Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
_İnsan, kim olduğunu ancak felakete uğradığında gerçekten anlıyor. _Önemsiz bir şahsiyet olan bu Habsburglu kadının kurduğu neşeli, tasasız oyun dünyasına devrim dalıvermeseydi, o da gelmiş geçmiş yüz milyon kadın gibi sakin sakin yaşayıp gidecekti. Dans edecek, sevecek, gülecek, süslenecek, çocuklar doğuracak, en sonunda da sessizce bir yatağa
Insanların genç çağlarında Az zamanda çok büyük işler yapma yeteneği olur hep bir ölçü vardır çalışmanın ölçüsü düşünmenin okumanın durumunun beklemenin tembelliğin tevazun Hatta mutluluğun ölçüsü mutluluk Hem hak hem de görevdir ne olacak da Keşke demeyeceğiz bu kişilerden bizi ne ayıracak önümüze bir hedef koymanız sizi ayıracak akadetlerini
Reklam
IRKÇILIK-TURANCILIK DAVASI DOLAYISIYLA Bu kitap, 1944 yılında, İstanbul'da Bir Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde görülen utanç yüklü bir davanın özeti gibidir. Bazı vatansever kişiler, 1944 yılında suç işledikleri, suçlu oldukları için değil; Türk oldukları, Türkçülük idealine aşkla bağlandıkları için büyük zulümlerden, işkencelerden
I: Hastane Bayram haftası biter bitmez hastalandım ve askeri hastanemize gönderildim. Hastane, kaleden yarım verst ötede, öbür binalardan ayrı, uzun, tek katlı, sarı boyalı bir yapıydı. Yazları onarılırken dehşetli sarı boya harcanırdı. Hastanenin kocaman avlusunda eklenti binalarla lojmanlar ve diğer hastane pavyonları bulunuyordu. Merkez
Fakat bütün kızgınlığıma rağmen Apollon beni yendi. Dört gün bile dayanamadım. Gene böyle durumlarda kullandığı, sınanmış taktiğine başvurdu (bu aşağılık usulü önceden de gayet iyi biliyordum); taktik şöyleydi: İlkin evden uğurlarken ve karşılarken beni dakikalarca dik dik süzmekle işe başlardı. Eğer ben dayanır, aldırış etmezsem, başka çeşit
İşte böylesine aptal bir can­lıydı insan, fakat aynı zamanda bizim Hera kadar kumazdı. Tanrılarla kapışmayı göze alamayınca Prometheus gibi saf titanları kullanmaya kalkacak kadar da cüretkar. O Prometheus ki, insanları benden daha çok sevdiğine inandı. Sunaktaki kurbanın en kötü parçalarını bana, en iyi parçalarını insanlara vermeye
Sayfa 166Kitabı okudu
Reklam
Bilim ve inanç üzerine
" 1998 Ağustosu'nun sonlarında, Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da bir araştırma laboratuvarında çalışıyordum. Alanında en seçkin, farklı uluslardan bilim insanlarıyla aynı tezgahlardaydık. O günlerden bir gün , ünlü bir sinirbilimci meslektaş ile yan yana mikroskoplarda oturmuş, hem arka planda Itzhak Perlman'ın nefis icrasıyla Paganini'nin
Sayfa 104 - Tuti KitapKitabı okudu
Moskova'da öğrenciyken, "malûm kadınlar"dan biriyle, anlarsın ya, komşuluk etmek zorunda kalmıştım. Tereza adında bir Polonyalıydı. İri-yarı, kömür küfesinden çıkmış gibi kara bir kadındı. Birbirine bitişik kaşları, baltayla yontulmuşcasına kaba-saba bir suratı vardı. Karanlık gözlerinin hayvanca parıltısından, kalın ve gür sesinden,
Peçeli yüzünü solgun izleyicilerinin oluşturduğu çemberde gezdirerek, “Niye sadece benden ürküyorsunuz?” diye bağırdı. “Birbirinizden de ürkün! Erkekler benden kaçındı, kadınlar bana hiç acıma göstermedi, çocuklarsa çığlık atıp kaçtılar, sırf kara peçem yüzünden! Bu kumaş parçasını böylesine korkunç yapan nedir, üstü kapalı simgelediği gizemden başka? Ne zaman dost dostuna ve aşık sevgilisine yüreğinin en derinliklerini açar, ne zaman insan günahlarının üzerine aşağılık bir biçimde titreyip yaratıcısının gözünden boş yere saklamaya uğraşmayı bırakır, işte o zaman beni canavar ilan edin, çünkü ben bu sembolün altında yaşadım ve öleceğim! Etrafıma bakıyorum ve ah! Her yüzde bir kara peçe var!”
Bilim ve inanç
1998 Ağustosu'nun sonlarında,Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da, bir araştırma laboratuvarında çalışıyordum. Alanında en seçkin, farklı uluslardan bilim insanlarıyla aynı tezgâhlardaydık. O günlerden bir gün, ünlü bir sinirbilimci meslektaş" ile yan yana mikroskoplarda oturmuş, hem arka planda Itzhak Perlman'ın nefis icrasıyla
Sayfa 104 - Tuti kitap-Nefes yayıncılıkKitabı okudu
Reklam
ayet İstanbul Boğazından, son padişahla son şehzadesini alarak uzaklaştı.Hiçbir şey kalmadı geriye.Bir büyük boşluk kaldı geriye.Bir de bütün bunları, bulutların ufuk üzerinde koştuğu güz akşamları, kıyıya iyice yanaşan masal gemilerinin gölgelerine bakarak ve dahi o gölgeleri kendisi gibi görebilecek başkalarının varlığını da vehmederek dalgalara