeyen çocuklar hiçbir zaman büyüyemezler. Elbette mecazi anlamda. Baba, geçmiş kültürü temsil ediyordu, eskinin ağırlığından kurtulmak için, ebeveynlerin ağırlığından kurtulmak mı gerekir demek istiyordu ünlü psikanalist? Bu toprakların kültürüne ne kadar uzak bir önerme... Biz, hakiki anlamda babamızı öldürsek bile mecazi anlamda öldürenleyiz. Hep bir baba figürüne ihtiyacımız var.
Vatan yahut Silistre'nin mimlenme hadisesi
Gedikpaşa Tiyatrosu demek, Nâmık Kemal, Vatan yahut Silistre, Güllü Agop, Ahmet Midhat Efendi, Çerkez Özdenleri demekti. Tiyatronun faaliyetleri, bir gecede yerle bir edilmesi, Nâmık Kemal'in ardından halkın “Yaşa!” diye bağırmasının ne anlama geldiği Üçüncü Tepede Hayat'ta anlatılmaktadır: “Nâmık Kemal'in vatan, millet, hürriyet gibi, o devirde çok yeni olan kavramlar etrafında ördüğü Vatan yahut Silistre oyunu, Gedikpaşa Tiyatrosu'nda 1 Nisan 1873'te sahnelendiğinde büyük hadise olmuş, tezahürat sırasında sadece padişahlar için kullanılan “Yaşa!” sözünün Nâmık Kemal için de (“Kemal Bey, yaşa!”) kullanılması ve tiyatroyu dolduran halkın fenerlerle sokağa taşıp şairin arkasından yürüyerek "Muradımız budur!" “Allah muradımızı versin!” gibi imalı sözler sarf etmesi yüzünden aleyhinde bir komplo düzenlendiği vehmine kapılan Sultan Abdülaziz'i endişelendirmiştir. Çünkü Nâmık Kemal, kendisinden sonra tahta geçecek olan Şehzade Murad'ın hocasıydı ve onunla sürekli temas hâlindeydi.” (s, 151), Tiyatro, bu hadisâtın ardından mimlenmişti, (Bu olaydan sonra Vatan Yahut Silistre'nin kırk yedi defa temsil edilmesi bir tezatlık teşkil etmektedir). 1884'te Ahmet Midhat Efendi'nin Çengi ve Çerkez Özdenleri oyunlarının bu sahnede oynanması ve oyunlarda halkı hanedana karşı kışkırtan ifadelere yer veriliyor iddiası Gedikpaşa Tiyatrosu'nun bir gecede tarumar edilmesine sebep olmuştur (s. 152)
"Kadınlığın sihrini kullanıp Kalona'nın direnmesinin asla mümkün olmayacağı güzellikte bir bakire yaratmışlar." "Bir kız mı yaratmışlar? Yani birini sihirle baştan ayağa değiştirmişler mi demek istiyorsun?" "Hayr, u-we-tsi-a-ge-ya, gerçekten bir bakire yaratmışlar demek istiyorum. Ghigua'lardan biri,
Sayfa 262 - PEGASUSKitabı okudu
Kapitalizmde “Yersiz- Yurtsuzlaşma” ve “Metalaşma” nasıl oluşuyor?
Enerjik olarak ve kararlı bir biçimde iktidar, mülk, şan ve başka değerler peşinde koşan biri arrivist (sonradan görme,ne oldum delisi) değildir. Kişi şayet mesleği ya da mevkisi gereği etkin bir biçimde öne çıkardığı ve temsil ettiği bir şeyin içkin değerine göre düşünüyorsa, ona arrivist demek doğru olmaz. Arrivistin özlemlerinin nihai amacı
Sayfa 40 - Alfa,2.basım
589 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.